"ALT TARAFI TV DİZİSİ" DEYİP DE GEÇMEYİNİZ !?


İnsanlarımızın ilgi odakları zaman zaman değişir; sinema filmi, TV dizisi ve tiyatro sahnelerinde de bu değişimi hemen hissederiz. Gün gelir tarihi olaylar, gün gelir doğal çevre, bazen aşk, bazen macera, bazen de uzay çalışmaları moda olur, bu sektörde çalışanlar da halkın istek ve merakları doğrultusunda işler yapmaya, bu şekilde para kazanmaya çalışırlar.

1970'li yıllarda anarşi, siyasi konular, eşkıyalık, vurdulu kırdılı filmler moda idi. 1980'li yıllarda inşaat, bankerlik, kurulan sayısız şirketlerle kısa yoldan köşeyi dönme konuları meşhurdu. 1990'lı yıllarda 'köy ve ağalık' konuları gündemdeydi, 2.000'li yıllarda da Avrupa Birliği (AB) ve uzay konuları moda oldu.  

2010 yılından sonra bazı TV kanalları film yapımcılarıyla anlaşarak, 'Köy Yaşamı' konularında dizi filmler yapmaya başladılar, bunlar halkımız tarafından da izlenme rekorları kırdılar!.. Bizim Muğla yöresi, özellikle Gevenes ve Bozüyük yerleşim yerleri bu işten fazlaca nasiplerini aldılar: Yatağanlı merhum sanatçımız Turan Özdemir'in başrol oynadığı  "Dondurmam Gaymak" filmi çok tutuldu, hâlâ da bazı kanallarda zaman zaman oynatılıyor. Bozüyük'te çekilen "Sürgün İnek" sinema filmi, TV dizi filmi olarak çekilen "Baba Ocağı" ile "Güzel Köylü" TV dizilerinin tamamı, "Düriye'min Güğümleri Kalaylı" filminin bir kısmı burada çekildi. Köyün birçok insanı bu filmlerde figüran olarak olsa da oynayıp, ölümsüzleştiler, köyün her yeri tarihe geçmiş oldu!..

Yıllar sonra bu filmlerde gözüken insanlarımızı belki kaybedeceğiz, görüntüdeki bazı binalar yıkılacak, cadde ve sokakların şekilleri değişecek, belki o güzelim akan kaynak suları kuruyup, gelecek nesillere bu görüntüler hatıra olarak kalacaktır, kim bilir!?

Bu bizim köyler, ülkemizin 34 Bin köyünden birkaçıydı. Eğer bu filmler ve TV dizileri olmasa, buraları taa Van'daki, Kars'taki, Edirne'deki, Muş'taki, Sivas'taki, Adana'daki insanlarımız nereden bileceklerdi? Şimdi herkes tanış oldu ki, hafta sonlarında otobüsler dolusu ziyaretlere gelenler bitip-tükenmek bilmiyor!.. Demek ki, beleşten reklâmın ve tanıtımın en âlâsını bu filmler yapıyorlar!.. Ya bu filmlerde rol alan sanatçılar, set ekibi çalışanları, aylardır beraber oldukları bu insanları unutabilirler mi?

Bazıları sinema filmlerini, TV dizilerini, tiyatro oyunlarını sadece 'Eğlence' olarak düşünebilirler? Hayır!.. İşte bu sanat, edebiyat, şiir, resim, müzik, spor. gibi uğraşların, bizim tahmin edemeyeceğimiz kadar yöremize ve ülkemize yararları vardır!.. Hem kendimiz uğraşmalı ve hem de bununla uğraşanlara her türlü yardımı yapmalıyız!.. Her filmi seyretmeli, her müziği dinlemeli, her kitabı okumalı, bir şekilde her sanatın içinde olmalıyız!.. Zaten şu yalan dünyada kaç yıllık ömrümüz var ki? Hareketsiz, ilgisiz, silik bir şekilde çok uzun bir yaşam yerine, dolu dolu yaşanmış bir ömür geçirmek daha manidar değil mi? Kalıcı işler yaparak, eserler bırakarak, herkesin gözünde ve gönlünde yaşayarak, ölümden sonra bile yıllarca hatırlanmak-anılmak daha güzel değil mi?

Bakınız, ölümü en çok işleyen şairimiz olan merhum Cahit Sıtkı Tarancı, 1936'da yazdığı 'Ölümden Sonra' şiirinde ne diyordu:

"Öldük, ölümden bir şeyler umarak/ Bir büyük boşlukta bozuldu büyü/ Nasıl hatırlamazsın o türküyü/ Gök parçası, dal demeti,  kuş tüyü/ Alıştığımız bir şeydi yaşamak!..// Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok/ Yok bizi arayan, soran kimsemiz/ Öylesine karanlık ki gecemiz/ Ha olmuş, ha olmamış penceremiz/ Akarsuda aksimizden eser yok!.."

Şairin dediği gibi, işte 'Ölüm' böyle bir şey!.. Öyleyse zamanınızı iyi değerlendirin bari, geride hatırlanacak bir şeyler bırakın, olur mu?..                      Sakin KOŞAR.   

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI