Önceki yazımda Kaşgarlı Mahmut ve eseri Divanı Lügatüt Türk incelenmişti. Bu yazımda bu eser içinde bulunan Şu destanından söz edilecektir.
DİVANI LÜGATTÜT TÜRK'DE ŞU DESTANI
Şu destanında "Şu" adlı Saka (İskit) hükümdarının Makedonya hükümdarı Büyük İskender'le (MÖ 356-323) yaptığı savaşlar anlatılır. Şu Destanın aslı elimizde değildir. Hükümdar Şu'nun M.Ö. 4.yüzyılda yaşadığı sanılmaktadır.
Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarına tarihlenir. Bu tarihte Makedonyalı Büyük İskender, İran'ı almış ve Türkistan'a saldırmıştı. Bu dönemde Saka (İskit) hükümdarının adı Şu idi. Bu destanda Türklerin İskender'le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebep açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır. Kaşgarlı Mahmut Divanü Lügatüt Türk'te İskender'den Zülkarneyn (efsanevi İslam peygamberi) olarak bahsedilmektedir. İnternetten destanın tespit edilebilen kısa metni şöyle özetlenebilir:
Büyük İskender, Türk memleketlerini almak üzere saldırdığında Türkistan'da hükümdar Şu isminde bir gençti. İskender'in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanıyordu. Bu sebeple de İskender'le savaşmak yerine doğuya çekilmeği uygun bulmuştu. İskender'in yaklaştığı haberi gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya doğru yol aldılar. Yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katılmadılar.
Giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki kişi bu 22 kişiye rastladı. Bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar. 22 kişi bu iki kişiye: "Arkadaşlar, İskender gelip geçici bir kişidir. Nasıl olsa gelip geçer, o sürekli bir yerde kalamaz. Kal aç" dediler. Bekle, eğlen, dur anlamına gelen "Kalaç" bu iki kişinin soyundan gelen Türk boyunun adı oldu.
İskender Türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi gördü ve Türk'e benziyor anlamında, Türk maned" dedi. Türkmenlerin ataları bu 22 kişidir ve isimleri de İskender'in yukarıdaki sözünden ortaya çıkmıştır.
Aslında Türkmenler, Kalaçlarla birlikte 24 boydur ancak Kalaçlar kendilerini ayrı bir boy olarak kabul ederler. Hükümdar Şu Uygurların yanına gitti. Uygurlar gece baskını yaparak İskender'in öncülerini bozguna uğrattılar. Sonra İskender ile Şu barıştılar. İskender Uygur şehirlerini yaptırdı ve geri döndü. Hükümdar Şu da Balasagun'a dönerek bugün Şu denilen şehri yaptırdı ve bir tılsım koydurttu.
Bugün de leylekler bu şehrin karşısına kadar gelir, fakat şehri geçip gidemezler. Bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir. Bu destana göre İskender Türkistan'a geldiğinde Türkmenlerin dışındaki Türkler doğuya çekilmişlerdi. İskender Türkistan'da mukavemetle karşılaşmış bu sebeple de ilerlememiştir. Çoğunlukla çadırlarda yaşayan Türkler İskender'in seferinden sonra şehirler kurmuş ve yerleşik hayatı geliştirmişlerdir.
BİR BAŞKA ANLATIMLA TÜRKMEN EFSANESİ
Türkmen efsanesine göre Büyük İskender Orta Asya'ya akın edince, kara yağız bir ata binmiş yiğit ile kılıç kılıca tek başına çarpışmıştır. Bütün gün süren çarpışma sonrası iki yiğit de yorgun düşer. İskender, yiğide kim olduğunu, hangi ulusa dahil olduğunu sorar. Soluk soluğa kalmış yiğit, "Men Türkem" demek yerine "Türk menem" diye yanıt vermiştir. Yiğidi ordusuna alan İskender onu Mari denilen bölgeye götürmüş ve orada uzun boylu, güçlü ve yağız/esmer bir kızla evlendirmiş ve efsaneye göre Türkmenler oradan yayılmıştır.
Efsanede adı geçen Mari ile ilgili ne yazık ki bilgi yok. Çağdaş Türkmenistan'da böyle bir bölge var mı bilmiyorum. Şimdi gelelim Şu Destanı'na.
Kaşgarlı Mahmut'un Divanu Lügatüt-Türk adlı eserinde geçen destana göre Büyük İskender İran'ı aldıktan sonra Türkistan'a akın etmiştir. Adı "Şu" olan hakan, Büyük İskender'in geldiğini duyunca ona karşı üstün gelemeyeceğini anlayıp, ulusu ile birlikte doğuya çekilmiştir. Türklerden sadece 24 kişi veya 24 aile geride kalmıştır. Zamanında kaçamayan bu 24 kişi / aile, İskender'in onlarla uğraşmayacağını, çekip gideceğini ummuşlardır. Türkleri savaş meydanında bekleyen İskender sadece 24 kişi/aile ile karşılaşınca bunların Türk değil, "Türkmanend" (Türk gibi olanlar, Türke benzeyenler) olduklarını söylemiştir ve Türkmen adı böyle ortaya çıkmıştır.
Bununla ilgili kaynaklar şunlardır.
Türkmenistan İlimler Akademisi Mahtumkulu Dil, Edebiyat ve Milli El Yazmaları Enstitüsü Elyazmaları Hazinesi. Dosya Nu: 904(f), derleme tarihi: 01.07.1958
Uygur kökenli Prof. Dr. Alimcan İnayet, Türkmen kökenli Dr. Didar Annaberdiyev, 300 Türkmen Efsanesi, Ötüken Neşriyat A.Ş, İstanbul 2019, s. 99
BENİM YORUMUM
Destanlar yarı gerçek yarı mitolojik olaylar üzerine kuruludur. Tarihin ilk destanları Gılgamış (MÖ 22 yy), Homeros'un İlyada ve Odise (MÖ 9 yy) böyledir. Ancak bu destanların toplumun inancını geleneklerini aynı zamanda uygarlıkları derinden etkilemiştir.
Şu destanı yazılmış sonra karanlığa gömülmüştür. Burada önemli olan Büyük İskender'in Orta Asya'ya orduları ile gelip buraları Krallığına dahil etmesi Türkmenistan, Özbekistan dahilinde kent kurmaları tarihi gerçektir. Türkmenistan'da Mari bunlardan biridir. Ancak Büyük İskender doğuda kişilik değiştirmiş gerçek olduğu bilinmeyen Zülkarneyn Peygambere dönüşmüştür. Bizlerin Türk dediği İskitler ya da Sakalar İran dili konuşan İran kökenli bir halktır. Tarihte Şu diye bir hükümdar bilinmemektedir.
Aslında ben Eski Yunan Uygarlığının biz Türkleri etkileyip etkilemediğini hep merak etmişimdir. Öğreniyorum ki bu İskender efsaneleri ile gerçekleşmiştir.
Kaşgarlı Mahmut (1008-1102), Azerbaycanlı Genceli Nizami (1141-1209) ve Osmanlı Ahmedi (1334-1413) İskender hikaye ve efsanelerini ölümsüzleştiren Türk yazarlarıdır.
Son olarak yazıma Ahmedi ve eseri kısaca özetlenecektir.
Ahmedi (1334-1412) Amasya doğumlu ve Dasitan-i Tevarih-i Mülük-ü Al-i Osman (İskendername) isimli eserinin yazarıdır.
Osmanlı tarihinden bahseden Ahmedî, "İskender-nâme" isimli bir bölüm eklemiştir. "Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i 'Osmân" isimli manzum, 8754 beyitten oluşan ve uzun bir mesnevî özelliği taşıyan eser Âdem ile başlar, Makedonya kralı Büyük İskender'in hayatı ve kahramanlıklarını anlatılır. 1390 yılında tamamlanmış ve Germiyanoğlu Süleyman Bey'e sunulmuştur. Ahmedî, daha sonra bu eserinin sonuna Yıldırım Bayezid'e kadar gelen bir Osmanlı tarihi eklemiş ve bunu 1410 yılında I.Bayezid'in oğlu Emir Süleyman'a takdim etmiştir.
Yazıma Kaşgarlı Mahmut'un Kaşgar'da ki Anıtı ile Kaşgar'da ki Türbesi internetten eklenmiştir.