Akşehir'den esen rüzgâr
Sen de bilir miydin
Süzülürken Şuhut'a doğru
Yol kesen sarayların
Ve hainlerin
Ve yedi düvelin inadına
Kıyıcığında uçurumun
Özgürlüğün beş halini
Güneşe çizecek
Ve tarihe dipnot düşecekti
O, mavi gözlü sarışın adam.
Akşehir'den esen rüzgâr
Sen de yarıştın mı o gün
Uçak taşıyan trenlerle
Bozuk bağlardan
Kuru derelerden
Ve yanmış yıkılmış
Yoksul
Ve garip köylerden geçerken
Söyle kimdi
Bozkırın homurtusunu
Yürek sesinde gizleyen
Kınında bilenen neydi
Kılıç mı
Süngü mü
Yoksa öfke miydi
Tutsaklığa direnen?
Akşehir'den esen rüzgâr
Kimdi ala gecelerde
Haritalara işlenmemiş
Cılgalarda yoldaşın
Dilsiz ve uykusuz
Aç ve susuz
Acıya umudu banarak
Rahvan
Tırıs
Dörtnal atlılar
Ve kağnılar
Ve kadınlar
Soy soylayan
Bilir miydin sen de
Masal mı
Şiir mi
Destan mı
Roman mıydı
Afyon ovasında kanla yazılan.
Akşehir'den esen rüzgâr
Anımsa kimdi,
Ağustosta doğuran toprak
Taş kuyularda su
Ve çıkrık
Kırık
Delik bakraç
Dalda meyve
Kuş yeniği
Çürük.
Söyle neydi
Güvercin kanatlarına saklanan
Tarih mi
Dil mi
Din mi
Töre mi
Bağımsızlık örsünde
Neyi döverdi demirciler.
Akşehir'den esen rüzgâr
Sana demiş miydi Sultandağları
Kar düşmeden doruğuma
Yanmış,
Bilenmiş
İnanmış
Adanmış
Şayak kalpaklı kahramanlar
Buca bağlarında
Çekirdeksiz üzüm derecekler
9 Eylül 1922 Cumartesi sabahı.