İki gündür bir yandan Zafer Bayramı'nın coşkusunu yaşarken bir yandan da bağbozumumuzu yaptık. Oğul, kız, kızan üzümlerimizi topladık; patlattık, sıktık, kimini pekmez yaptık kimini demlenmeye bıraktık.
Dün sabah üstümüzde dakikalarca dönen yüzlerce leyleği izlerken bağbozumu ve göç birlikte derin anlamlar kazandı. Biz de omcalarımıza şükranlarımızı sunduk.
"Çiftçinin karnını yarmışlar kırk tane gelecek yıl çıkmış." sözünün anlamını insan, bağ - bahçeyle uğraşırken daha iyi anlıyor. İklim krizinin ne olduğunu bu yıl çiftçiler çok daha iyi anladılar. Güneş kavurdu. Kuyular, dereler, göller bile kurudu. Tarlada bağda bahçede bir günde yanıp kavrulan çok ürün oldu.
Ne yazık ki vurdumduymazlar, sanki yaşanan sorunlarda hiç etkisi yokmuş gibi yokmuş gibi dağları delik deşik etmeye, ormanları yakmaya; dereleri HES'lerle yaban hayatına yasaklamaya devam ediyorlar.
Çocukluğumda babam "Dalda meyve, tarlada başak bırakın. Kurdun kuşun da hakkı var. " derdi. Kimi yerlerde çiftçi; kuşlara, böceklere neredeyse "Biraz da bize bırakın. Bizim de hakkımız var." der gibiydi.
Çünkü habitatları talan edilen hayvanlar varlıklarını sürdürebilmek için tarlalara, bağlara, bahçelere saldırmaktan çekinmiyorlar.
Sözün özü, iklim krizinin çok yakında insanlığı büyük bir gıda kriziyle sınayacağını söylemek için Nostradamus ya da Baba Vanga olmaya gerek yok.
Ne yazık ki, bir çığ gibi üstümüze gelen iklim + gıda krizi ülkeyi yönetenlerin umurlarında bile değil.
Bana göre Türkiye, öncelikle üretim yöntemlerini hızla değiştirmek zorunda. Hızla bozulan kırsal- kentsel nüfus dengesini yeniden kurmak için özendirici çalışmalar planlanmalı. Bu bağlamda köy okulları yeniden, hatta işlikleriyle birlikte açılmalı. Kentlerdeki genç emekli nüfus, kırsala dönüş konusunda özendirilmeli. Bu ailelere işleyip bir şeyler üretebilecekleri küçük topraklar dağıtılarak; işliklerde ürettiklerine katma değer kazandıracak sistemler kurulmalı. Bu, kentlerin tüketici yükünü azaltacak, kırsalın işgücü sorunun azaltacak, üretim kapasitesini arttıracaktır.
Özellikle yerel yönetimler aracılığıyla sosyal ve kültürel gereksinimleri ve sağlık sorunları için programlar geliştirilirse kırsalda yaşamak o yaş grupları için daha cazip hale gelecektir.
Dileğimiz gelecek yılların geçmiş yıllardan daha aydınlık olması. Ne var bunun yalnızca dilemekle gerçekleşmeyeceği de acı bir gerçek.