ÖĞRETMEN KARİYER SINAVI ARDINDAN

ÖĞRETMEN KARİYER SINAVI ARDINDAN

Dün  ülkemizde yangından mal kaçırırcasına yapılan bir sınav vardı.

Öğretmenlerimize bundan böyle soracağız?

Unvanınız ne?

Öğretmen?

İyi de... Hani?

- Vallahi 69 puanda kaldım.

- Yaa, Hımm!..

Eğer öğretmen söz konusu sınavda 70 aldıysa gerine gerine;

- Uzman öğretmenim, diyecektir.

Bence sınavı kazanamayan yaşı kemale ermiş öğretmenlerin işi daha zor.

- Eee, öğretmenim n'oldu şimdi? Başöğretmen olamadın mı yoksa...

Her şey bir yana, inanın  ben, uzman ya da başöğretmen olamamış müdürlerin yerinde olmayı hiç mi hiç istemezdim.

Öyle ya kasım kasım kasılan  başöğretmenlere, gerim gerim gerilen uzman öğretmenlere müdürlük yapan öğretmen müdür olmak kolay mı?

Ah ah! Bundan böyle okul müdürlerinin bin derdine bir dert daha eklendi ki binine bedel.

Bu kast sistemini getirenler, müdürlere;

-  Müdür, Müdür... Benim çocuğumun başı kel mi? Ben de baş öğretmen isterim, diyen velilere ne yanıt vermesini önerirler ki?

Acı espriler bir yana; dünyanın hiçbir yerinde  öğretmenin uzmanını, başını  100 soruyla belirleyen bir sistem yoktur.

Yıllardan beri çok yazdık bir kez daha kısa kısa yazalım.

1. "Bir ülkenin öğretmen yetiştirme düzeni, insan yetiştirme düzeninin özetidir."

Milli Eğitimi yönetenler, gerçekten öğretmen niteliklerini geliştirmeyi düşünüyorsa  öncelikle eğitim fakültelerinden işe  başlamalıdır.

2. ""Hiçbir diploma, sahibine ömür boyu iş garantisi sunmaz."

Bu kural, gelişmiş dünyada  öğretmenlik için de geçerlidir.

 Bu nedenle öğretmen, sürekli hizmet içi eğitimlerden geçmek zorundadır.

Bizdeki hizmet içi eğitim sistemi ne geliştirici ne de özendiricidir.  Ne yazık ki ülkemizde meslek hayatı boyunca hizmet içi eğitim almayan öğretmenler az değildir. Oysa hizmet içi eğitimde süreklilik esastır.

Öğretmene, çoğunlukla kendi koşullarına uygun, kendi önereceği programlarla araştırma, inceleme, değerlendirme ve  dönüt aşamalı çalışmalar yapma  olanakları sunulmalıdır. Öğretmen bu çalışmalarının hem maddi hem de manevi karşılığını da fazlasıyla alabilmelidir.

Dün yapılan genel eğitim bilim bilgileri ağırlıklı- ki soruları tek tek inceledim. Sorulardaki kavram yanlışlarını şimdilik bir yana bırakıyorum. - çoktan seçmeli 100 soruluk bir sınavla öğretmene uzman ya da başöğretmen unvanı verilmesi bize göre tam bir baştan savmacılıktır.

3. "Her şeyi bilen müfettiş sistemi eğitimde kalitenin ayak bağıdır. "

Çağdaş dünyada  olduğu gibi teftiş kurumu. denetim ve rehberlik olarak ayrılmalı; idari ve mali teftiş/denetim uzmanlarına bırakılmalıdır.

Rehberlik, Batı'da advisor dedikleri, alanında uzman danışman eğitimcilerle gerçekleştirilmelidir. Öğretmen eğitim-öğretim sorunlarını her an  kendi danışman (lar)ına sorabilmelidir.

Tüm bunlar uluslararası  değerlendirmelerde yerlerde süründüğü kanıtlanan eğitim sistemimizi ayağa kaldırmak için elbette yeterli değildir. Ancak başarının temel ayaklarından biri olan "liyakat"ın da bu üç anahtara muhtaç olduğu açıktır.

Ne var ki , yüz binlerce öğretmeni atayamayan,

Atadıklarının bir kısmını karın tokluğuna çalıştıran,

Bir kısmını açlığa mahkum eden,

Öğretmenin  - Belki de borç parayla aldığı -  kendisine jest olsun diye sunduğu çiçeği görmezden gelen, sorusunu kulak kaşıyarak dinleyen kibir abidelerinin bu üç anahtara sahip olma gibi bir düşüncelerinin olduğunu sanmıyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI