KUL - BİREY VE CUMHURİYET

Atatürk devriminin  tüm niteliklerinin bir araya getirildiği ve geliştiği  temel alan "Cumhuriyet" tir.

"Cumhuriyet"le amaçlanan  halk egemenliğine dayalı bir devlet kurmaktır. Bu nedenle "kul"luktan kurtulup aklı, bilim ve fenni rehber edinmiş "birey"lerden oluşan bir toplum yaratmak temel hedeftir. Bu nedenle seçme ve seçilme hakları ve herkesin yasalar karşısında eşitliği önemlidir.  Eşit ve özgür bireylerden oluşan  bir toplum, aynı zamanda cumhuriyetin   kendi varlığını sürdürmesinin tek  garantisidir.

Devletin eğitimden sağlığa; ekonomiden savunmaya bütün kurumlarını bu doğrultusunda yapılandırılması; kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi, medeni kanun, tekke ve zaviyelerin kapatılması hep  "kul"un "birey"leştirilmesini amaçlar.

Günümüzde  "rejim" /"sistem"  kavram kargaşalarıyla dönüştürülmeye çalışılan aslında  "demokratik cumhuriyet"tir.

Yasamanın işlevsizleştirilmesi, yargının yürütmenin güdümüne girmesi; eğitimin  dini referanslarla kodlanması,  tarikatların  devlet yönetimine ortak edilmesi ve  uluslararası ilişkilerde  "ümmet" kavramının sıkça  vurgulanır olmasını  cumhuriyet sevdalısı olduğunu savunan herkesin çok iyi değerlendirmesi zorunludur.

Bilelim ki nihai hedef  bireyi kullaştırmak ve biat kültürünü  özümsemiş bir toplum yaratmaktır.

Bu bakımdan Atatürk'ün şu sözleri Atatürk Cumhuriyetinin ödün verilmez doğruları  olarak algılanmalıdır.

"İrade ve egemenliğin kaynağı millettir. Bu irade ve egemenliğin, devletin vatandaşa ve vatandaşın devlete, karşılıklı görevlerini hakkıyla kullanmalarını düzenlemesi önemlidir."

"Milletin  saltanat ve egemenlik makamı, yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet  Meclisidir... Bundan başka bir saltanat makamı, bundan başka hükümet kuruluşu yoktur.  Ve olamaz."

Büyük  Millet Meclisi, millet adına egemenlik hakkını kullanır; egemenlik birdir, kayıtsız şartsız milletindir."

" Türk vatandaşları, anayasanın verdiği bireysel ve toplumsal özgürlük , eşitlik, dokunulmazlık ve mülkiyet haklarına sahiptirler."

Dileğim, bireylerin devletten / cumhuriyetten umudunu kesmemesidir. Böyle bir durumda  kitlelerin ya başkaldırıyı ya da biat kültürünü  içselleştirmeyi seçecekleri sosyolojik bir gerçektir.  Bilelim ki her iki durum da karşı devrimin son kapılarını açacak anahtarlardır.

Biz cumhuriyet sevdalılarına  düşen görev, halkın en üst düzeyde katılımcılığını  sağlayan bir parlamento ve bağımsız yargının sisteminin kurulabilmesi için cumhuriyetin son kalelerini  var gücümüzle savunmak olmalıdır.

Unutmayalım cumhuriyet, eşit ve özgür bireylerin devlet yönetimine güçlü katılımıyla yaşar ve yükselir.

Cumhuriyetin değerlerini bayramdan bayrama değil , her gün hayatın her alanında içselleştirerek yaşamak ve yaşatmak  her cumhuriyet sevdalısının "dava"sı olmalıdır.

Bayramınız kutlu olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI