UMUDA AÇILAN GÜN: 21 MART
Bugün gece ve gündüz "eşit". Buna bahar ekinoksu ya da "ılım" diyoruz.
TDK ılımı istek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi, ölçülülük, itidal olarak da açıklıyor.
Bunlar, özellikle bugünlerde en çok gereksinim duyduğumuz kavramlar.
Bu geceden sonra gündüzler, bizim için gecelere göre daha uzun olacak. Ağaçların çiçeklenmesini, yapraklanmasını, çiçeklerin meyveye dönüşümünü izleyeceğiz.
Bugün birçok Asya halkı için nevruz.
Kimi örste demir döverek, kimi meydan ateşleri çevresinde dans ederek, bereket ve barış şarkıları söyleyerek baharın gelişini kutlayacak.
Bugün ırk ayrımcılığıyla mücadele günü.
Birleşmiş Milletler, 1966'da bu günü, ırk ayrımcılığı dursun diye özel bir gün olarak seçmiş.
21 Mart 1960'ta, Güney Afrika'nın Sharpeville kentinde "apartheid paso" yasalarını protesto etmek isteyen zencilere ateş açılması sonucu 69 kişinin ölüm yıldönümü.
Gece ve gündüzün eşit olduğu bir günün ırk ayrımcılığıyla mücadele günü olarak seçilmesi acı bir olaydan yola çıkılmış olsa da anlam yüklü, yüreklendirici....
Irkçılığın tarihsel kökenleri çok; ama çok gerilerde. Ancak bir ırkın diğer ırkları aşağılaması, köleleştirmesi, işkenceyle yok etmesi deyince elbette hemen aklımıza gelenler belli.
"Bir ben beklerim metruk limanları
Mineler açarak hüzün mavilerinden
Afrikalı şarkılar söylerim:
"Beyaz adam, beyaz adam...
Gün batarken savanların arasından
Çıplak bedenimle örtüyorum bebeğimi
Beyaz adam, beyaz adam
Sen aysın gecemize
Bir yüzün karanlık, niye? "
Irk ayrımcılığı bir insanlık suçu?
Ama ayrımcılık salt ırkla sınırlı bir kavram değil ki...
Sözgelimi cinsiyet ayrımcılığı daha önemsiz bir suç mu?
Ya eritmeciliğe ( assimilations) ne diyeceğiz?
Keşke insan şu Türkmen atasözündeki;
Nalıncı keseri olma; deme hep bana
Rende olma, deme hep sana
Testere ol; de hem sana hem bana. " felsefesini benimseyebilse.
Yazık ki "ben" sömürünün de savaşların da temel taşı.
"Facetta nera, bell'abbissina
Aspetta e spera che gia l'ora si avvicina!
Quando saremo insieme a te,
Noi ti daremo un'altra legge e un altro Re."
"Siyah yüzlü güzel Habeş kızı/Bekle ve um, zamanı geliyor/ Seninle birlikte olmamızın/ Sana başka yasa,/Sana başka bir kral vereceğiz."
Bu şarkıyı, İtalyan öğretmenler, Faşist İtalyan askerleri,
Habeşistan'da, bir tüfeği bile olmayan on binlerce Habeşi katlederken okullarda çocuklara ezberletirlermiş?
Neden?
Biz üç gün önce Çanakkale Deniz Zaferi'nin 108. yıldönümünü kutladık.
Mehmet Akif'in;
"Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela."
diye anlattığı o insanlar, dünyanın uzak diyarlarından niye gelmişlerdi, hangi amaç göndermişti onları Çanakkale'ye?
Bugün Dünya Şiir Günü.
Şiir, sözü en kestirmeden, en derin, en ahenkli ve en etkili söyleme sanatı.
Şair dostluğun, kardeşliğin ve barışın elçisi.
Her ne kadar bin yıllar içinde;
"Aksi gibi nereye çevirse başını
O mundar, o yedi canlı, topuz gibi çocukları ayaktakımının,
düşün, bu piçlere kalacak yarın dünya."
diyen Ezra Pound gibi ırkçılık övgücüsü şairler çıksa da şiirin işlevi denince bizim aklımıza;
"Kardeş olun ey insanlar
Bunu ister Tanrımız
Bu dünya da her şey geçer
En son dost kalır.
İnsanlığa doğruluğa."
diyen Schillerler
"Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı"
diyen Nazımlar geliyor.
İnanıyorum ki nevruzda yenilenen umutlarla eşitliğin, kardeşliğin ve barışın egemen olduğu yeni bir dünya kurarken şiir bize yol gösterecektir.