Bir kitap çoklukla yazarının toplamı gibi durur ya da doğal olarak o toplamdan izler, sesler, görüntüler taşır. Hamdi Topçu'nun Limburg Hikâyeleri'ni* okurken benzer düşünceler tırmalayıp durdu beynimi. Öncelikle evrensel boyutta, günlük güneşlik bir geleceği çağrıştıran bir insan kokusu egemen her öyküsünde. Bu eğilim, Topçu'nun her yapıtında göze çarpar ve okuru mutlu bir dönüşüm sancısıyla baş başa bırakır. Umudu, hayali, iyimserliği hep iç içedir. İlk satırından son satırına kadar her aşamada insanın tükenmediğini duyumsarsınız.
Aslında Topçu'yla Gökyüzü Kalbim'den (1987) beri tanışırız. Adı "Seninle" olan şiirden kalma "Dilimiz nece olursa olsun /Sular gibiyiz seninle" coşkusu içinde sevgiden, barıştan, üretken emekten, kalıcı dostluklardan yana tavrı hiç değişmez. Evrensel kardeşlik doğrultusunda derinliğine ve genişliğine bir tarih algısı vardır. Doğum yerinden (Muğla) hareketle çağdaş bir Karyalıdır o. Dilinden bal akan üslubuyla döne döne sevdirir bizi arkaik zamanları. Bir kelebek hafifliğiyle konar söylencelere, türkülere, destanlara. Bu sevgi ustasının, özellikle ilkgençlik düzeyinde kaleme aldığı Seni Sevgiye Emanet Ediyorum (1999) ile Genç Mektuplar (2004) kitaplarına dikkati çekmek isterim. Onları bulup okutmaya çalışın çocuklarınıza bir an önce.
Limburg Hikâyeleri'ne konu olan Limburg, Hollanda'da bir kentin ve bölgenin adı. Yani durup dururken karşımıza çıkmıyor Limburg. Yazarımızın oralara öğretmen olarak gitmişliği, bire bir tanıklığı söz konusu. Dolayısıyla anı değeri taşıyan izlerle birbirinden ilginç gözlemleri bellek kaydına almış en azından. Sonra da her zaman yaptığı gibi evrensel bir bileşkede öyküler üretmiş güzelim Türkçesiyle. Öyle ki su akışkanlığı içerisinde yerli -yabancı yığınla karakter çıkıyor karşımıza. Çoğu savrulmuş tipler bunlar. Kökleri, dalları, yaprakları, çiçekleri darmadağın. Ancak hepsinin yolu aynı yalınlıkla Büyük İnsanlık'a çıkıyor. Örneğin, kitabın omurgasını oluşturan -roman derinliğindeki- Anastas Nerelidir öyküsünü bir dünya yurttaşı gözüyle okumanızı dilerim. Adeta yüksek düzeyde bir insanlık dersi verilmiş okura. Savaşı, ırkı, mezhebi, düşünsel farklılığı, göçü, açlığı, yoksulluğu, türlü olumsuzluğu geride bırakıp bir yerde tutunmaya çalışan Rum kökenli Anastas'ın anlattıkları bitecek gibi değil. Meliso'dan (Milas) Hollanda'ya amansız bir sürükleniş bu! Ancak zamanla arınıp durulmuş, barış yüzlü bir kimlik edinmiş Anastas. Dostu düşmanı tanıyor. Ortak yanımızı iyi biliyor. Bir çırpıda okuyor içimizi. Örneğin, abisinin akıbetiyle ilgili diyalogda -resmi tarihin yazmadığı- çok şey gizli:
"-Sorma be çocuk, diyor. Sonra giderek azalan bir sesle 'Sorma, Sorma!' diye kendi kendine söyleniyor.
Uzun bir süre susuyor. Artık hiç konuşmayacak sandığım anda:
-Ben, ağabeyimin götürülüşünü görmedim. Belki de annem bana göstermedi. Bilmiyorum. Ama o gittikten sonra annemin günlerce ağladığını bilirim.
-Ağabeyiniz nereye gitmişti?
-Yunan, İzmir'e çıkınca bizim oralarda 14 yaşından büyük ne kadar genç varsa hepsini Meliso'dan toplamışlar. Oradan Muğla'ya götürmüşler. Bir zaman sonra da onları Anadolu'nun içlerine göndermişler." (s:68)
Limburg Hikâyeleri'ni oluşturan on öykünün tamamı en başta gerçekliğiyle öne çıkıyor. Özlemini çektiğimiz bir gerçeklik anlayışı bu. Kuşkusuz hepsi ayrı ayrı işlevi, etkisi olan öyküler. Ancak bana sorarsanız; Size Çiçekler Getireceğim, Enginar Dolması, Nora'nın Laleleri, Azade ve Bir Yol Hikâyesi'ni daha bir ilginç bulduğumu söylemeliyim. Sözgelimi Size Çiçekler Getireceğim'in kahramanı (Kütahya-Gediz 1970 depremiyle yurdundan göçen) Nuri'nin, öyküyü sonlandıran tümceleri yürek titreten cinsten:
"Ölmeyeceğim. Kimse beni uçağın kıçında götüremeyecek memlekete. Emekli olacağım ve her gün size çiçekler getireceğim." (s:23)
Keza Nora'nın Laleleri öyküsünde, bir cinayete kurban giden kızıyla damadının her ölüm gününde lale soğanları eken Nora'nın, İzmir doğumlu damadı için Türkiyeli konuğuna memleketinde ekilmek üzere lale soğanı vermesi acıyı özümseyen bir şiirsellik taşıyor:
"-Lale soğanlarını, İzmir'de ata topraklarına dikerseniz çok sevinirim. Eminim Livio da Lidia daha çok sevineceklerdir, deyince içimden sanki bir samyeli geçiyor.
Sahi, nereye koymuştum ben lale soğanlarını?" (s:57)
Dahasını oluşturan ayrıntılar için Limburg Hikâyeleri'ni okumanız dileğiyle.
*Limburg Hikâyeleri "Sennur Sezer Emek ve Direniş Öykü Ödülü 2023, Ahmet Tulgar Özel Ödülü"- Hamdi Topçu, Manos Kitap, 1.basım, Eylül 2023
(AHMET GÜNBAŞ)