DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ

Ve bu ülkede gündem  "Yeni Doğan Çetesi"...

Bir ulus için bundan daha büyük utanç ne olabilir aklım almıyor.

Ama üstüne alınan tek sorumlu bile yok ....

Sağlık bakanı protestoları  gülümseyerek- dinliyor...

Üç aydır katili bulunamayan Narin kız...  Üstüne alınan sorumlu var mı?

Sahi Sıla bebeği çoktan unuttuk değil mi?

Ya geçen hafta yangında kavrulan beş çocuğumuz?

Onlar da gündemden düştü değil mi?

Bu ülkenin Aile Sosyal Güvenlik Bakanı  yalanlanan rakamlarıyla aileye ne kadar  yardım yapıldığını anlatarak vicdan temizliği yaparken partisinden bir bir milletvekili üstelik kendisi de bir anne "annenin hayat tarzı..." gibi imalı sözlerle beş yavrunun ölümüne bahane biçebiliyor..

Ve bu toplum mağaralar gibi ıssız suskun...

Eğitim bakanı okulsuz, öğretmensiz çocukları bırakmış,

Temizlik sorunu çözemediği okulları unutmuş, millete laiklik, müslümanlık dersi vermekle meşgul...

Ve  iktidara sahip olanlar Atatürk'e bağlılık yemini yaptıkları için çiçeği burnunda teğmenlere hayatı zindan etmekte zerrece beis görmüyorlar.

Biz iyi niyet hastaları da bu ahval ve şerait bile  geleceğe umutla bakma romantizmimizden vazgeçemiyoruz.

Oysa yarınlar aşağıdaki dizelerde anlatılanlara öylesine gebe ki...

KİMDİ KAZANAN, KAYBEDEN KİM

Çok,

Çok uzaklarda

      Barok saraylarda

           Çelik kulelerde

Ve kışlalarda,

Çarptılar böldüler

Tarttılar olasılıkları

Dağları aştılar

     Denizleri geçtiler

        Mevsimleri ters yüz ederek

Çıkageldiler arsız.

Onlar geldiğinde de

Katıktı acı sulara masallar

Söylenceydi dün

Yarın Allah kerim

Efsunlu

        Miskin

                Mütevekkil

Geçip giderlerdi

Tütsülü ve esrik zamanlardan.

Onlar geldiğinde de

Çocuktular

Tarlalarda çok

Okullarda yok

Onlar geldiğinde de

Marabaydılar

Ağasına kurban

Mürittiler

Şeyhine ram.

Bezzaz,

Attar,

Neccar

Mutlak enfiye kokardı

Bütün gün arastalar.

Haramiydi gelenler

         Bezirgandı

Samur kürklü karabasandılar

Hamdı söz

Yürekler çiğ

Kara çiy olup düştüler

Nara, hurmaya, zeytine.

Hırs olup yağdılar    

Umuda,

     Sevince

Pelteleşti dil

Basra'dan,

     Musul'dan,

         Kerkük'ten

Akdeniz'e uzanırken kolları

Bağdat'a ve Şam'a

Siyah bir şal örttüler.

Şimdi savunmuyor kimseler

Camileri,

       Kiliseleri,

            Havraları.

Şimdi savunmuyor

Arastaları efendiler

Okullar,

      Fabrikalar,

                Kışlalar göçte.

Kimse savunmuyor artık

Ebla'yı, Palmyra'yı,

Deyr ez Zor'da, Haseke'de

Kim kimin maşası belli değil

Ateşin kanı uzaklara

Hep uzaklara akıyor

Savurarak külünü kadim şehirlerin.

Şimdi doğru da,

Yanlış da onların değil

İyi de kötü de

Helal de haram da

Ölüm yağarken sokaklarına

Geçip gidiyorlar

Silikonlu yüreklerinde

İğdiş edilmiş

         Dinleri,

              Dilleri

Ve yurt sevdaları.

Uzaklarda

Çok uzaklarda

Barok saraylarda

Aşlar Ortadoğu tadında

Dumanını savuruyor çölün

Arabalar,

  Trenler,

          Gemiler

               Uçaklar

Ve fabrikalar

Gözleri cin

Akılları hin

Korkulardan ırak

Düşler kuruyor

     Dükler,

         Baronlar

Ve çarlar

Kanlı derelerde çimerken

Barut kokan çöl çocukları.

                  Gün gelip

                  Aslıma dönünce ben

                  Bir demet söz koysunlar başucuma

                  Yalansız,

                      Hırstan uzak

                             Sevgiyle çoğalan                      

                  Koparmasınlar çiçekleri.

YAZARIN DİĞER YAZILARI