AZİZ NESİN VE MİZAH !?

AZİZ NESİN  VE  MİZAH !?

Türk mizah sanatının en üretken ve en yeri doldurulamaz kahramanı olan Aziz Nesin, yazdıklarıyla ve sözleriyle aslında herkesi gülmekten kırıp-geçirirken, kendisi hep asık suratla ve derin düşünceler içinde yaşayarak ölüp giden bir edebiyat değerimizdi...

Bilirsiniz, bütün şair ve yazarlar, çıkardıkları her kitabın başında veya sonunda bir 'Özgeçmiş' yazıları ile kendilerini tanıtmaya çalışırlar, zaten işin doğrusu da budur!.. Ama Aziz Nesin bunca mizah kitabı, tiyatro eseri yayımlamıştır, bunların hiç birisinde kendisine ait bir özgeçmiş yazısına rastlanmaz!.. Son kitaplarında sadece kimsesiz çocuklar için kurduğu ve bütün mal varlığını, tüm kitaplarının gelirini buraya bıraktığı "Nesin Vakfı" ile ilgili bilgilere rastlarsınız... İşte, son yıllarında Sivas-Madımak Otel'de cahil yobazların yakarak öldürmeye çalıştıkları Aziz Nesin, işte böyle topluma faydalı ve kimsesiz çocukların yardım meleği olan güzel bir insandı!..

Mizah kitaplarıyla herkesi hâlâ güldüren ve düşündüren bu üstat, bütün hayatını mahkemelerde, hapishanelerde veya sürgünlerde geçirmiştir!.. Babası bir çiftçi, kendisi Sabaylıktan ayrılma bir yazardır... 20 Aralık 1915'te Heybeliada'da doğmuş, 6 Temmuz 1995'te Çeşme'de 80 yaşındayken ölmüştür... İki kez evlenmiş, eşleri Vedia ve Meral Çelen'den; Ali-Ahmet-Ateş-Oya isimli 4 çocuğu olmuştur...

Aziz Nesin, mizah üzerine çok çeşitli ve yerinde sözler etmiş, bunları bizzat kendi de yaşamış bir edebiyatçı idi... Örneğin; "İzahın bittiği yerde, MİZAH başlar" sözü onundur... Arapça bir sözcük olan İzah; "Açıklama, ayrıntılı bilgi vermek" demek, yine Arapça olan Mizah; "Gülmece" demektir...

Bir başka sözünde Mizah için; "Yokluk ve yoksulluktan dolayı bir öfke ve hınç alma biçimidir!" diyordu... Türk erkekleri için; "Biz Türk erkekleri dünyanın en kıskanç erkekleriyizdir!.. Çünkü bizim sevgililerimize değil, kendimize güvenimiz yoktur!" diyordu... Üstat bir başka sözünde ise; "Bana dokunmayan bin yaşasın diyenler, sonuçta o yılanların ilk hedefi olurlar!" diyordu, ne kadar dağru ve manidar bir şekilde söylemiş, gördünüz mü?

Aziz Nesin özel yaşamında tıpkı İskoçyalılar gibi, tıpkı 'Varyemez Amca' gibi 'Pinti' biri olarak tanımlanırdı, bu doğruydu... Fakir bir aileden gelen, yoksulluğu en feci şekilde yaşamış olan bu üstadımız, kitapları Milyonlar sattığı zaman büyük servet sahibi olduğunda da, yine 'yumruğundan çıkanı yalayarak' yaşamaya devam etmişti!.. Ben de kendisini 1979'daki ara seçimde Muğla'ya gelen merhum Demirel'in AP mitinginde görmüş, ayaküstü beş-on dakika ve asık suratıyla sohbet etmiştik... Sırtında gömlek üzerine giydiği bordo renginde, eski bir kazak vardı, kazağın kol uçları ve dirsekleri lime lime idi... Ama kimsesiz çocuklara Milyonlarca liralık para ve mal varlığını bırakarak gitmişti...

Onlarca baskısı yapılan ünlü "Biz Adam Olmayız" adlı kitabının 76. sayfasında "Sihirbaz Maliyeciler" başlıklı öyküsü hâlâ aklımdan çıkmaz, hatırladıkça gülerim: 5 tane ünlü maliyeci, 11 liradan 375 kuruşu çıkaramayıp da, evde birbirlerine girerler ya, işte o öykü!..

Neyse, biz de bir Maliyeci fıkrasıyla yazımızı bitirelim: Bir maliyeci uçurumdan aşağı yuvarlanmış, bir ağaca tutunarak ölümden kurtulmuş ama, bir türlü yukarı çıkamıyormuş... Bunu gören insanlar ona yaklaşıp; "Hadi ver elini, seni kurtaralım!" diyorlar, maliyeci bir türlü elini vermiyormuş!.. Saatlerce uğraştıktan sonra biri daha gelmiş, vaziyeti anlamış ve oradaki herkesi yukarı gönderip; "Maliyeci kardeş, hadi al elimi!" demiş, adam hemen elini uzatmış, uçurumdan kurtulmuş!.. O gelen de maliyeciymiş; Maliyeciler 'vermeye' değil, hep 'almaya' alışkın oldukları için elini vermemişmiş meğerse...                         Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI