SAHTEKÂRLIĞIN DA İYİ TARAFLARI (!) VARMIŞ MEĞER !?

 

        SAHTEKÂRLIĞIN DA İYİ TARAFLARI (!) VARMIŞ MEĞER !?

Şimdi size 27 Aralık 2020 günü basında çıkan bir haberi yazacağım, gülecek misiniz, acı acı düşünecek misiniz, yoksa oturup da ağlayacak mısınız, artık ona da sizler karar verin gari...

İstanbul - Kâğıthane'de ikamet eden 25 yaşındaki Yalçın A. adındaki bir genç, pandemi döneminde iş bulamadığı, bu yüzden sevgilisinin de kendisini terk etmesi neticesinde bunalıma girmiş, kimselere hissettirmeden 'intihar etmeyi' aklına koymuş... Her biri artık internet kurdu olan yeni nesilden olduğundan, hemen internet üzerinden online satış yapan bir siteden bir şişe 'Siyanür Zehri' siparişi vermiş... Ertesi günü sabah erkenden kapısına gelen kuryeden bunu alıp, bir de kısaca 'veda mektubu' yazarak, yatak odasına geçmiş, bir şişe siyanürü içerek, yatağına uzanmış ve ölümünü beklemeye başlamış...  

Kısa sürede midesi bulanan genç kusmaya başlamış, lavabo başından '112 Acil'i aramış... Hastanede iki serumu yiyip kendine gelince de; "İntihar etmek için bir şişe siyanür zehri içmiştim, ben ölümü beklerken işte buradayım!" diye ifade vermiş... Sağlık ekibi hemen eve gidip, bu siyanür şişesini alıp gelmiş, tahlilini yapmışlar!.. Meğerse şişede siyanür değil, sadece insanı kusturan, zararsız başka bir sıvı varmış... Yalçın A. adlı genç taburcu edilmiş ama, evine gidene kadar bu sahtekâr zehir tüccarlarına küfürler savurarak gitmiş!..

Bence bu haberde eksik olan tek konu ise şuydu: "Bu genç tedavi sonrasında bir Psikologa gönderildi mi? Bu intihar düşüncesinden telkin ve eğitim yoluyla caydırıldı mı? Derdi neyse, devletimiz devreye girip, bu derdine bir çare arandı mı? Yoksa midesini yıkayıp; 'Saldım Çayıra, Mevlâm Kayıra' denilerek dertleriyle yine başbaşa mı bırakıldı!?"

Kafaya takılan diğer sorular ise şunlar:                                                                                                                 --Bu siyanür zehri bu kadar kolay nasıl temin edilebiliyor? Biz bu kadar sahipsiz miyiz?                                -Son yıllarda üretilen ve satılan bütün ürünler ne kadar kalitesiz hale geldi?                                -Hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık, havadan para kazanma hastalık haline mi geldi? Bizim güzel geleneklerimize, bizim hoşgörülü, üretken ve güzel insanlarımıza ne oldu?

Daha önceki kadına şiddet ve intihar haberleri hiç aklımızdan çıkmıyordu, şimdi bunlara yenileri eklendi; güler misin, ağlar mısın: Yemeği geciktiren karısına mutfakta ekmek bıçağı ile saldıran öfkeli koca, karısına saplamaya çalıştığı bıçağın kırılması üzerine, mutfaktan başka bir bıçağı kapar, onu saplarken bıçak eğrilir, kendi elini keser!.. Daha da sinirlenen koca, üçüncü bıçakla işini bitirmek ister, onun da sapı kırılır-elinde sapı kalır, bıçak demiri yere düşer!.. Bir anda karısına olan öfkesinin yönü, bu bıçakları yapan ustalara döner ve pencereyi açıp, dışarıya doğru sövmedik yerlerini bırakmaz!.. Bu haberi hatırladınız mı?

Yaz aylarında iflâs eden bir baba, bir kaçakçıdan satın aldığı tabancayla evine gider!.. Kendisinden sonra rezil olmasınlar, alacaklıların saldırılarına uğramasınlar diye, eşini ve iki küçük kızını öldürdükten sonra, başına silâhı dayayıp, intihar etmeye kalkışır!.. Tabanca tutukluk yapar, bir türlü ateş almaz!.. Silâh seslerini duyan komşular polise hemen haber vermişlerdir, ekip eve gelir, bu adamı yakalayıp götürür, intihar edemez!.. Hapishanede her gün eşi ve çocuklarının rüyasına girmesi yüzünden hiç uyku uyuyamaz!.. Bir süre yattıktan sora genel aftan yararlanıp dışarı çıktığı gün, Boğaz Köprüsü'ne gidip, oradan kendini aşağı atar!.. Hızla aşağı düşen adamın sırtındaki montu 'paraşüt' görevi görür, Boğaz sularına yumuşak iniş yapar, yine ölmeyi beceremez!.. Ya bu haberi hatırladınız mı? İyi...

Bu tür intihardan sağ kalan insanların hemen 'Psikolojik tedaviye' alınıp, devletimiz tarafından telkin ve tedavi edilerek, normal insana döndürüldüklerine dair bir habere hiç rastladınız mı? Beni en çok üzen de bu oluyor!.. Bu sahipsizliğimiz hiç bitmiyor!.. İşte bu yüzden, böyle haberler geldiğinde ben, hep sebepler üzerinde değil de, olayların sonuçları üzerinde durmayı yeğliyorum!..       Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI