BUGÜN "DÜNYA MÜLTECİLER GÜNÜ"

BUGÜN "DÜNYA MÜLTECİLER GÜNÜ"

Son yıllarda ülkemizdeki yabancı sayısı hızla artmasına rağmen televizyonlarda ahkam kesen kimi kadrolu konuşmacıların bile  ayrımını bilmediği "SIĞINMACI, MÜLTECİ; GÖÇMEN, VATANDAŞ" kavramlarını meraklıları için bir kez daha irdeleyelim istedik. Umarım işe yarar.

***

Öncelikle belirtelim mülteci, bir ülkeden bir başka ülkeye zorunlu olarak çoğunlukla da kaçak olarak sığınan kişidir. [refugee (İng.), flüchtling (Alm.)]

Birleşmiş Milletler 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne göre mülteci; "Irkı, dini, etnik kimliği, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle ülkesinde zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi"dir.

Türkiye, 2014 tarihli, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'na göre Avrupa dışından gelenleri mülteci olarak kabul etmiyor. Avrupa dışından gelenleri, üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mülteci statüsünde geçici olarak Türkiye'de kalmasına izin veriyor. Türkiye'ye adım attığında mülteci veya şartlı mülteci statülerini almak için başvuranlara statüsü verilene kadar "uluslararası koruma başvuru sahibi" deniyor.

Bir kişinin sığındığı ülkede sığınmacı [refugee (İng.) asielsucher (Alm.)] niteliği kazanabilmesi için Birleşmiş Milletler Hukuku'na göre o ülkede belirli bir süre yaşamak için başvurması gerekmektedir. Ancak Türkiye hukuk sisteminde, sığınmacı kavramı yoktur.

BMMYK, savaştan ve savaşla bağlantılı şartlardan kaçan kişilerin sığınmacı olarak kabul edilmeleri gerektiğini düşünmektedir. Ne var ki bazı Batı Avrupa ülkeleri genelleştirilmiş zulümden, savaştan -veya gerillalar, asiler ya da hükümet güçleri dışındaki herhangi birileri tarafından zulme uğramaktan- kaçan kişilere resmi sığınmacı statüsü verilmemesi gerektiğini iddia etmektedir.

Sığınmacılık ile göçmenlik [muhacir (esk.), immigrant (ing.), auswandern (alm.)] aynı şeyler değildir.

Göçmen, yukarıdaki koşullar oluşmasa da bir başka ülkede yaşamayı seçen kişidir.

Bir yabancının ikinci bir ülkede çalışması, ticaret yapması, mal mülk edinmesi; o ülkenin vatandaşlığına geçmesi sığınmacılıktan çok, göçmenlikle ilgili bir durumdur ki dayanakları o ülkenin iç hukukunu ilgilendirir. Türk Hukuku da kimlerin göçmen ve vatandaş kabul edileceğini 19.9. 2006 tarih ve 5543 sayılı İskan Kanunuyla belirlemiş; Türk vatandaşlığına kabul koşullarını da 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'yla çizmiştir.

Dünyanın hiçbir ülkesinde sığınmacıların seçme ve seçilme hakları yoktur.

Hal böyleyken ülkemizde kimilerinin, mültecilerden> sığınmacılardan göçmen ve vatandaş yaratmak için iç hukuku zorladığı bir gerçektir.

Unutmayalım vatandaşlık  basit bir nüfus kâğıdı sorunu değildir. Kederde, tasada; sevinçte; kıvançta  kendisini bu ülkeye ait hissetmeyen insanların, hele hele 400 bin dolarlık bir apartman dairesi karşılığında  Türk vatandaşlığı elde etmesi, bu  ülke için canını, malını veren insanlarla  aynı sandıkta oy kullanır olması ülkemiz adına görmezden gelinecek bir sorun değildir

537 oyun, 2000 yılında yapılan 324 milyon nüfuslu ABD seçimlerinin sonuçlarını nasıl etkilediğini düşünürsek  tedirginliğimizin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI