Beş maymun öyküsünü bilir misiniz?
Bilenlerin affına sığınarak bilmeyenlere anlatalım:
"Bir kafese beş maymun, kafesin ortasına da bir merdiven koymuşlar. Merdivenin tepesine kocaman muz kangalları asmışlar. Ancak hangi maymun muzlara ulaşmak için merdivene adım attıysa üzerine derhal soğuk su sıkmışlar. Bir süre sonra suya gerek kalmamış. Çünkü muzlara yönelen maymunu, arkadaşları yaka paça indirip bir güzel dövüyormuş.
Deneyi burada bırakmamışlar.
Maymunlardan biri dışarı alıp yerine başka bir maymun koymuşlar. Bu maymun muzlara almaya giriştiğinde eski maymunlar tarafından yaka paça indirilmiş. Bir güzel de dövülmüş.
Daha sonra ıslanmış maymunlar tek tek değiştirilmiş. Her yeni gelen muza yöneldiği an, öncekiler tarafından bir güzel dövülmüş. İşin en ilginç yanı yeni maymunu en çok dövenin kendisinden bir önce gelen maymun olmasıymış.
Şimdi muzlar yine orada, merdivenin başında, asılıymış. Ama hiçbir maymun o muzları yemeye kalkışmıyormuş."
Bugün 1 Mayıs. O muzlarda hakları olduğunu bilenler alanlarda. Ya bilmeyenler ve bildiği halde egemenlerin kendilerine verdiği kemikle yetinenler?
Seçimler yeni bitti.22 yıldır iktidarda olanlar, her şey güllük gülistanlıkmış gibi kafayı Anayasa'ya takmışlar.
"Daha fazla demokrasi için yeni Anayasa" imiş.
Peki biz, iktidarın 22 yılda kaç defa Anayasa değiştirdiğini, birilerinin onca yeminine rağmen Anayasa'ya uymadığını, demokrasiyi bir tramvaya benzettiğini nasıl unutalım?
"Hukukun üstünlüğü için yeni Anayasa" imiş.
Peki biz, bir gecede bir rahibin bir gazetecinin ülkelerine teslim edilmesini, kanlı katillerin affedip aydınların, muhaliflerin hapishanelerde çürutülmesini nasıl unutalım?
Bugün bile Anayasa mahkemesinin kararlarına rağmen milletvekilini içerde tutanların, işçilere Taksim'i yasaklayanların yeni Anayasa'ya uyacağının garantisi ne?
"Alakaranlık bir zamandadır yüreği
Gözlerinin yaşı deli boran dinmek bilmez
Bekler başaklar sütsakız salınırken
Tohumu toprağa ekenlerle çıkıp gelsin
Delişmen rüzgârlara kaptırdığı elleri.
Ürkek bir ceylan ağıtıdır arzusu
O üşür, üşümez daim telefon telleri
Bekler güneş uzak tepelerden ışırken
Kalabalık işçi trenleriyle çıkıp gelsin
Eskimiş tezgâhlarda unuttuğu çocukluğu.
Canı burnundadır solur yaşamın direnci
Pembe gagasında bir ulak güvercin
Bekler okul çocukları evlerine dönerken
Emeği kitaba dokuyanlarla çıkıp gelsin
Dönülmez sevdaları kucaklayan bilinci."
Bu şiiri yirmili yaşlarda yazmıştım. Çoktan yarım asır geçti üstünden. Kimse bana bu ülkenin 1970'lerden daha iyi olduğunu söyleyemez.
Dileyelim ki, bu güzel halk, 1 Mayısları, hak - hukuk, demokrasi ve özgürlüklerin sunduğu değerlerle donatılmış bir ülke vatandaşı olarak olarak kutlamak için artık beklemesin.