Bugünlerde Osmanlıcılık moda. Türkçülük ise neredeyse suç.
1870'li yılları yeniden yaşayacak gibiyiz.
Her ne kadar Mehmet Akif, takipçilerini;
"Tarih tekerrürden ibarettir derler
İbret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi tarih"
diyerek uyarsa da ülkeyi yönetenler bit pazarına nur yağdırmaya kararlılar.
Matbaa bundan 1500 yıl önce ilk kez Çin' de kullanılmış. Batıda ise Johannes Gütenberg 1450 yılında metal harflerle oluşturduğu hurufatla yeni baskı tekniğini başlatmış.
Gütenberg'in bastığı ilk kitaplardan biri de "İncil".
Cumhuriyete 90 yıllık reklam arası diyenler de gayet iyi bilirler ki matbaa Osmanlıya 1727'de yani Gütenberg'den tam 234 yıl sonra İbrahim Müteferrika adlı bir Macar dönmesi tarafından getirilmiş.
Acaba o Osmanlı sevdalıları matbaanın bu kadar gecikmesinde gerekçeleri bilmezler mi?
Bilirler elbette.
Hattat dediğimiz el yazısıyla kitap çoğaltanların işlerini kaybetme korkusuyla din adamlarıyla işbirliği yaparak "Din kitaplarını makinelerde basmak günahtır." bahanesiyle bu halkın aydınlanmasını 300 yıl engellediğini, devletin de halkın aydınlanması diye bir sorunu olmadığını bal gibi bilirler.
Hatta onlar engizisyondan kaçan Yahudi David ve Samuel ibn Nahmias kardeşlerin 1493 yılında İstanbul'da ilk basımevini kurduklarını; ama kendilerine yalnızca Tevrat ve dini kitaplar basma izni verildiğini de bilirler.
Ama şunları sorgularlar mı bilmem:
"Hıristiyan dünyasında matbaa, bastığı "İncil" le değer kazanıyor."
"Osmanlı, Yahudi göçmenlere sadece Tevrat ve din kitapları basma izni veriyor."
Ama aynı Osmanlı kendi halkının okumasını öğrenmesini yaygınlaştıracak matbaayı "günah" kalkanına sarılarak yurda sokmuyor. Üstelik İbrahim Müteferrika'ya da din kitapları basmayı yasaklıyor.
Başka halkların dinlerini öğrenmelerinin yolunu açan Osmanlı, kendi halkının Müslümanlığı öğrenmesinin yollarını açmıyor.
Okumasınlar, yazmasınlar; ama efendilerini iyi dinlesinler...
Ancaaak!
Biz bu güzel bahar gününde o efendilere anımsatalım:
" Efendiler La Fontaine'in "Karga ile Tilki" masalındaki güzel sesini göstermek için ağzındaki peyniri tilkilere kaptıran o kargalar yok artık. Şimdiki kargalar Cumhuriyetin nimetlerinden yararlandı. Bu masalı iyi bildiklerinden tilkilere kanmıyorlar. Ötmeden önce peynirlerini, pençelerinin arasında korumaya alıyorlar."
Güne Söz: Kitaplık kurmak, tapınak yapmak kadar kutsaldır.
(Victor Hugo)