ŞADAN HOCAM: "DAĞLAR KIZI REYHAN."
Değerli okuyucularım, geçenlerde bizim "SANDIRAZLAR" konusunu açıklayan efsaneye dipnot açıklaması yapınca Şadan Hoca' m dan messencer' ımıza şöyle bir not geldi: "Kardeşim Nail, gezi yazılarını zevkle okuyorum. Kaunos hk' nda yazında kullandığın şiir Fazıl Hüsnü Dağlarca' nın değil, Bekir Sıtkı Erdoğan' ın. Adı "Bin birinci Gece"(Hancı). Benim KAUNOS AŞKI" adlı yazımı bul ve kullan. Gökovalı Şadan." Hocama teşekkür ettikten sonra kendisine şöyle bir açıklamada bulundum: "Hocam, aslında şiiri yazarken şöyle bir gariplik hissettim: Faruk Nafiz, beyitler halinde yazmıştı. Oysa bu alıntı bir dörtlüktü. Üzerinde durmadım. Ayrıca bu şiiri çok severim. İlkokulda tamamını ezberleyip gecede okumuştum. Yaş yetmişe yaklaşınca bunamaya başladık zahir. Selamlar." Hocam, devam ediyor: "Şiir "HANCI" adıyla tanınır. "Gurbetten gelmişim yorgunum hancı" diye başlar. Kaunos Aşkı' nı çevirerek, örenle birlikte yazdım. İnt' ten bulursun. Denedim: Kaunos Aşkı var. Nail, mutlaka oku. BMC Dergisi Ekim 1979 sayısına yazmışım. Evet, Nail: Ertesi günü "Günaydın Hocam, Sağolun, Saygılar" diyerek güne başlamışız. Hocam da "HOCA" lığına devam ederek "Nail; Sandıras gizem dolu, bazı yönlerini sen yazdın. Tümüyle ele alsan iyi olur; Üstelik yanında "DAĞLAR KIZI AYNUR" var." Ben de "Hocam, şu anda Günür Karaağaç Hoca, SANDIRAZLARIN ÇİÇEKLERİ diye bir çalışma yapıyor. Tüm yazılarımı ve fotoğraflarımı O' na verdim. Benim için de bir bölüm yapacaktı. O da daha çok net değil. Sandıraslar konusunda elimde çok birikim var. Selamlar." Yeni kitap çalışmamdan söz edince Hocam, "Kitabın adı? Acımadan kısalt; sanatsal ve dinamik renkli fotoğraflı; yaklaşık 240 sayfa olsun. İzin verirsen ben göz atayım. Günür' ün kitabının adı Sandırazların değil, "SANDRAS' IN ÇİÇEKLERİ" olmalı. Bu, 5 bin yıl önceki Anadolu dili Luwice' de "Yüce Sanda" demek." "Doğrusunuz Hocam," diyoruz ve kendi kitabımızın adını veriyoruz. Hocam da açıklamasını sürdürüyor: "Sandıraz' ın yerine Sandras' ın yazmalı. "Sanda" sözü dağ adı olması için sonuna "s" eklenir. Biz de hala cahilane "Efsanede Çal Dağı, Çiçekli' ye "Sen Dırazsın (Büyüksün) demiş. Doğrusu SANDA mıdır? Devam ediyoruz. Hocam, Aynur' un adını "Ayfer" diye yazınca biz de " Aynur" olacak Hocam! Diyoruz. Hocam da " Zaten O' na Aynur' dan başka isim yakışmaz" diyor. Bu kez hanım alıyor ve Hocam' ın facebook' u olup olmadığını soruyor. İnstgram var mı ekleyelim! Diyor. "Teknik tarafını bilmem (Watsapp) Sana iki sayfa yazı göndereyim de ikimiz rahat edelim" diyerek Watshap' ımıza ayrı ayrı iki sayfa aşağıdaki yazıları gönderiyor. Bu ara ben bahçede olduğum için görüşme Hanımla Şadan Hocamız arasında sürüyor. Bu görüşmeleri yazmak için Hoca' mızdan izin istiyor. Şadan Hoca' m da "YAZSIN AYNUR GELİN. Zaten senin lojistik desteğin olmasa O, bunca başarılı olamazdı. Zaten Anadolu gibi, İzmir gibi Muğla'da da ana erkil tapım inancı yaygın. Orada Aynur, burada Tülay egemenliği hâkim." Diyor. Biz ise hala " Tamam Hoca' m, Kanda neresi?" diyerek cahilane sorulara devam ediyoruz. Bizim Milas taraflarında Kandak Çayı diye bir isim hatırlıyorum. Diyerek açıklamada bulunuyorum. Hocam, "Hoca" olmanın sorumluluğuyla devam ediyor. "Bizim Gökova' da kandak, bolca su birikintisi anlamında kullanılır. Aynur' a not: Sakar adı bildiğimiz anlamda değil, "Kutsal, yüce doruk" demek. "Karya" da "Dağlık, doruklu ülkedir" fit. Şadan Hoca' mızın gönderdiği "KAUNOS AŞKI":
"Söylence zamanında, Işık ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon' un Deione' den doğma oğlu Miletos, Aydınlık İyonya' da, kendi adını verdiği bir kent kurdu. Orada o sırada, Maiandros (Büyük Menderes) ırmağının güzel kızı Kyane yaşıyordu. Miletos' la Kyane evlenip mutlu bir yuva kurdu. Çiftin ikiz çocukları oldu: Kaunos ile Byblis (Biblis). İkizler, başka çocuklar gibi düşe kalka, güle oynaya büyümeye durdu. Kendilerini bilmeye başladıklarında Byblis, ikizi Kaunos'a tutuldu. Önceleri kardeşçe olduğunu sandığı tutku, zamanla karasevdaya dönüştü. Güzel Prenses, düşünde ikiz eşini başka kadınlarla görüyor, kıskançlıktan çılgına dönüyordu. Gecenin karanlığında odasının yalnızlığında mırıldanıyordu: Gerçekleşmesi olanaksız şeyleri nasıl da düşünüyorum. Doğrusu, kardeşim yakışıklılar yakışıklısı. Evet, ona hayranım. O, kardeşim olmasaydı keşke. O zaman bana ne uygun eş olurdu. O' nun kardeşi olmam benim şanssızlığım. Uykunun bana hep böyle düşler getirmesi için duacıyım.
Düşler tanık kabul etmez çünkü. Düşsel zevkim kimseye zarar vermez. Ahh Afrodit, ah zarif ananın kanatlı oğlu Erus, nedir benim bu çilem? Ah Kaunos, soyadımı değiştirip seninle eş olabilseydim. Babana ne iyi gelin olurdum, sen anama ne güzel güvey olurdun. Keşke tanrı, ailelerimizden başka her şeyimizin ortak olması mutluluğunu bağışlasaydı. Oysa sen başka bir kadını karın, çocuklarının anası yapacaksın! Ortaklaşa sahip olduğumuz tek şey, hısımlığımız ayırıyor bizi bizden. Ama tanrılar kız kardeşleriyle evlendiler ya! Kronos, Ops' la, Okeanos Thetis' le, Olympos' un buyurganı Zeus öz kardeşi Hera ile evlenmedi mi sanki? İnsanlar kendilerine özgü kurallar içinde yaşayacaklarsa, onları cennetle ilişkili tutmaya çalışmanın ne anlamı var? Defolun kirli arzular, kız kardeşimi, kız kardeşin sevmesi gerektiğinden başka türlü sevdirmeyin bana! Ardından, ne yapması gerektiğini, gerçeği açıklayıp açıklayamayacağını soruyordu kendine. Bir gün bu soruya "Evet" yanıtını verdi. Evet, sevgim beni yüreklendirecek. Çekingenlik dudaklarımı kilitlerse , yasak aşkımı kutsal bir mesaj açığa vuracak!... Umarsız âşık, yüreğinden geçenleri, titreyen parmaklarıyla yazıya dökmeye koyuldu. Yazdı karaladı, karaladı yazdı. Sonunda ak tarlada kara tohumlar gibi, şu satırlar döküldü kara kaleminden ak kâğıtlar üstüne; "Bu mektubu seni seven, en çok seven kişi yolluyor. Sen vermedikçe hiçbir zaman ulaşamayacağı mutluluğu senin için diliyor. Ne dilediğimi sorarsan, açabilirim esrarengiz emi. Dualarım gerçekleşene dek kim olduğumun gerçekleşmesini istemem. Zayıflamama, solan yanaklarıma, yaşlarla ıslanan gözlerime bakarak, yaralı yüreğimin derdini anlayabilirsin. İç çekişlerim de aynı gerçeği dile getirir. Tanrılar tanıktır ki, yüreğim yangın yeri. (İçimde bulgur kaynıyor, kireç söndürülüyor!) Erus' un acımasız oklarından kurtulmak için elimden geleni yaptım. Ötesi sana kalmış. Seni seveni yalnız sen mutlu kılabilir ya da mahvedebilirsin. Dilediğini seç!"
Byblis, mektubu bir daha, bir daha okudu. Sayfalarını gözyaşlarıyla ıslattı, kanayan dudaklarıyla öptü. Zarfı kapattı. En güvendiği nedimesini çağırdı: -Al bu zarfı, dedi" benim biricik. İkiz eşime götür." Nedime, Kaunos' u bulup nameyi verdi. Menderes Irmağı' nın torunu, mektubun ilk satırlarını okuyunca küplere bindi: -Seni öldürmek, diye haykırdı "bana onursuzluk vermeyecek olsa hemen öldürürdüm seni!" Nedime süklüm püklüm döndü. Kaunos' un öfkesini iletti Byblis' e. Prenses' in beti benzi attı: -B u kadarını beklemiyordum, sözleri döküldü titreyen dudaklarından. Ağladı, sızladı.
Bu ayıba pek üzülen Kaunos, ar etti, terki diyar etti. Karya' da Köyceğiz Gölü' nü Akdeniz' e bağlayan Dalbis Irmağı (Dalyan Boğazı) kıyısında kendi adını verdiği bir kent kurdu: KAUNOS. Byblis' e gelince, prenses giysilerini parçaladı, saçlarını yoldu. Dillere ve yollara düştü. Derdini Ummana döktü, asumana inledi. Gönlünün rüzgârına uyup derme çatma bir kayıkla enginlere açıldı. Bybassos' lular, kentlerinin açığından, Trakya bakhantlarından(İng. Cümlenin öznesi/kişi) biri gibi geçen güzel kızı görüp kutsadılar. Anısına şenlikler düzenlediler. Derdi-günü Kaunos olan Byblis, Karyalılar' ın, silahlı Lelegler' in ülkesinde Ksantos (Eşen) çayının ötesinde, ağzından alevler saçan Khimera' nın dolaylarında deli dana gibi dönenip durdu. Bazen karaya çıkıp dağlara vuruyor, an geliyor bir ağacın dibine düşüp kalıyor, üstüne güz yaprakları dökülüyordu. Leleg perileri onu kollarına alıp avutmaya çalışıyor ama Byblis' in gözü, Kaunos' tan başkasını görmek istemiyordu. Üstüne "KAUNOS" yazdığı tırnaklarıyla toprağı eşeliyor, gözyaşlarıyla ormanları suluyordu. Derler ki, su perileri Byblis' in gözyaşlarının aktığı, hiç kurumayan bir kanal açmışlardır. Sonra ne mi oldu ey Kısmet Yolcuları? Çamın çiziğinden akındırığın(reçinenin), madenli toprakların ziftin sızışı, kışın buz kesilen suyun, bahar tanrıçası Zefiros' un soluğu dönünce, güneşin erimesi gibi, Apollon' un güzel torunu Byblis, gözyaşı döke döke tükenip gitti. Ve o vadide, her dem yeşil, ulu bir çınarın gölgesinde, kendi adını taşıyan ve bu gün bile akan kutsal bir pınara dönüştü. Ovidius' un başyapıtı "Metamorphoses/dönüşüm)" in İngilizcesinden Şadan' ca söylemeye çalıştığımız bu söylence dolayısıyla, dünya dillerinde, böylesi mutsuz ve umutsuz sevilere "KAUNOS AŞKI" denir. Size mutlu aşklar dileriz." ELİNE, DİLİNE, GÖNLÜNE SAĞLIK ŞADAN HOCAM.