TERZİOĞLU GEZİ TEKNESİYLE LACİVERT GÖKOVA SULARINDA ENFES BİR TUR GÜNLÜĞÜ.


"GÖKOVA'DAKİ SEVGİ YOLU'(ÂŞIKLAR YOLU) NUN HÜZÜNLÜ ÖYKÜSÜ NEDİR-SEDİR ADASI' NIN KUMULLARI GERÇEK KUM MU? GEMİLERLE İSKENDERİYE' DEN Mİ GETİRİLDİ?"

                Değerli okurlar, geçenlerde yaptığımız Gökova Tekne Turu, öylesine içimize işledi, öylesine bizi hoşnut etti ki, sezon bitmeden bir daha gitmeyi çok istedik ve yeniden Akyaka' da TERZİOĞLU/C Teknesindeyiz. Her günkü gibi 10.30' da limandan ayrılan teknemiz, Gökova' nın o rengine doyulmaz LACİVERT sularında süzülerek öğleye doğru SEDİR ADASI iskelesinde. Az-çok herkes için ücretli olduğundan bizim hanım, ücretine falan aldırmadan doğruca gişelere yöneliyor ve ücretini ödeyip giriyor. Ben daha önce birkaç kez girdiğim için adaya girmiyor ve yan taraftaki koyda adaya girmeyenlerle yüzerek zaman dolduruyorum. Sedir Adası' na gidenler döndüğünde teknemizde yemek faslı başlıyor. Yemekten sonra bu kez denizin fazla dalgalı olması nedeniyle İnce Kum Plajı' na gitmiyor ve hemen yakındaki FENER ADASI' na yanaşıyoruz. Buradaki yüzme molasından sonra  LACİVERT KOY ve GELİBOLU ADASI kıyısındaki SUALTI MAĞARALARI' nın üzerinde yüzme molası veriyor ve oradaki moladan sonra da dönüşe geçiyoruz. Arkadaş, biz buraya LACİVERT KOY diye gelmiştik ama bu ne menem bin renk cümbüşüdür ki, insanı şaşırtır? Tirşeden yeşile, maviden turkuaza, turkuazdan laciverte güneşin ışınları ve dalgaların etkisiyle sular hareleniyor da hareleniyor, siz de bu renk cümbüşü karşısında şaşırıp kalıyorsunuz. Bunlar bilinen ve mutat şeyler olduğu için ayrıntıya girmiyor ve asıl konulara geliyorum: ÂŞIKLAR YOLU ve SEDİR ADASI' nın BÜYÜLÜ KUMLARI.

GÖKOVA' DA ÂŞIKLAR YOLU' nun HAZİN ÖYKÜSÜ: Şu Gökova' da Marmaris yolunun ayrıldığı OKALİPTÜS AĞAÇLARI ile süslü ünlü ÂŞIKLAR YOLU/SEVGİ YOLU, nun olduğu alanlar bundan 80-85 yıl kadar önce bataklıklarla/sazlıklarla kaplı, sivrisineklerin fink attığı kokuşmuş alanlardı. Böyle olunca da sivrisineklerin ürediği ve sıtma hastalığının kol gezdiği, insanların, çoğunlukla da çocukların öldüğü SITMA HASTALIĞI' nın hüküm sürdüğü yıllardı. 1938-1939 yılları. Köyün Muhtarı Mehmet GÖKOVALI, 8 çocuğundan dördünü sivrisineklerin sebep olduğu SITMA hastalığından kaybetmişti. Diğer ailelerin çocukları da bu hastalıktan kırılıyordu o yıllarda. Muhtar, İhtiyar Heyeti, düşündüler, taşındılar bir çare aradılar. Sonunda o dönemin ünlü Valisi Recai GÜREL' e başvurdular ve bu "KIRIM" a bir çare bulmasını istediler. Vali, Köylünün durumunu göz önüne alarak buna bir çare düşündü ve tek çarenin sineklerin üreme alanı olan bu bataklıkların kurutulması olduğu sonucuna vardı. Peki, bataklıklar nasıl kurutulacaktı? Buna da çare olarak bataklık kurutan olarak bilinen OKALİPTÜS ağaçlarının bu bataklıklara dikilmesi ve suların bu ağaçlar tarafından çekilmesi/yutulması idi. Dönemin ünlü yazarı Halikarnas Balıkçısı'ndan yardım alarak O' ndan bu ağaçlarının tohumlarının Avusturalya' dan getirtilmesini sağladı. Tohumlar getirilip Sakar dibinden AKÇAPINAR' a kadar uzanan üç km. lik yolun sağına/soluna iki yanlı yüzlerce ağaç tohumu ekilerek kısa sürede bu ağaçların tohumlarının filizlenmesi, serpilip büyümesi sağlandı ve böylelikle bataklıklar kurutuldu, sinekler yok oldu, sıtma hastalığının da önüne geçilmiş oldu. Muhtar Mehmet GÖKOVALI' nın son çocuğu da Şadan adını taşıyordu. Şu bildiğimiz ŞAİR, YAZAR, TURİZM REHBERİ, AKADEMİST, ÜNİVERSİTE HOCASI, BİLİM İNSANI ŞADAN GÖKOVALI. Kendisinden dinlediğimize göre bir çok yerde yazıldığı gibi OKALİPTÜS ağaçlarının FİDANLARI DEĞİL; TOHUMLARI getirtilmiş Avusturalya' dan. Şükür ki, kendisiyle tanışıp en az on yıl kadar görüşüp sohbetler etmiş, yazışıp iletişim kurup özellikle ARKEOLOJİ konusunda kendisinden çok önemli bilgiler edinmiştik. Ne yazık ki, 2021 yılı başlarında uzun zamandır mustarip olduğu rahatsızlığından kendisini kaybettik. Kendisine Allah' tan gani gani rahmet diliyor, "MEKÂNI CENNET OLSUN". Diyoruz.

Ağaçlı yol, bu gün "ÂŞIKLAR YOLU" adını aldı ve yeni evlenecekler, bu eşsiz güzellikteki yolda fotoğraflar çekilerek anılarını ölümsüzleştiriyorlar. Birçok doğa ve fotoğraf tutkunu da buradan geçerken mutlaka buraya uğrayıp bol bol fotoğraflar çekiyor, fotoğrafla da kalmıyor, yolun sonundaki AKÇAPINAR TOSTÇUSU' na uğrayıp birer tost yiyip doğal/sıkma meyve suyu içmeden geçmiyorlar. Şunu da belirtmeden geçmeyelim: ÂŞIKLAR YOLU, Muğla merkeze 28 km, Marmaris'e 25 km. Köyceğiz' e 35 km, Dalyan' a 60 km. dir.

SEDİR ADASI' NIN BÜYÜLÜ KUMULLARINA GELİNCE: Ülkemizin en turistik adalarından biri de SEDİR (KEDRAİ) adasıdır. Bu ada üzerinde antik yapılar da vardır. Burası yeşil ile mavinin kucaklaştığı, altın sarısı kumulların gözde olduğu eşsiz bir alandır. Bu tılsımlı adanın kumlarının zamanında 60 gemiyle Mısır/İskenderiye' den getirtildiği efsanesi yaygındır. Güya MARKUS ANTONİUS, bu kumları KLEOPARTA, rahatça yüzebilsin diye İskenderiye' den getirtmiş. Hemen buna da bu işlerin uzmanı Şadan GÖKOVALI Hocamızın ağzından cevap verelim ki; "Kleopatra, bu adaya uğramamıştır." Bu adanın bu kadar ünlü olmasının nedeni buradaki altın sarısı kumlara ev sahipliği yapmış olmasıdır. Kedrai, sedir anlamında imiş Yunanca. Cevat Şakir KABAAĞAÇLI, bu adaya "GÜLEN ADA" adını vermiştir. Bu konuyla ilgili çok ilginç bir de hikâyesi vardır, merak edenler bulup okusunlar. Bu gün burada tek bir sedir ağacı bulamaz/göremezsiniz. Demek ki, zamanında varmış. Onu da geçelim, gelelim büyülü kumlara. Sedir Adası, bu gün "1. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı" ilan edilmiştir. Ayrıca "ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİDİR" de. Adanın kumu göz alıcıdır, ama öyle aman saman büyük kumlar da değildir bu kumlar. Kumların Antonius tarafından Mısır' dan getirtildiği bir hikayedir/rivayettir. Peki, işin aslı nedir? Muğla Üniversitesi Jeoloji ve Maden Mühendisliği Bölümü tarafından yapılan bilimsel araştırmada İskenderiye' den kum örnekleri getirtilmiş ve laboratuvarda kapsamlı olarak bu iki ayrı kum incelenmiştir. Araştırma sonucunda ulaşılan sonuç şaşırtıcıdır. Çünkü Sedir Adası' nın kumu, İskenderiye' deki kumdan 1500 yıl önce oluşmuştur. Yani Sedir Adası' nda kum oluşurken İskenderiye' de kum dahi yokmuş. O halde efsanede anlatılan Markus Antonius' un bu kumu gemilerle getirtmesi de haliyle bir efsane olarak kalıyor.

                KRİSTAL KUMLAR: Karbonatlı çamurun bir çekirdek çevresinde birikmesiyle oluşmuştur. Deniz suyuna karışan karbonatça zengin tatlı sulardaki karbonat, ince bir kum tanesi çevresinde halkalar halinde biriken oolit ve pizolit kumları oluşturmaktadır. Sedir Adası kumsalında oolit kumu meydana getiren etkenler bu güne kadar kesin olarak saptanamamıştır. Böyle kıymetli bir kumun plaj dışına çıkarılması kesinlikle yasaktır. Zaten kumu elinize aldığınızda yuvarlak ve aynı boyutlarda olduğunu, hatta yavaşça bir hareketlenmenin olduğunu görürsünüz. Ayrıca kumun kendi kendine üreme özelliği de varmış. Yine şaşırtıcı bir özelliği de çakmağı çakıp kuma tuttuğunuzda kumun yanmaya başladığını da görüyorsunuz. Böylesine özelliği olan bir kum, ülkemizde yalnızca Sedir Adası' nda bulunuyor. Dünyada da İskenderiye ve Girit' te olduğu söyleniyormuş. Plaja tek bir yönden giriş yapabiliyorsunuz ve terlik/havlu gibi vs. ile girmek kesinlikle yasak. Plajın dibindeki kulübede bekleyen (Kumkurtaran) tarafından sürekli kontrol yapılmaktadır. Adada 24 saat sürekli görevli bulunuyor, plajdan çıkarken duş almak zorunlu ki, az da olsa birkaç kumu yanınızda götürmeyesiniz. Adadan herhangi bir biçimde kum alıp götürmeye kalkan hakkında adli işlem başlatılıyor. Daha önceki ada gezilerimizden birinde mayonun aralarında kalan kumların eve kadar geldiğine tanık olmuştum ve denemelerimle bu kumun yandığını ve hatta suyun üzerinde yüzdüğüne de tanık olmuştum. Bu kumullara ne kadar erken gelirseniz o kadar şanslısınız. Çünkü sudan çıktıktan sonra güneşlenmek gibi bir şansınız çok fazla yok. Ayrıca kumsalda yer götürmez insan oluyor. Ya erken geleceksiniz, ya da zamanınız varsa geç saatlere kalacaksınız, bizden söylemesi. Altın sarısı kumulların tadını çıkarmanız dileklerimizle.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI