KADYANDA ÖREN YERİ ve FETHİYE ARKEOLOJİ MÜZESİ

KADYANDA ÖREN YERİ ve FETHİYE ARKEOLOJİ MÜZESİ

Değerli okurlar, üç aydır şu korona belası yüzünden evlerimize kapanıp kaldık. Biz 65 gençlerine! İzin çıkar/çıkmaz kafamızda kurduğumuz ören yerlerinden en yakında bulunan Fethiye Yeşil Üzümlü' deki KADYANDA ANTİK KENTİ geldi. Cuma sabahı aracımıza atlayarak doğruca oraya doğru yol aldık. Yollarımız çok güzel,  ancak Üzümlü' den yukarıya doğru tırmanırken köy ve bağ/bahçe yolları biraz dar olsa da yeşillikler içinde. Köy yolundan ayrılıp da Ören yerine doğru tırmanırken eski asfaltın bazı yerleri yıpranmış ve kazıyıp düzenlemişler ve toprak yol olarak devam ediyor. Sonra çam ormanları arasında yükselerek ören yerinin girişine ulaşıyoruz. Daha biz aracımızdan inerken girişteki şeritle kapalı yerinde arkasındaki bankta oturan bekçi "ÖREN YERİ KAPALI" uyarısında bulunuyor. Biz yine de selam verip bankın bir köşesine ilişiyoruz. Biraz girizgâhtan son  "Şöyle kenardan/köşeden bir yerlerden girip birkaç fotoğraf çekip çıksak" diyerek nabız yokluyoruz. Ama boşuna. Yarım saat boyunca orada olduğumuz sürece yerinden hiç kıpırdamayan görevli, "İçeride FOTOKAPANLAR var, onlar kayıt yapıyor!" diyerek bizi uyarıyor. Biz de KADYANDA levhası yazısı önünde fotoğraf çekilip dönüyoruz. Aslında biz buraya 10 yıl kadar önce gelmiş, gezmiş ve fotoğraflamıştık. O zamanlar antik alan yeni açılmıştı ve sadece alanın ormanları temizlenmiş ve dolaşmak için yollar açılmıştı. İnternette yeteri kadar bilgi, belge ve fotoğraf var. Onlardan yararlanacağız.

                "Fethiye' ye 24 km. uzaklıkta olan Yeşil Üzümlü Beldesini Ortaköy' e bağlayan asfalt köy yolunun Ecebeli Mevkiinden güneye giden 8 km, lik stabilize orman yolundan ören yerine ulaşmak mümkündür. Likçe kitabelerde ismi KADAVANTİ olarak okunan KADYANDA' nın adındaki -nd takısı nedeniyle tarihi M.Ö. 3 binlere kadar indiği söylenebilir. Ancak antik kentten günümüze ulaşan yüzeydeki en eski kalıntılar M.Ö. 5. yy dan daha eskiye gitmez. KADYANDA ANTİK KENTİ' nde kenti çevreleyen sur duvarlarının bir bölümü kaya mezarları en erken döneme tarihlenen kalıntılardır. Kent, dik yamaçlarla arazinin yapısına göre birçok kez inşa edilmiş sur duvarları ile çevrelenmiştir. Bu duvarların özellikle güneydeki kısmı ayakta kalmıştır. Tiyatro alanına istinat oluşturan poligonal sur duvarı Hellenistik döneme ait olup kaliteli bir işçilik göstermektedir. Surların yanında KADYANDA' nın Roma Dönemi' inde de onarılıp kullanılmış olan Hellenistik dönem tiyatrosuna ulaşılabilir. KADYANDA antik kentinin NEKROPOL(mezarlık) alanı kentin güney bölümünde, sur duvarları dışında kalmaktadır. Antik Kentte sayılarının çokluğu ile dikkati çeken bir diğer yapı kalıntıları ise sarnıçlardır. Stadion' un doğu kısmında geniş bir alanın altına inşa edilmiş, birbirine geçmeli dört büyük sarnıç kentin antik dönemde su sorununun ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. KADYANDA' da bulunan yapı kalıntılarının büyük bölümü Roma Dönemine aittir. Kent, M.S. 7. yy a kadar yerleşime sahne olmasına rağmen geç döneme ait kalıntılar fazla yoğun olarak görülmez. Bunlardan ayrı olarak hamam, koşu pisti, agora, hangi tanrıya ait olduğu bilinmeyen bir tapınak ve yoğun sivil yapı izleri KADYANDA ÖREN YERİ' nin antik dönemde yerleşim yerleri ile birlikte tam bir kent hüviyetinde olduğunu ortaya koymaktadır."  Daha önceki gezimizde özellikle koşu yolunun düzgünlüğü ve uzunluğu dikkatimizi çekmişti. Bu yol üzerindeki delikler ve dibi görünmeyen karanlık kuyuların birer tünel olduğunu düşünmüştük. Oysa bunlar birbirlerine bağlı su sarnıçları imiş.  Bu antik kent, Yeşil Üzümlü mahallesinin arkasındaki GEYRAN dağı yamaçlarına kurulmuş bir kenttir. Güney kısmından Fethiye limanı ve çevresi görülebilmektedir. Kadyanda antik kentinde su sarnıçlarının durumuna bakılarak 1.500 ile 3850 kişinin yaşayabileceği hesap edilmiş. Kentin merkezinde batıdan doğuya doğru 9 metre genişliğinde ve 900 metre uzunluğunda bir yol dikkati çekiyor. Kitabeler burada atletik oyunların,  yarışmaların yapıldığından söz ediyormuş. Ören yerinde 1992 yılında Fethiye Müze Müdürlüğü' nce bir kurtarma kazısı yapılmaya başlanmış. Bu arada 2,5 km. lik bir gezi yolu yapılmış. Yöre, aynı zamanda üç yüze yakan orkide ve diğer endemik bitki türleri ile zengin bir faunaya da sahipmiş. Aynı zamanda her yıl düzenlenen( bu yıl yapılamadı) "Kuzu Göbeği Mantar Festivali" kapsamında burada rehberler eşliğinde "Mantar Tanıma gezileri" de yapılıyormuş. Biz de ormanların bolluğunu ve gürlüğünü göz önüne alarak buralarda mantar yetişebileceğini düşünmüş ve "GİRİŞ" teki bekçiye sormuştuk. O da burada her çeşit mantarın olduğunu ve köylülerin topladığını söylemişti. Bu Mantar Festivalleri, Nisan ayının ilk yarısında oluyor ve gezginlerin, meraklıların, köylülerin yanı sıra Akdeniz ve Pamukkale Üniversitelerinden ilgili Öğretim Üyeleri de geliyorlar. Aynı zamanda Üzümlü merkezde "ORGANİK KÖYLÜ PAZARI" da kuruluyor ve katılanlar gelir elde edebiliyorlar. İnternette Ören yerinin her zaman açık olduğunu yazıyor ama bu günlerde gidecek olursanız Fethiye Müze Müdürlüğünden bilgi almadan gitmeyin. Yoksa bizim gibi döner gelirsiniz. Dönüşte köy merkezindeki çınar ağaçlarının gölgesindeki bir CAFE' de bir çay içip dinlenmek için oturmuştuk. Oturduğumuz yerin KÜLTÜR/SANAT EVİ özelliğini/görüntüsünü dikkate alarak sahibi gençle görüşmeye başlamıştık. Fatih adlı delikanlı bizi güler yüzle karşıladı ve hemen birer çay ikram etti. Karadeniz/Trabzon' dan gelmişler, orayı işletiyorlar. İşlerin KIRIK olduğunu söylüyor ve inşallah "açılacak!" diye umut ediyor. Daha sonra Fethiye merkeze inerek Müzeyi ziyaret ettik. Giriş sağdaki küçük bölümde "KAUNOS ANTİK KENTİ" buluntuları sergileniyormuş. Sol kısımdaki büyük bölümde ise Fethiye çevresi buluntuları sergilenmekte. Yeterince gezip bahçeye çıktık. Bahçede de oldukça zengin bir heykel/lahit/sütunlar/yazılı taşlar /toprak küpler var. Bir de üzerinde kanallar açılmış büyük/yuvarlak taşlar dikkatimizi çekti. Bunlar da üzerinde zeytin ezip yağını akıtmak için hazırlanan mermer taşlarmış.

                Bir de üzerinde çok ince işlemeler/oymalarla süslenmiş eski bir ahşap kapı dikkatimizi çekti. Bu kapı 2.20 metrenin üzerinde yüksekliği ve genişliği ile dikkati çeken iki kanatlı ağır bir kapı. Üzerindeki oymalar tertemiz duruyor. Levhasında "PANAGİA PİRGİOTİSSA KİLİSESİNİN KAPISI" başlığı altında şu bilgiler veriliyor: "Kayaönü  Panagia  Pirgioissa  Kilisesi' inden (Aşağı Kilise) 1971 yılında müzemize getirilen ve sedir ağacından yapılan kapının alınlığında altı kanatlı Serafim Meleklerinin (Tanrının tahtını koruduğuna inanılan meleklerin) tasvirleri bulunmaktadır. 19. yy ın ikinci yarısına tarihlenen kilise ile çağdaş olan ahşap kapının kanatları üzerinde oyma tekniği kullanılarak yapılmış stilize bitkisel bezemeler bulunmaktadır. GELECEK GEZİLERDE ve YAZILARDA BULUŞMAK UMUDUYLA ESEN KALINIZ.

NOT: Geçen haftaki BYBLİS' in aşkı yazısında "Güç/bela bir bilet aldım gişeden/Yolculuk başladı Haydarpaşa'dan" diyerek bir şiirden bir dörtlük almış ve Fazıl Hüsnü' nün şiiri diye yazmıştım. İzmir' den Şadan Hocam, hemen okumuş ve yanlışlığı fark etmiş ve beni aradı. "Hocam, o şiir Dağlarca' nın değil; Bekir Sıtkı ERDOĞAN' ındır. " Diyor. Oysa biliyordum, çok sevdiğim bir şiirdir. Okulda ezberlemiş ve gecede de okumuştum. Hocam' a dikkatinden ve uyarısından dolayı teşekkür ediyorum. Bir de bizim çapraz komşu, "SANDIRAZLAR" konusunu sormuştu ve biz de açıklama yapmıştık. O komşum da yazıyı okumuş ve "her ne kadar adım açıklanmasa da benden söz ettiğiniz için teşekkür ederim" diyor. Öyleyse biz de komşumuzun adını açık edelim: Aslen Sakarya' lı olan Muzaffer/Serap ailesi Almanya' da çalışmışlar ve gelip Köyceğiz' de ev yapıp yerleşmişlerdi. Çapraz komşumuzdurlar. Uyardıkları için onlara da teşekkür ediyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI