DR. OSMAN GÜRÜN BAŞARISIZ MI?
Sevgili Coşkun Efendioğlu, Milas Önder Gazetesindeki köşesinde “Osman Gürün Başarısız mı?” mı diye sormuş. Aynı soruyu bir de ben sorayım istedim.
Toplumumuzda yaygın bir tutum var: Yerel yöneticileri yaptıkları ve yapamadıklarıyla değil; daha çok particilik ve kişisel çıkarlar açısından yargılamak.
Yerel yönetici partilimizse iyi, değilse ağzıyla kuş tutsa değersiz.
Yerel yönetici partilimiz; ama benim kliğimden değil. Üstelik benim çıkarlarıma da hizmet etmiyor. Öyleyse yine eleştiri oklarımızın hedefinde olması Allah’ın emridir.
Oysa yerel yöneticilerin temel görevi, kentlerini daha yaşanası bir yerleşim yerine dönüştürmektir. Bu dönüştürmenin dünya görüşünü, felsefesini siyaset oluşturur; particilik ve kişisel çıkarlar değil.
Particilik, hele hele kişisel çıkarlara dayalı bir particilik, siyaset kurumunun yozlaşmış halinden başka bir şey değildir.
Yerel seçimlerde seçmenin yapması gereken, adayın projelerini, onun dünya görüşünü, birikimini dikkate alarak değerlendirmektir.
Eğer aday, görevde olan biriyse bilinçli seçmen, bu kez onun yaptıklarını - yapamadıklarını terazinin kefesine koyar ve oyunu ona göre verir.
Benim için yerel yöneticiler hakkındaki yargılarım, bu bakış açısının ürünüdür.
Ben, iyi bir yerel yöneticinin, en çok on yıl içinde kenti için hayal ettiklerini gerçekleştirebileceğini, o makamı ömür boyu işgal etmemesi gerektiğini düşünsem de onun kaç dönemdir başkan olduğuna değil; bu yıllar içinde neler yaptığına bakarım.
Onun partisinde bir klik oluşturup oluşturmadığı da beni pek ilgilendirmez. Ama Atatürk devriminin savunucusu biri olarak, onun kent yönetiminde devrimin “altı ilke”sini gözetip gözetmediği, vazgeçilmezimdir.
Osman Gürün'ü aday yaparlarsa asla oy vermem...
Neden?
Oyum her koşulda Osman Gürün'e...
Neden?
Kararımızın tutarlılığını, bu “Neden?” sorusuna verilecek yanıtımızın dayanakları belirler
Eğer dayanaklarımız sağlam, gerekçelerimiz nesnelse kararımız değerli ve anlamlıdır. Değilse önyargılarımızın ve çıkar kavgalarımızın ürünü olmaktan öte bir anlam taşımaz.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”
beyiti, bu bakımdan hem yargılananlar hem de yargılayanlar için geçerlidir.
Beş yıl önce Sayın Dr. Osman Gürün’e oy verirken, öncelikli beklentim, siyasal iktidarın apar topar önümüze koyduğu Büyükşehir yapılanmasını, Muğla’da doğru ve sağlam bir biçimde gerçekleştirmesiydi.
Öyle ya Fethiye, Marmaris ve Bodrum gibi Muğla’nın il merkezi olmasını bile içlerine sindirememiş; izin verseler kendi cumhuriyetlerini ilan etmeye hazır ilçelerimiz, Muğla’nın bir de yerel yönetimin merkezi olarak karşılarına çıkarılmasını kolayca kabul edebilecekler miydi?
Ya tarihte iki kez başkentlik yapmış, ekonomisi güçlü Milas’ın bu yeni oluşumda tavrı ne olacaktı?
İl merkezi olmanın nimetlerinden ziyadesiyle yararlanan Menteşe, bir de büyük şehrin merkezi olarak ödüllendirilecekken Datça gibi, yeni ilçe olan Seydikemer gibi uzak belediyeler bu hizmetlerden ne kadar yararlanabilecekti?
Olanakları, çıkarları ve beklentileri böylesine farklı 13 ilçede beş yılda büyük şehir yapılanmasını kurmak ve oturtmak kolay olmasa gerek. Bu nedenle bazı ilçelerle yaşanan anlaşmazlıkların sosyolojik ve ekonomik temellerini, burada aramak gerektiği kanısındayım.
Dr. Osman Gürün, her şeye rağmen son derece geniş, gelişmişlik düzeyleri farklı, iç göçü yoğun ve beklentileri çok farklı bir coğrafyada sağlam ve başarılı bir büyük şehir belediyesi yapılanması gerçekleştirmiştir.
Şimdi bir kez daha soralım:
Nüfusu birçok ilçesinden az, ekonomik kaynakları sınırlı Muğla’da ( Yeni yapılanmayla Menteşe’de), üstelik ilçelerden gelen milyonlarca borçla hizmete başlayan Dr. Osman Gürün'ün büyük şehir belediyesi yapılanmasında neleri başaramadığını düşünüyorsunuz?
Biliyorum, kitle ulaşımında Sayın Osman Gürün özellikle dolmuşçu esnafından çok eleştiri aldı. Belki bazı şeyler daha geniş zamana yayılarak yapılabilirdi. Ama yapılanmanın yanlış olduğunu kim savunabilir?
Dağınık, birbirinden kopuk, hatta birbirine düşman kooperatifleri bir araya getirerek kalkış - varış saatleri, ücreti belli, denetimli araçlarla güvenli yolculuk yapan biz Muğlalılar gelin Osman Gürün'e teşekkür edelim ki gelecekte hizmet kalitesi daha da artsın.
Ben otoyollarda yolculuk yapmayı pek sevmem. Bu güzel coğrafyanın her karışını sindirerek yaşamak için hep ara yollarına saparım. Bodrum’dan Muğla’ya Ören üzerinden giderim. İzmir’e giderken Pilavtepe’den direksiyon kırarım. Salkım’dan Bozdoğan’a inerken; Nebiler’den Körteke’ye, Çamoluk’a, Esençay’a geçerken; Karabörtlen’den Köyceğiz’e yol alırken bu topraklarda yaşamanın hazzını iliklerimde hissederim. Başkalarını bilmem; ama ben o yolları son beş yılda neredeyse bir otoyol kalitesine ulaştıranlara teşekkür ederim.
Büyükşehir belediyesinin, en önemli başarılarından biri Muğla'nın aynı zamanda bir tarım kenti olduğu gerçeğini unutmamasıdır.
Biz Bodrum Kent Konseyi olarak Karaova’da tarım -turizm entegrasyonlu bir kalkınma modelini gündeme taşırken yanımızda hep büyükşehir belediyesi vardı. Bağbozumu şenliklerine, Bodrum Belediye Başkanından bile önce Osman Gürün geldi. Tarımın yerle bir edildiği bir dönemde tohum bankasından, çiçekçiliğe başlatılan alım garantili tarımsal ürün yelpazesinin önümüzdeki yıllarda yaygınlaşarak devam edeceğini biliyoruz.
İki saat sularımız akmadığı zaman yaygarayı basıyoruz:
Osman Gürün uyuyor mu?
Ama nedense şehrimizin yerleşik nüfusunun yılda %10’dan da çok arttığı; bazen bir günde ilçemize on binlerin akın ettiği, ilçemizin alt yapılarının değişken nüfusa göre değil; stabil nüfusa göre planlandığı ve bu düzenin değişmesi için zaman ve paraya ihtiyaç olduğu aklımızın ucundan bile geçmiyor.
Sormuyoruz:
Bu şehirlerin dağına taşına imar izni verenler, altyapı, atık, su, enerji gibi sorunları nasıl çözeceklerini niçin düşünmedi?
Oysa yerel yöneticilerin asıl görevi günü kurtarmak değil, gelecek planlamasını da yapmak değil mi?
Bir gün, bir kültür dairesi görevlisine: “Bodrum’a ivedilikle uluslararası standartlarda bir kültür merkezi gerek.” demiştim. “Haklısınız” demişti görevli ve eklemişti: “ Yalnızca Bodrum’a değil; Fethiye’ye, Marmaris’e, Milas’a da gerekli. Ancak bizim henüz, tüm hizmetlerimizi bir arada yürütebileceğimiz bir Büyükşehir binamız bile yok.”
Eksik olan yapılır; yarım kalan tamamlanır. Ancak betona teslim edilen koylarımızı, körfezlerimizi bir daha geri getiremeyiz. Her şey bir yana, doğal güzelliklerimiz için korumacı bir anlayışı benimseyen ve bu doğrultuda merkezi yönetime direnen Dr. Osman Gürün’ün yanında olmak hak bilirliğin gereğidir.
Bildiklerim bana, idari yapılanmadan, altyapıya, kültür ve sanata büyükşehir belediyemizin çok doğru ve başarılı işler yaptığını; vicdanım da Dr. Osman Gürün ve ekibine teşekkür etmemi söyletiyor.
Benim olmazsa olmazım; gelecek kuşaklara bırakılacak yaşanası bir Muğla’dır. Önümüzdeki yerel seçimlerde de kararımı bu doğrum belirleyecektir.
Osman Gürün başarısız mı?
"Evet" ya da "hayır" demeden önce kendimize "neden"
sorusunu sormak ve gerekçelerimizi Muğla'mızın geleceği açısından tartmamız gerektir.