Ülkü Tamer'e
Hani biz hüzün kuşuyduk ya
Kaşanî duvarlar şehrinde
İpek şallarla bezenirdi ya hani
Baharat çarşısında güneş
Sen de yanık şiirler uçururdun
Kalesinden Ayıntap'ın
Gelip gelip
Bir tahta köprüye konardı
Çağlar, çağlar ötesinden.
Hani "Memik Oğlan
Yüklerdi ya kaçağı
Suyu suya eriştirir
Dağı dağa kavuştururdu
Kurşun değmişti ya
On dördünde
Kaşlarının arasına hani"
Hani her şey akıp giderdi ya
Acıyla tütsüleyip günleri
Gök mü çatladı ne!
Kan yağdı sokaklara
Ala boyandı ipek,
Meçhule kaçtı gelecek
Uzak
Çok uzaklardan
Harami postallar geldi
Ayaza kesti odalar.
Hani kaçakçıydık ya
Bu kez öte geçelere
Kendimizi kaçırıyoruz şair.
Bak bu bebe
Dalga salıncağında uyur vakitsiz
Bak bu çocuk
Denizi dipsiz sanıp
Gökyüzüne saklar tüm mavilerini
Bak bunlar da lanetliler
Günahları savaşa hayır demek
Bu batıklarda uyuyan
Kocamış adam,
Yüreği mağara kadın
Deniz görmemiş hiç
Neyi kimden korur bu duvarlar
Bu tel örgüler
Bu deniz kimi kimden ayırır
Yaşamayı ve yaşatmayı seçerken mülteci
Ölüm beratını boynumuza asan kimdir şair?
Bu rüzgârın yükü tuz şair
Bu kayıklar tabut
Bu dalgalar kefen
Bu deniz yol kesen
Dün kaçakta kalandık
Bugün denizi can pazarı eyledik
Ciğerimize dolan su
Kurşundan da beter şair.
Ah be şair
Adımız hangi tarihe yazılsa
Aşımız kıt, acımız sonsuz
Hangi kıbleyi seçsek işgalde
Hangi sevdaya inansak
Kin, kan, fitne ve fesat
Adımız ha Memik olmuş,
Ha Aylan
Vadesiz ölümlerin anayurdu biziz şair.