HALİKARNAS BALIKÇISI (CEVAT ŞAKİR'İN İKİNCİ EŞİ HAMDİYE HANIM


 

Osmanlı son ve Cumhuriyet dönemlerinde kültür ve sanatta en önde gelen Şakir Paşa ailesidir. Önemli sanatçıların çıktığı bu aile içinde aynı zamanda trajik (acı) olaylarında bulunduğu bir gerçektir. Bu konuda Devrim gazetesinde çeşitli açıklayıcı yazılar yazmıştım.

Bu defa Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın (1890-1973) küçük yaşta terk ettiği bir eğitimci ve bilim adamı Sina Kabaağaçlı'nın (1924-1997) yazdığı "Dün, Sanki Bin Yıllık Uzak Bir Zamandır kitabında" kendisi, annesi, babası, kardeşleri, anneannesi, büyükbabası hakkında önemli bilgiler gelmektedir. İnternette bulunan bu yazıdan bir özet sunulacaktır.

Babasını öldürmek suçu ile 1914 yılında on beş yıl kürek cezasını Afyon Cezaevi'nde çeken Cevat Şakir, cezasının yedinci yılında aniden affedilir. Cezaevinden çıkar, Üsküdar Şemsipaşa'da dayısının evine yerleşir. İtalyan eşi Agnese artık yanında yoktur. Eşi Agnese ve kızı Mutarra'nın ne zaman İtalya'ya döndüğü Cevat Şakir'in eşi ve kızı ile görüşüp görüşmediği konusunda net bilgiler bulunmamaktadır.

Annesi Sare İsmet Hanım'ın en büyük ağabeyi Vechi Bingül'ün kızı Hamdiye Hanım ile evlenir Evlendiğinde Cevat Şakir 34, Hamdiye 19 yaşındadır. Cumhuriyet'in eğitim sevdalısı ilk öğretmenlerindendir. Eşi Hamdiye Hanım'ın ailesinin sayesinde Babıali'nin Sedat Simavi, Zekeriya Sertel gibi önemli isimleriyle tanışır. 1925 yılına kadar geçimini tercümeler, yazılar yayınlayarak, resim ve yeni tarz tezhipler, karikatürler çizerek, renkli dergi kapakları hazırlayarak geçirir.

Zekeriya Sertel'in Resimli Hafta dergisinde Hüseyin Kenan takma adıyla dört asker kaçağının kadersizliğini kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsünden ötürü, Cevat Şakir Zekeriya Sertel ile birlikte İstiklal Mahkemesi'nde yargılanır. Askeri isyana teşvik edici yazı yazmaktan suçlu bulunur. Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya tarafından idama mahkûm edilmek istendiyse de Kılıç Ali Bey'in önerisiyle kalebentlik cezasıyla Bodrum'a sürülür. Zekeriya Sertel ise Sinop Cezaevi'ne yollanır.

Hamdiye Hanım, kalebentlik cezasını çekmek için Bodrum'a giden eşi Cevat Şakir'den acil bir telgraf alır. Telgrafta "Sat ve hemen buraya gel" yazıyordur. Hamdiye Hanım iki ay sonra kucağında dokuz aylık bebeği Sina ile zor bir deniz yolculuğuyla Bodrum'a gider.

O sıralar Cevat Şakir otuz dört, Hamdiye Hanım on dokuz yaşındadır. Cevat Şakir'in evinde bebeği Sina ile birlikte yaşamaya başlar. Çapa Öğretmen Okulu mezunu olan Hamdiye Hanım, 1925 yılında Kaymakam'ın önerisiyle Bodrum Kız Mektebi Müdürü olarak öğretmenliğe ilk adımın atar. Aynı zamanda Bodrum'la ilgili çeşitli notlar da tutar. Cumhuriyetin ilk aydınlarından, öğretmenlerinden olduğu için modern çehresi ve davranışlarıyla çok ilgi görür. Diğer kadınlardan farklı olarak başı açık gezmek o dönemin Bodrum'unda hoş karşılaşılan bir durum değildir. Bir kadın olarak kasabada ilk şapka giyen de odur.

Hamdiye Öğretmen, hizmet içi eğitim almak üzere Muğla'ya Başöğretmenlik kursuna gittiğinde eşinin, gıyabında kendisini boşadığını, çalıştığı okulun hademesinin kendisine yolladığı bir mektupla öğrenir. Hemen Bodrum'a döner, eşi Cevat Şakir'den ayrılır. Fakat Bodrum'u terk etmez. Cevat Şakir o sırada komşu kızı Hatice ile yeni evliğini sürdürürken, bir yandan öğretmen olarak Bodrum'un çocuklarının yetişmesine katkıda bulunur, öte yandan tek başına oğlu Sina'yı büyütmeye çabalar. Hem hayat mücadelesi verir hem de eski eşi gibi bir sürgün hayatı yaşar. Hamdiye Öğretmen çok uzun süre Cevat Şakir hakkında konuşmaz. Emekli olduktan sonra yerleştiği Kınalıada'da ki evinde oğlu Sina Kabaağaçlı'yla yapılan bir röportaj sırasında Bodrum yıllarını ve eski eşi Cevat Şakir'den boşanmasın öyküsünü şöyle anlatır:

"Bodrum'a sürgüne gittiğinde, bir ay sonra da ben gittim ardından. Uzun yolculuklardan sonra kucağımda Sina, Bodrum açıklarına vardık. Cevat, bana bir arkadaşı vasıtasıyla bir sandal yollamış ve kıyıya çıktık. Bize hasretle sarıldı, hatta suya inmişti. Birkaç ay sonra kaymakam, öğretmen okulu mezunu olduğumu duyunca bir görev verdi ve öğretmenliğe başladım. Bodrum'daki birinci yılımızda ben Muğla'da kurstayken, okulun hademesi 'Kocan seni boşadı' diye mektup yazdı. Çok yıkıldım tabi. Cevat, karşı komşumuzun kızına âşık olmuş ve düşünün ki, hademeyle haber göndererek beni boşamıştı. Hatta annem bunu duyunca, 'Sen adamın arkasından sürgüne gittin, bak gurbette sana ne yaptı. Bir daha bu adamla görüşme' dedi. Tabi ben birkaç ay kendime gelemedim. Sonra öğretmenliğe tutunup her şeyi unuttum. Cevat çok sık âşık olurdu hep, beğendiği kadını da hemen alırdı."

Hamdiye Öğretmen boşanma şekli nedeniyle Cevat Şakir'e çok kızgındır. Dört yıl sonra kendisi gibi öğretmen olan Bodrumlu Süleyman Nuri Öz ile evlenir. Dokuz yıl Bodrum'da öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul'a eşi ile birlikte tayin edilirler. Kaya ve Güner adından iki çocukları olur.

Hamdiye Hanım ve Süleyman Nuri Öz 1935 yılında Büyükada'ya tayin olur. Orada Şakir Paşa'nın Büyükada'da ön ayak olduğu okulda görev yaparlar, emekli olunca Kınalı Adaya yerleşirler.

İnsan düşününce hayat ne gibi cilvelerle doludur. Yazıya Hamdiye Hanımın internetten bir resmi eklenmiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI