Erkan Demirel, çok sevdiğim hemşerilerimdendir. Yatağan Ekspres 48 adlı Facebook sayfasında bu sabah paylaştığı fotoğrafları görünce yıllar öncesine gittim.
Onun sayfasında birkaç cümle yazdım. Ancak benim sayfa arkadaşlarım da konuyla ilgili görüş edinsinler, istedim.
Ovamıza, hem de doyduğumuz topraklara termik santral yapılma kararı alınmıştı. Devlet topraklarımıza yok pahasına el koyacaktı. Çaresizdik. Bir grup köylü dönemin milletvekili Ahmet Buldanlı'nın arkasına dizilip Ankara'ya gittik.
Buldanlı, iktidar partisinin milletvekiliydi. Başbakan Demirel'den bir randevu aldı. Bir sabah cümbür cemaat bir odaya dolduk. Biraz sonra Başbakan geldi. Acelesi olduğu her halinden belliydi.
Ahmet Buldanlı hemen söze girdi:
"Başbakanım bunlar bizim köylüler. Bize oy verirler. Termik santral için geldiler." dedi.
Bir iki büyüğümüz kem küm etti. Ben grubun en genci olsam da en tahsillisi olmaktan güç alarak lafa girdim:
"Sayın başbakanım. Bu ova çöküntü ovasıdır. Kışın bir sis çöker, bazen günlerce kalkmaz. Kayırlı boğazıyla Akçova boğazından başta hava akımı yoktur. Üstelik çok verimli bir ovadır. Yılda iki ürün alınan yerleri çoktur. Sanayileşmeye karşı değiliz. Bu santral mutlaka yapılacaksa hava akımı olan yüksek yerlere yapılsın. Ovaya yapılmasın." dedim.
Demirel, gerdanını kıvırdı. "Yapılacak. Devlet Polonyalılarla anlaşma imzalamış. Her geciken gün için tazminat ödüyor. Yeri teslim etmek zorundayız." dedi.
Tombul ellerini masaya yaslayıp ayaklandı: " Ayaklarınıza sağlık." dedi, çıkıp gitti.
Hâlâ içimde bir sorudur.
Kıbrıs Barış Harekatının ardından ülkemize konulan ambargo olmasa bu santral yine buraya yangından mal kaçırırcasına Polonya'nın miadı dolmuş teknolojisiyle yapılır mıydı?
İki gündür aklımda yine delice sorular:
BAE ile imzalanan son enerji yatırım anlaşması yine bir başka darboğazın peşkeşi midir? Bu anlaşma yüzünden gelecek on yıllarda halkımız hangi sorunlarla boğuşmak zorunda kalacaktır? Bütün bunların sorumluları kim? Bu halk, onlarla da hesabı huzuru mahşere mi bırakacaktır?