Osmanlı döneminde uzun yıllar 'Nahiye (Belde) ve Kaza (İlçe)' olan Bozüyük; 1522 yılında Kanunî Sultan Süleyman'ın ordusu ile 'Rodos Seferine' giderken bir süre konakladığı, buraya 'Camii, Han, Hamam, Köprü' yaptırdığı ve 'Sıtma' hastalığı nedeniyle yerleşim yerini yukarıya taşıtan Padişah olarak, bu köyün tarihinde unutulmaz yerini almıştır!..
Osmanlı döneminde 'Ortadoğu Hayranlığı' yüzünden bütün okullarında eğitim 'Arap Harfleri' ile yapılıyor, çok zor anlaşılan bu dil ve kızların okullara gönderilmemesi yüzünden, okuma-yazma oranı da oldukça düşüktü. Ancak, kurtarıcımız ve yeni Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu olan Büyük Atatürk, yönünü 'Batı'ya çevirip, her yere okul açıp, dünyanın ortak kullandığı 'Lâtin Alfabesini' kabul edip, kızlarımızın da okumasını zorunlu hale getirmesiyle, ülke insanlarımızdaki okuma-yazma oranı kısa süre içinde çok yükselmişti.
03 Kasım 1928 yılında, 1353 sayılı kanunla değişen bu sistem Resmî Gazete'de yayınlandı ve Türkiye'nin ve Bozüyük'ün de kaderi değişiverdi!.. Bu değişim sonrası, Bozüyük'e yeni harfleri öğretmek üzere atanan Muğlalı 'Hacı Hoca Şükrü Bilginsoy', 1946 yılına kadar köyümüzde hem öğretmenlik, hem de imamlık yaptı. Yine bu büyük insan, Muğla yöresinde kutsal kitabımız olan "Kur'an-ı Kerim"i ezbere bilen üç Hocadan birisi idi!.. 21 Haziran 1934 yılında 'Soyadı Kanunu' çıkınca, bu büyük insanın soyadı olarak da Valilik ve Muğla Belediye Meclisi kararıyla "Bilginsoy" soyadı verilmişti.
Bizim çocukluğumuzda, kahvehanelerde veya iş yerlerinde çevresindekilere gazete okuyan, okuduklarını anlatan insanlardan Kâtip Şükrü Sever, Mustafa Beçin, Gırobalı Mehmet Gencel, Mustafa Buğday, Ömer Cambaz, Cemil Toksöz, babam İsmail Koşar, Muhtar Mehmet Saraç, Hacı Bahattin Bora. gibi insanların hepsi, işte bu 'Cumhuriyet Öğretmeni' olan Hacı Hoca Şükrü Bilginsoy'un öğrencileri idiler!.. Onun emekliye ayrılması sonrasında köyümüz bir duraklama devrine girdi, yeni gelenler pek başarılı olamadılar.
1959 yılında Bağyaka Köyü'nde görevli iken, Bozüyük'teki eski okula 'Müdür' olarak atanan merhum "Süreyya Buğday" göreve başladı. O sırada okulda Mustafa Karadağ, Mehmet Aslan, Neşet Kaya, Adanalı Sabahat öğretmenler görev yapıyorlardı. Daha sonraki yıllarda Turan Sevil, Hüseyin Yıldız, bayan olarak da Afet Demiralan, Esin ve Cemile öğretmenler ile çalışmalarını sürdürdü. Benim de 4. ve 5. Sınıf öğretmenim Süreyya Buğday idi. İşte bu isimlerini saydığım ekip, Süreyya Buğday önderliğinde Bozüyük'te çığır açtılar!.. İlk defa bunlar zamanında köy çocukları okuyup Memur, Ziraat Teknisyeni, Bankacı, Öğretmen, Subay, Mühendis, Sağlıkçı, Hemşire, Doktor olmaya başladılar!.. Süreyya Hocam, öncelikle kendi çocuklarını okutup, üçünü Öğretmen, birini de İktisatçı (Tarım Kredi Kooperatifleri Ege Bölge Müdürü) yaparak herkese örnek olmuş, halkımızdan da arkası gelmişti!..
27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası, çoğu köylerdeki Okul Müdürleri, bir emirle görevden alınan Muhtarların yerlerine 'Muhtar' atanmışlardı. Süreyya Buğday öğretmenimiz bu görevde de boş durmadı, artık hizmet veremez hale gelen eski okulun yerine, bizim 'Erençöğürü' dediğimiz çayırlık alana, içinde havuzu olan yeni ve koca bir İlkokul yaptırmış, yeni okula bir de, 23 Dönüm uygulama arazisi kazandırmış, buraya üzüm bağı ve zeytinlik yapmıştı!.. İşte bu eski okulumuzdan yeni okulumuza taşınırken, bizler dördüncü sınıftaydık ve yıl da 1961 idi. Taşınmamızın tam tarihi ve saati de; "11 Kasım 1961" idi, rahmetli Süreyya Öğretmenimiz bu açılış için; "11. 11. 1961, saat 11.00'i 11 dakika geçe açtık" der dururdu, o zamanki öğrencileri bunu hep bilirler!..
Ertesi yıl bizler 5. Sınıftan mezun olduk; Zehra Sever, İbrahim Mavi, Durdu Torçin, Hanife Güneş Ziraat Teknisyenliği, Sadık Cinaz ve Yüksel Bozdoğan İmam Hatip, Muammer Kâhya ve ben de Öğretmen Okulu sınavlarını kazanarak köyden ayrıldık!.. Ancak bu eğitim başarısının ardı arkası hiç kesilmedi artık!.. Devam eden yıllarda birçok çocuğumuz bu açılan yoldan yürüyerek, değişik iş kollarında memur-amir-uzman oldular!.. Sakin KOŞAR.