'SÜPÜRGE TOHUMU' YİYECEĞİMİZ GÜNLER YAKIN MI !?

 

        'SÜPÜRGE TOHUMU' YİYECEĞİMİZ GÜNLER YAKIN MI !?

Birinci Dünya Savaşı sırasında başlayan yokluk ve kıtlıktan dolayı, İstanbul'da halk "Arpa-Nohut-Yulaf-Süpürge Tohumu" karışımı bir ekmek yiyordu, kişi başına da 400 dirhem ekmek vesika ile veriliyordu!..

1917 yılında Osmanlı Sadrazamı atanan Talat Paşa; Edirne 1874 doğumlu, 'Osmanlı Hürriyet Cemiyeti' ile 'İttihat ve Terakki Fırkası' kurucusu, Almanca-Fransızca-Rumca bilen, o günün ilerici ve çok dürüst bir aile babası Paşamızdı!.. Her yerde halk kıtlıktan kırılırken, bir gün 'İaşe Reisi İsmail Hakkı Paşa' bu dürüst Sadrazam Talat Paşa'nın evine gizlice, bir kucak dolusu 'beyaz ekmek' göndermiş. Halbuki bu beyaz ekmekler sadece Padişah Sarayı ile hastanelere gönderiliyormuş!.. Bunu bilen Talat Paşa, akşam yemeğine kalabalık ailesiyle oturunca, sofrada bu beyaz ekmekleri görmüş, her şeyi bildiği için de bu işe çok kızmış!..

Beyaz ekmek yiyecekleri için çok sevinçli olan ev halkı, yemeğe Paşa'nın başlamasını iştahla beklerken, Paşa öfkeyle kalkıp; "Nereden geldi bu ekmekler!?" diye kükredi, hemen 90 yaşındaki annesi, bunları İsmail Hakkı Paşa'nın hatır içün getirdiğini söyledi!.. Paşa, sofradaki bütün beyaz ekmekleri tek tek toplayıp, bir bezin içinde görevlilere verirken, bir de not yazdı: "Yanlışlıkla bizim eve gelen bu ekmeklerin, hemen en yakın hastaneye verilmesi!.." diye yazıp, İaşe Reisi İsmail Hakkı Beye götürmelerini emretti!.. Sonra eşi Hayriye Hanıma dönüp; "Biliyor musun hanım, bu beyaz ekmeklerin içinde öyle bir madde var ki; insan çehresinde simsiyah lekeler bırakıyor!.. Hani sizler 'yüz karası' dersiniz ya, işte onlar; halk süpürge tohumu yerken, oturup da hiç düşünmeden beyaz ekmek ziftlenebilen vicdansızların alında olur, halk da bir gün bunları mutlaka görür!.." der.

Buz kesen koca sofrada sessizce, yine eskiden olduğu gibi 'sertifikalı karışık ekmekler' yenir, bir daha da kimseden böyle şeyleri eve kabul etmezler!.. Böyle dürüst insanımızı biz, 1921 yılında bir Ermeni suikastçının tabancasından çıkan kurşunlarla kaybettik, yerine de İzzet Paşa Sadrazam olmuştu, Allah gani gani rahmet eyleye.

Şimdi ise 2022 yılındayız!.. Ne I. Dünya Savaşı var, ne Kurtuluş Savaşı, ne de II. Dünya Savaşı!.. Kuzeyimizde Rusya, Ukrayna'ya saldırdı, bu savaşın bizimle de alâkası yok!.. Ama biz bir 'tarım ülkesi' olmamıza rağmen; samanı Afrika'dan, mercimeği Kanada'dan, buğdayı ve ayçiçek yağını Rusya'dan, mısırı Amerika'dan alıyoruz, iyi mi? Günlerdir et, un, şeker sıkıntısı çekiyoruz!.. Hayvan sayımız çok azaldığı halde, kalkıp bu halimize bakmadan 'Katar'a tam 2,5 Milyon küçükbaş hayvan satıyoruz; nasıl, bu halimiz daha da iyi mi!?

Ben her zor durumda, şu 'Anadolu İnsanımızın' yaratıcı zekâsını her zaman takdir etmişimdir!.. Un-Şeker-Yağ-Ceviz-Antep Fıstığı pahalılığı ortaya çıkınca, kilosu 300 TL'ye fırlayan baklavaya çare bulup, önce Gaziantepli ustalarımız 'BOŞ BAKLAVA' icat edip, kilosunu 30-40 TL'den satmaya başladılar!.. Sonra Urfalılar 'İÇSİZ İç Köfte' icat ettiler!.. Şimdilerde de 'içi boş tost, dolgusuz mantı' icat ettiler, ucuz fiyatlardan millete okutuyorlar!.. Kalkıp da bana; "Hadi ulan, öyle şey mi olurmuş be!?" filân demeyiniz; 20 sene önce bana da sorsalar inanmazdım, ama şimdilerde görüyor, duyuyor ve yaşıyoruz işte!..

25 Mart 2022 tarihli Sözcü'deki yazısında sayın Necati Doğru yazıyordu: ".Hepsinin sonuna gelindi!.. Size inanmış; 'vardır bir bildiği' diyerek 20 yıldır desteklemiş olanlar da 'dibe vurdunuz, gidin artık!' diyor!.. Yoksa sopayla, silleyle, tokatla kovalanacaksınız. Cumhurbaşkanlığı Külliye Sarayı'nda 2 inşaat kepçesi tekerleği büyüklüğündeki sofraların adı 'Vefa Yemeği' koyulmuştu. Yiyin efendiler!.. Yediğiniz, bu halkın hayatıdır!.." diyordu. AKP'li Milletvekili sayın Murat Baybatur Manisa'da; "Ben bu milletin Vekiliyim, uzayda yaşamıyorum!.. Doğru neyse söylerim; çarşıya, pazara, markete gidiyorum, fiyatların uçmuş olduğunu görüyorum, sıkıntılarımız çok büyük" diyordu.

Bütün bunlardan sonra ben ne diyeyim ki? Son 20 senede geldiğimiz durum bu!.. Aklıma da, 'süpürge tohumu ekmeğini' ne zaman kişi başı 400 dirhem ve sertifika ile yiyeceğimiz sorusundan başka bir şey gelmiyor ki!?                     Sakin KOŞAR.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI