BİR DİL YARIŞMASI VE JOHAN VANDEWALLE

Sevgili oğlum, 

 Geçen hafta Brüksel'de Hasselt'teki okulumun bir bankayla ortaklaşa düzenlediği bir yarışma vardı. "En çok dili en iyi kim biliyor?" başlığıyla Türkçeleştirebileceğimiz bu yarışmada Türkçe jüri üyesi olarak görev yaptım ve unutamayacağım anılarım oldu. Bu mektubumda bunları seninle paylaşmak istiyorum.

 Yarışmaya ön elemeyi kazanan 25 kişi katıldı. En az 7, en çok 22 dil bilen yarışmacılar toplam 43 çeşit dil biliyorlardı ki bu dillerden bazıları adını bile ilk kez duyduğum Bretons, Kikongo, Lingala, Swahili... gibi dillerdi.

 İngilizce, Almanca, Fransızca ve (yarışmacılar Flaman olduğu için) Hollandaca tüm yarışmacılar tarafından bilinen dillerdi. Yarışmacılar tarafından bilinen diğer diller ise sırasıyla; İspanyolca (22), İtalyanca (20), Portekizce ve Rusça (14), İsveççe (10), Yunanca (??, Danca ve Arapça (6), Çince, Japonca ve Norveççe (5) ve 16. sırada (4 kişi tarafından) çok az ya da çok iyi bilinen Türkçe...

Olaya olumlu bir yaklaşımla; "Demek ki Türkçe; Lehçe, Macarca, Bulgarca, Slovakça, Slovence, Romence gibi Doğu Avrupa dillerinden ya da Hintçe, Urduca, Farsça gibi Asya dillerinden ya da Afrika dillerinden daha çok biliniyor," diyerek avunmak mümkün. Pekâlâ bu rakamlar hiçbir şeyin göstergesi değildir de denilebilir; ancak içinde yer almaya çalıştığımız Batı dünyasının neresinde yer aldığımızın önemli bir göstergesi olarak algılıyorum ben bu sonucu.

  Bir dilin yabancılar tarafından öğrenilmesinin sosyolojik, ekonomik, politik nedenleri var elbette. İngilizcenin her geçen gün daha çok yabancı tarafından öğrenilmesinin, Rusçanın Doğu Avrupa ülkeleri tarafından ikinci dil olarak benimsenmesinin, Almancanın son dönemlerdeki atağının ve Fransızcanın önemini korumakla birlikte parlak dönemlerini yitirişinin nedenleri, bu dilleri konuşan ulusların dünyadaki statüleriyle doğrudan ilişkilidir.

Yarışmanın bizim için en önemli yanı, yarışmayı, Türkçeyi anadilinden daha iyi bildiğini söyleyen Johan Vandewalle'nin kazanmasıydı. 

 26 yaşında ve 22 dil bilen bu Flaman delikanlısı yalnız Türkiye Türkçesini değil Azerice, Türkmence, Tacikçe, Başkurdca, Kırgızca, Uygurca, Özbekçe, Tatarca, Tuvince gibi Türk lehçelerini de konuşabiliyor. Kiril, Arap ve Latin abecesiyle okuyup yazabiliyor. Johan, ayrıca Orhun Türkçesi, Çağatayca ve Osmanlıca gibi ölü Türk dillerini de tanıyor. Bilge Kağan'ın söylevini ya da Nedim'den, Nefi'den bir gazeli, kasideyi ezbere okuyabiliyor.

 Aslında mimar olan ve tezini "Geleneksel Türk Evleri ve Kullanışlı Ev Tipi" üzerine hazırlayan bu delikanlının Türkçe sevgisinin kaynağı neydi?

Johan, birincilik kürsüsüne çıktığında televizyonlara, radyolara, gazetelere ve çoğunluğu dilbilimci davetlilere şöyle sesleniyordu: 'On beş yaşındayken bir haftalığına Türkiye'ye gitmiştik. Türklerin konukseverliğine hayran oldum. Türkleri daha iyi tanımak için Türkçe öğrenmeye karar verdim. Buraya döndüğümde Türkçe öğrenebileceğim bir okul bulamayınca Türkçeyi kendi kendime öğrenmeye başladım. Türkçeyi öğrendikçe dil öğrenme hevesim arttı. Türkçeyi daha iyi öğrenebilmek için Arapça, Farsça daha sonra da Rusça öğrendim. 22 dil bilen biri olarak söyleyebilirim ki Türkçe dünyanın en güzel dili. Türkçenin dilbilgisi çok sağlam. Sanki matematik gibi. Eğer bilgisayarla çeviri yapabilme tekniği geliştirilirse Türkçe bu iş için en uygun dildir.

Nasıl bir yüzücü şampiyonluk için her gün düzenli olarak kulvarlarda 5-6 saat kulaç atıyorsa, 22 dili öğrenebilmek için ben de öyle çalıştım. Çalışırken hep bir Türk atasözünü düşündüm: Bir lisan, bir insan demektir."

Çetin Altan, bir yazısında "Dilleri yabancılar tarafından en az bilindiği halde, en az yabancı dil bilen ulus hangisidir?" sorusuna "Biz!" yanıtını verir. Ben o kadar kötümser değilim doğrusu. Ancak toplumumuzun yabancı dil bilme oranının tez elden yükseltilmesi gerektiği açıktır. Sizlerin geleceğin dünyasında ülkemize yaraşır temsilciler olabilmeniz için bir dil, iki dil yetmez anlayışını yaşama geçirmek, biz eğitimcilerin öncelikli görevlerinden olmalıdır.

"Bir dil bir insan demektir" düşüncesini, atasözünü hayata geçirmek, en az Johan kadar siz Türk gençlerinin de hedefi olmalıdır.

Seni seviyorum. Yüreğin, sevincin yuvası olsun oğlum.

Baban.

YAZARIN DİĞER YAZILARI