SOMA MOTOSİKLET FESTİVALİ-ANTİK DAR KALE KÖYÜ TURU ve MOTOSİKLET GRUBUYLA SOMA MADEN ŞEHİTLİĞİ ZİYARETİ
Değerli okurlar, size geçen haftadan duyurduğumuz gibi bu kez rotamızı yine il ötesi bir noktayı hedefleyerek yola çıkıyoruz. Günlerden Cuma’dır. Sabah sekizde çıktığımız yol, bizi Muğla’ yı, Aydın’ ı aşırarak otoban üzerinden İzmir’ e, Manisa’ya, oradan da Sivrihisar çıkışından önce Kırkağaç’a oradan da 382 km.SOMA’ ya ulaştırıyor. KIRKAĞAÇ ÇAMLIĞI’ nda Festival alanına indiğimizde saat öğle sonu 14.00 sularıdır. Çamlığın kale kapısı gibi kapısından girdikten hemen sonra kilit taşlarla döşenmiş alanın sağında kurulmuş KAYIT MASASI’ na yöneliyoruz. Kaydımızı yaptırdıktan ve çıkartmalarımızı da aldıktan sonra hemen yakında gölgenin bol olduğuna inandığımız, elektrik fişinin de yakın olduğu bir yere aracımızı park ederek çadırımızı kuruyoruz. Çeşit çeşit pahalı motorlarla gelenler kendilerine uygun bir yer bulup çadırlarını kuruyorlar. Hazırda bulunan masa ve sandalyelerden alarak çadırımızla aracımızın arasına masamızı da yerleştiriyoruz. Akşam yemeği için yakacağımız ateşe malzeme olarak çam kozalağı toplamak ve bu arada çevreyi de gezmek için küçük bir tura çıkıyorum. Çamlık çok geniş ve gördüğüm tüm tuvaletler temiz ve bakımlı. Yeni gelen arkadaşlarla tanışıp masamızın çevresinde toplanmaya başlıyoruz. Başka arkadaşların masalarına gidiyor; bildiklerle selamlaşıp bilmediklerimizle tanışıyoruz. Hemen fotoğraflar çekilip face e atıyoruz ki gelmeyenler, ama gelmeyi düşünenler de çevre ve kişilerle ilgili bilgi sahibi olsunlar ve özenip gelsinler diye. Gerçekten de öyle oluyor. Bu SOMA MOTOSİKLET FESTİVALİ ilk kez yapılıyor. Hasan BULUT, bir avuç arkadaşıyla sağa sola koşturup, çabalayıp duruyor. Başta hiçbir sponsorunun olmadığını, sandalye ve masaları bile kendi parasıyla kiraladığını söylüyor. Yer konusunu bile birilerini araya koyarak alabildiklerini söylüyorlar. Eşya piyangosu düzenlemişler. 20 tl dan bilet satıyorlar. Buradan kazandıkları parayla gerekli harcamaları yapacaklarmış. Aslında panayır alanı olarak düzenlenen ÇAMLIK, çok geniş ve donanımlı bir yer. Yukarılarda İZCİ KAMPI için düzenlenmiş alanlar var. Daha yukarısında çok büyük bir mezarlık bulunuyor. Motorcular, motorlarıyla, arabalarıyla, eşleri ve çocuklarıyla sürekli gelip uygun buldukları yerlere yerleşiyorlar. Akşama doğru kalabalık artıyor, Hasan’ın yüzü de gülmeye başlıyor. Arenada satılık eşya stantları kurulmuş, bir yandan da müzik çalmaya, gençler coşmaya başladı bile, Arada bir HARLEY motorlar, egzozlarını açıp bağırtarak havayı yırtıp/inletiyorlar. Başka büyük bir motorla iki kişi yukarıya doğru tek teker yaparak izleyenlerin yüreklerini ağızlarına getiriyorlar. Derken akşam oluyor, ortalık kaynaşmaya başlıyor. Orta meydanda müzik ortalığı gürültüye boğarken çadırlarının çevresindeki masalarda toplanan konuklar akşam yemekleriyle birlikte demlenmeye de başlıyorlar. Burada bizi memnun eden en güzel şey, havanın korktuğumuz kadar sıcak olmaması ve ara ara esen rüzgarın ortamı serinletmesi. Gece geç vakit çadırlarımıza çekildiğimizde battaniyelerimizi örtünmek zorunda kalıyoruz. Geç saatlere kadar patlak egzozlu motorlarla ortamın havasını bozanlar olmasına karşın yol yorgunluğundan mıdır, havanın kuru ve serin olmasından mıdır nedir çabucak uyuyuveriyoruz.
Sabaha doğru çadırımızda gözümü açtığımda ortalığın ışıdığını görüyorum. Güneş, doğuda yükselmiş ve saat yedi olmuş bile. Kendimize geldikten sonra” MOTORCU ÇORBACI’”ya gidiyoruz. Dokuza doğru çorbalar hazırlanıyor ve midemiz bol sarmısaklı, ekşili, baharatlı işkembelerle bayram ediyor. Çadırımıza çekilmiş dinlenirken Hasan KARABULUT arkadaşımızın çıkageldiğini görüyor yanımıza davet ediyoruz. Arkasından Mustafa AYDIN sonra Özcan KARIŞAN geliyorlar. Murat GÜZEL, Osman KURT ve diğerleri gibi arkadaşlar sökün ediyor. Bu arkadaşlar MARSİASS VİP grubundan arkadaşlar. Bu yıl İlki Sarayköy’ de olmak üzere birkaç festivaldir birlikte oluyoruz. Her geçen dakika, saat ortalık kalabalıklaşıyor. Motorlar, çadırlar sıralanıyor, ortalık doluyor. Çatlak egzozlu motorlar, havayı yırtarak ortalığı inletmeye devam ediyorlar. Ortalık kalabalıklaşırken bir yandan da SOMA MADENCİLERİ ŞEHİTLİĞİ’ ne gitmek için hazırlıklar yapılıyor. Bu ara Mustafa arkadaş, bizi Soma’da DAR KALE Köyünü gezmeye davet ediyor. Bizim motorumuz, kaskımız olmadığını söyleyince KARABULUT, kendi motorunu vereceğini söylüyor, Ali ERHAN’ dan da kaskı alıyor ve motorlarımıza binerek asfalta çıkıyoruz. Mustafa ile Osman önde, biz Hanımla arkada onları takip ediyoruz. 3-5 km sonra SOMA’ dayız. Çarşı içinden geçip incecik ve bol virajlı bir yoldan sırtlara doğru tırmanmaya başlayınca kendimizi SELÇUK/ŞİRİNCE yolunda hissediyoruz. Beyaz kayalardan oluşan bir tepenin yarığı önündeki ulu çınarın dibinde KIRKÇEŞME meydanında, soğuk suların çevresinde oturan köylülere selam verip çöküyoruz bir masanın çevresine. Biraz soluklandıktan sonra yaya olarak Arnavut kaldırımı döşeli, dar sokaklı, dik ara yollara doğru yükseliyoruz. Kerpiç duvarları dağılmaya başlamış, asırlık ahşap kapı ve pencereleri eğilmiş, bükülmüş, yırtılmış, dökülmüş eski evler evler evler… Cami, köy konağı ve cami minaresi… Dar ve derin bir sokakta bir evin önünde iki yaşlı nine oturuyor. Hanım, onlarla konuşurken fotoğraflarını çekmek istiyoruz. İzin vermiyorlar, saygıyla karşılıyoruz. Daracık sokaklara, irimlere dalıyor, çürüyen, eriyen, sarkan, dökülen tahtaları, dilmeleri, direkleri fotoğraflıyor, dönüyoruz. Bu kez dönüşte tekrar oturduğumuz masa çevresinde kuş yuvası ince belli cam bardaklarda çaylarımızı içerken seksen beşlik bir amcayla söyleşiyoruz. Köyceğiz’ de görev yapan köylüsü bir Müftü’ den söz etti. Şimdi de Kur’ an Kursunda öğretmenlik yapıyormuş. Biz yaşlı amcayla söyleşirken bir yanda da gelinle damat bir masa çevresinde oturmuş DIŞ ÇEKİM yapılıyordu. Bu köy, Soma’ nın ilk yerleşim yerlerinden birisidir. Zamanında 800 haneyi barındıran ve üç camisiyle halkına hizmet veren bir yermiş. Şimdi ise ancak 25-30 kadar evde insan yaşıyormuş. Onlar da çoğunlukla yaşlılarmış. Doğa sporları, fotoğraf meraklıları ve etnografik çalışma yapanlar için çok önemli bir yer. Merak edenler araştırsın diye fazla ayrıntıya giremiyoruz. Çaylarımızı içip serinleyip kendimize geldikten sonra motorlarımıza atlayıp dönüyoruz. Çarşı içine indiğimizde bizim motor grubunun geçtiğini görüyor, peşlerine takılıyoruz. Biraz sonra mezarlığın ŞEHİTLİK KISMI’ ndayız. Şehitlik, yemyeşil servi ağaçları ve çimenlerle müzeyyen edilmiş, çok temiz, bayraklarla sembolik mezarları sıra sıra, tek tek üzerlerine isimleri yazılmış, iki ağaç arasına asılmış devasa bir TÜRK BAYRAĞI rüzgârda salınıp durur. Yüzlerce MADEN ŞEHİDİ SERİN SERVİLER ALTINDA SESSİZCE YATMAKTALAR. Topluca saygı duruşunda bulunulduktan sonra arkadaşları toplayarak bir TÜRK BAYRAĞI’ na bir de maden galerisine doğru toplu fotoğraflar çekiyorum, çekiliyoruz. Zaten herkes telefonlarıyla fotoğraf çekmenin derdindeler. İşimiz bitince topluca konvoy halinde asfalta inip Festival alanına dönüyoruz. Artık akşam olmuştur. 500’ ü aşkın motor, motorcu ve çadırla festival alanı dolmuştur. Meydanda müzik devam ederken çadırlar arasındaki masalar çevresinde motorcular koyu bir sohbete dalmışlar. Gece yarısına doğru önce KATILIM BELGELERİ veriliyor, arkasından çekiliş yapılarak hediyeler sahiplerini buluyor. 01.00 gibi çadırımıza çekiliyor ve uykuya dalıyoruz. Sabah uyandığımızda saat 06.00 sularıdır. Çadırımızı toplayarak 07.30 gibi aracımıza atlayıp geldiğimiz yollardan dura dinlene akşama doğru evimizde oluyoruz. Gelecek hafta bir başka macerada buluşmak umuduyla SAĞ VE ESEN KALINIZ.