Geldiler
Alıp götürdüler seni
Gül sularına bandırıp sevincini
Yitik bahçeler kitabında
Çatlayan bir tohuma verdiler.
Sen en çok bahçeleri severdin. Nerede bir tohum bulsan, getirip bahçenin bir köşesine serperdin. Sesini dinlerdin toprağın. Çıt çıt. Çatlarken tohum yüzünde güller açardı. Ben, bir oğullarını severken, bir de fideler yeşerirken gözbebeklerinde yıldızlar uçuştuğunu görürdüm.
Bahçene erkenci baharı getiren orkideler artık açmıyor. Zeytinler çiçek döküyor kaç yıldır, Sensizlikten mi, termik santralin zehrini solumaktan mı çözemedim anne.
Geldiler
Ve alıp götürdüler seni
Ayrılık denizi aktı içimden
Dal tomurdu
Yürek kışımda
Sesimi ıssızlara verdiler.
Anne, kızmıyorum artık olan bitene. Çünkü öfkemi dindirecek kimsem yok. Sen bize "Tanrım" diye başlayan "bizi koru." "doğru yoldan ayırma." "yüreklerimizden sevgiyi kesme." dilekleriyle biten her sözcüğü beynime işleyen dualar öğretirdin. Sen, her şey insanı sevmekle başlar. Önce birbirinizi sevin, birbirinizin hakkına saygı gösterin, diye diye büyütmüştün bizleri. Şimdi her yanımız sevgisizlik. Gönüllerde sen ben. dillerde kin nefret.Türkçe dua, ibadet yasak, beddua, kargış serbest.
Geldiler
Ve alıp götürdüler seni
Yenice doğarken güneş
Açtı kollarını
Yedi kandilli Süreyya
Geçtin eşiğinden anın
Hepimi hiçe verdiler
Anne, ben pek haylazdım değil mi? Okumayı sevdiğimden mi yoksa tütünden nefret ettiğimden mi hep okunacak bir kitabım, yapılacak bir dersim olurdu. Neden bir kez olsun, "Seni bu tütünün parasıyla okutuyorum ben. Tut şu işin ucundan." demezdin de gece yarısı tütün tarlasının yolunu tutarken önümdeki kandili alıp "Geç oldu, hadi yat artık." derdin. Sen tarladan döndüğünde güneşin doğardı üstüme. Senin kalbin kırılmaz, kolların hiç yorulmaz mıydı anne?
Geldiler
Ve alıp götürdüler seni
Bulutları bulutlara ekleyerek
Buldun dağını
Kimseler görmedi
Helalleştin kalbinle
Yarınımı düne verdiler.
Anne, hani sen "Bir yeşil yaprakta bin yağmur damlası vardır", "Kuru dalı kurt sever, yeşili kuş" derdin. Şimdi en verimli ovalarda yeşil düşmanları cirit atıyor. Mevsimler bile yalancı artık. Hani sen bize onca iş arasında zamansızlıktan yalancı çorba yapardın; şimdi yoksullar yalancı pehlivanlara, çocuklar yalancı çorbalara mahkûm anne.
Geldiler
Ve alıp götürdüler seni
Acının yörüngesinde
Yasım ömrümden uzun
Durdu sen olan
Avuçlarımdan uçan an'ı
Aklımın uçurumuna verdiler.
Hiç aklımdan çıkmıyor. Babamla el ele verip bir ömür didinip taşı toprak, çalıyı çiçek yaptığınız bağımızın bahçemizin üstüne bir gecede çöküvermişti devlet. Öfkem yalıyarlar döven dalgalar gibiydi. Gözyaşlarımı nasırlı ellerinle silip; "Hayat dediğin bir dilek, bin bir emek," "Beklemediğin bir anda sevincini yel, umudunu sel alır bazen. Kaderine küsme, yerinme. Şu koca dağların arkasından her sabah hiç bıkmadan doğan güneşe bak. Onu her akşam karanlıklara alıp götüren de dağlar değil mi. Dağ nice yüce olsa, güneş onun üstünden aşar." oğul demiştin.
Anne, o günlerde beline koca kuşak sarınıp dağlara dağlara gitmiştin. Çözememiştim nedenini. Sevgisizlikleri hangi dağın ardına atıp gelmiştin. Şimdi dağları ters yüz ediyorlar.
Yüreğimin bunca daralması sensizlikten mi, sevgisizlikten mi anne?
Geldiler
Ve alıp götürdüler seni
Geçtin dilsizliğin dili kapılardan
Şimdi acının sağanaklarında
Kanadı kırık sözümün
Sana ötelerin ötesini
Bana sensizliği verdiler.
Anne yorgunum. Ülkem yorgun. Ana babalar bıkkın. Gençlerimiz kırgın, çocuklarımız yılgın.
Sen olsaydın, yaz, oğul derdin. Durmadan yaz! Varsın binler değil, bir kişi okusun. Işık, her zindana sızacak bir delik bulur mutlak.
Biliyor musun, sen benim batmayan güneşimsin. Işığımın her zerresi senden.
Anne, bu yıl seni, üç yıldır gelin kızınız ve size hayran torunlarınla el ele, gönül gönüle vererek var ettiğimiz sana ve babama adadığımız bir eserle anıyoruz.
Ruhun huzur bulsun annem.
HAT
Video müzik: Demised To Shield, Ghostrifter Official