TOPRAK BAYRAMINA ÜÇ GÜN KALA

İki gün önce, 1945  yılında kabul edilen bir yasaya göre kutlanması gereken bir bayramımız vardı:

Tarımsal ekonominin dip yaptığı, Uganda'da, Venezüela'da çiftlik vaatleriyle yoksul halkın avutulmaya çalışıldığı bu günlerde -İktidardan zaten ümidimiz yok.-   ne yazık ki muhalefetten de bu bayramdan söz eden olmadı.

Ne var ki gariban Anadolu çiftçisi yokluklar ve olanaksızlıklar içinde o gün de tarlada toprakla güreşmeye devam etti.

2015'te yazdığım aşağıdaki yazının, AKP iktidarının özellikle 2010'lardan itibaren  tarımda nasıl bir Türkiye yaratmak istediğini irdelemek isteyenlere önemli ipuçları verdiğini sanıyorum.

Amacım "Ben demiştim." demek değil. Ancak toplumun böylesine yarın körü olmasını da sorgulamak  görevimiz.

İki yıl önce bugün ( 9 Haziran 2013) basına verdiğim demeçte:

Türkiye'de 1950'li yıllardan itibaren köyden kente göçün teşvik edildiğini ve tarımsal üretimin, yasaklar ve sınırlamalarla durma noktasına getirildiğini;

Köylerin, devletimizin kılcal damarları olduğunu, son altmış yılın, bu kılcal damarları kurutma sürecinden başka hiçbir şey olmadığını;

Köylerde, tarımla uğraşacak genç nüfusun da yok olduğunu, gençlerin çalışmak için kentlere göç ettiğini;

Köylerin boşaltıldığını ve bunun da iyi tasarlanmış bir planın parçası olduğunu;

Köylünün ürettiği ürünlerin para etmediğini, kâr sağlayacağı ürünlerin üretimine ise kota uygulamaları ile yasak getirildiğini söylemişiz.

Mart 2014 seçimlerinden sonra köylülerin hayatında çok büyük değişiklikler yaşanacağını;

Muğla'da 398 köyün mahalleye dönüşeceğini, muhtarların bir işlevinin kalmayacağını;

Büyükşehir' ile birlikte il özel idaresi, il genel meclisi ve KÖYDES gibi mekanizmaların ortadan kalkacağını belirterek;

 "Köylüler, kentlere göç etmeye zorlanıyor. Ama kente geldiklerinde kentlileşemeyecekler. Bu arada köylerdeki verimli araziler ise uluslararası tarım kartellerine kalacak. Bölgemizdeki sulak araziler, tarım tröstleri, kartelleri için çok önemli bir değerdir. Dolayısıyla, köylerimizde yakın zamanda tarımsal işletmeler kurabilen ya da bu tür işletmelerin 'üreteni' olabilen köylüler dışında kimse kalmayacak. Yaşlı nüfus, yavaş yavaş bu dünyadan göçüp giderken su, elektrik, çöp vergilerini dahi ödeyemeyenler de eldeki avuçtakini satıp kentlerin varoşlarına sığınacak."  diye uyarmış;

 "Eğer 25-30 sene sonra köylerimizi uluslararası şirketlerin çiftliklerinin ikmal merkezleri olarak görmek istemiyorsak bu büyük fotoğrafın son parçalarının yerleştirilmesine izin vermemek zorundayız." demişiz.

İki yıl sonra bugün bu öngörülerimizin adım adım gerçekleştiği ne yazık ki bir gerçek.

***

Bize göre aydın, ahkam kesen, hariçten gazel okuyan değil, çözüm üretendir.

Bize göre siyaset, balık ikram ederek değil, balık tutmayı öğreterek yapılır.

Bize göre yurtseverlik, birlikte, el ele, omuz omuza, gönül gönüle yılmadan çalışmayı gerektirir.

İşte bu nedenle durmadık.

14 Haziran Pazar günü Mumcular'da 1. Karaova Köyler Panayırı'nı yapıyoruz.

1945 yılında genç cumhuriyetin yasalaştırdığı; ama sonradan gelenlerin rafa kaldırdığı Toprak Bayramı'nı kutluyoruz.

O gün, Karaova Bölgesindeki  Bodrum'a  bağlı 14 köy ve Milas'a bağlı 3 köy  ürettiklerini pazarlayacak, değerlerini tanıtacak.

Amacımız üretici ile tüketiciyi buluşturmak;

Aracıyı ortadan kaldıracak yapıları hazırlamak.

Nihai hedefimiz bu bölgede mimarisiyle; doğal, kültürel ve tarihi değerleriyle; ürettikleriyle farklı özellikli köyler yaratarak turizmle tarımı uyumlaştırmak.

Hayallerimiz büyük, yolumuz uzun.

Ama menzilimizden kuşkumuz yok.

Bu yüzden aşamayacağımız yol yok diyoruz.

Bu bir adım.

Ama güzel bir adım.

Biz, şarkımızı her adımda daha gür sesle söylemeye hazırız:

Gelecek gençtir bil

Bir anda geçer zaman,

Yürü ufkuna ey halkım

Ufkunun ardında yarının vardır.

          Yürü geleceğe

          Yürü omuz omuza

          Üreterek, paylaşarak

          Arkana bakma sakın."

Kim şarkımıza eşlik etmek istiyorsa buyursun gelsin."

***

O gün Bodrum Kent Konseyi Başkanı olarak böyle demiştik. Çünkü Karaova, Bodrum turizmine tarım ve yerel kültür boyutu katmak için eşsiz olanaklar sunan bir bölgeydi. 

Köylü ürettiğiyle kazanırsa toprağını, köyünü terk etmez. Bodrum turizmi biraz daha çeşitlenir. Her şey dahil sistemiyle turisti  kumda ıstakoza döndürme açmazından kurtulur. Turist doğada birkaç gün yaşayarak daha dinlenmiş olarak  evine döner diye düşünmüştük.

Bu amaçla dikkati bu bölgeye çekebilmek için bağbozumu, köyler panayırı, toprak bayramı gibi birçok etkinlik gerçekleştirdik.

Ne var ki  başaramadık. Karaova'yı Bodrum'un Toskana'sı yapma hayallerimizi terk etmek zorunda kaldık.

Ama "Tarım- Turizm" uyumlu bir bölge kalkınması modelinden asla  vazgeçmedik.  O bayramlardan birinde "Babamın gömleği"ni anlatmıştım. O gömlek hâlâ sırtımda.

Dört yıl önce aldığımız içinde dikili tek ağaç olan toprağı işledik. Bugün videoda izlenen bir bahçeye döndürdük.

Burası Karaova değil; Karabağlar.

Huzurun, yaşama sevincini adı.

Çok yakında Karabağlar'ın Bodrum'a Marmaris'e gelen her turistin mutlaka uğramak istediği bir yer olacağından eminim.

Menteşe Belediyesi ve  Karabağlar Koruma Derneği başta olmak üzere ilgili kurumların  özverili çalışmalarını izledikçe umudum çok daha artıyor. Tek endişem betonsever paragözlerin burayı kendi ruhlarına benzetmeleri.

YAZARIN DİĞER YAZILARI