BİR ZAMANLAR PINARBAŞI !?

Evet, şu bizim 'PINARBAŞI'nı diyorum... Hani şu Yatağan İlçesi'nin Bozüyük Köyü veya yeni adıyla 'Güzelköy'ün Batısında yer alan kaynak suyu olan mesire yerini diyorum... Kaynak suları Kış aylarında ılık, Yaz aylarında buz gibi akan yerden bahsediyorum...

1960'lı yıllarda burada, kaynak sularının meydana getirdiği bir havuzun ortasında, 4 x 4 ebadında bir kahvesi olan, önünde de toprak zeminli bir salonu ve birkaç sandalye ve derme-çatma masaları olan, kenarlarında 'peyki' denilen oturaklardan ibaret, başkaca da eğleşilen bir yer değildi... Buranın tapulu mal sahibi köyün ağalarından Selahattin Beye ait, onun dostlarının gelip eğlendiği bir yerdi...  Sonra Bozüyük Muhtarlığı 250 TL karşılığında bu yeri ağadan satın aldı, mesire yeri olarak kullanmaya başladı, ilk işletmecileri de Kasap Sabahattin ve Ayakkabıcı Davut oldular...

1970'li yıllara gelince, Öğretmen Mehmet Aslan ile Nalbant Hüseyin işletmesini devralıp, bazı yeni ilaveler yaptılar... Doğu tarafına yeni lokanta ve servis yerleri yaptılar, gecenin geç saatlerine kadar müşteri çekmeye başladılar...  Ben de o yıllarda yeni öğretmen ve yeni rakı içmeye başlayan biri olarak, üç-beş günde bir oraya gidip, Mehmet Aslan hocamla anlaşmalı olarak; "Yarım kelle, yarım şişe 35'lik rakı" karşılığında, müesseseye '12,5 TL' ödemeye başlamıştım... Yarım kelle de şöyleydi: Ben kellenin yüz etlerini ve beynini yiyor, gerisini Mehmet Aslan hocama bırakıyordum...

Bir gün geç vakit Pınarbaşı'na Elektrikçi Necdet ağabey, Erol Çelik, Şımşırların Halilibrahim ağabey, Bayırlı Mustafa ve Terzi Kara Nail ağabey geldiler... Çine'ye balık yemeye gitmişler, oradan da hepsi sarhoş halde gelmişlerdi... Bir 70'lik rakı söylediler, ama hepsi de ısrarla  tavuk eti yemek istiyorlardı... Ancak, Pınarbaşın'da hiç tavuk kalmamıştı... O gece vakti nereden tavuk bulacaklardı ki !.. Mehmet Aslan Hocam pratik zekâya sahipti, bana göz-kaş edip, içeri girdi... Çifte tüfeğini alıp, arka kapıdan çıktı...

Bir süre sonra iki el tüfek sesi duyuldu... Mehmet Aslan, devasa kavak ağaçlarına tüneyen Kargalara rastgele ateş etmiş, üç tane Kargayı yere düşürmüştü... Hemen bunların tüylerini yolup, ateşe attı... Bir süre sonra bunları 'Tavuk Eti' diye bizim sarhoşların önüne koydu, bana da yine göz-kaş ediyordu... Çine'den sarhoş gelenler, büyük bir iştahla bu Kargaları 'tavuk' niyetine yerken, Mehmet Aslan da onlara soruyordu; "Nasıl, tavuklar güzel mi?" diyor, onlar da sözle cevap vereceklerine, üç parmaklarını birleştirip, çok beğendiklerini ima ediyorlardı...

Bir süre sonra Mehmet Aslan ve Nalbant Hüseyin bu işletmeyi bıraktı... Aydın dolaylarından bir 'Yaşar' adlı bir Mafya burayı devraldı... Ses sanatçıları getirdi, pavyon kadınlarını getirdi, müşteri sayısını arttırdı ama, bazı insanları da kumar oynatarak, el senetleri imzalattı ve foyası ortaya çıkınca köyden kovuldu!..

ANAP İktidarı sonrası burayı 1985 yılında köy halkından İlyas Uysal rahmetli devraldı... Uzun bir süre çok iyi işletmecilik yaptı... Sonra o da bazı sorunlar yaşayıp, bu işi bıraktı... İhaleye çıkarılan bu işletmeyi, Hasan Avcı ve Kadir Kartop devraldılar, 2024 yılı sonuna kadar da bunlar başarıyla devam ettirdiler...  Şimdi burayı Yatağan Belediyesi'ne ait bir şirketle devam ettiriyorlar...

Bizler bu güzel ve doğal mesire yerinin geçmişinde dolu dolu yaşadık... Bundan sonra neler olur, ne gibi değişiklikler olur, bilemeyiz? Görünen o ki; artık o eski yağışlar yok, o doğal kaynaklar gürül gürül akmıyor, motopomplarla-takviye sularla buralar yaşatılmaya çalışılıyor, bu sunî çabalar da hiç de zevkli gözükmüyor!? 'Ozon tabakasını delmemiz, doğal çevreyi kirletmemiz, küresel ısınma'... gibi etkenler geleceğimizi karartıyor, Yüce Allah sonumuzu hayreyler inşallah, başkaca da bir şey diyemiyoruz gari...                     Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI