PARK APARTMANI ALT KOMŞUM BERTA MAGRISO (1927-02.02.2023)
Son günlerimizi Şişli ilçesi Fulya mahallesi Belen Sokak Park Aparmanı 6 nolu dairesinde eşim Coğrafya Öğretmeni Düzay Bildirici ve Türkmenistanlı kızımız Ayna ile geçirmekteyiz. Bu apartman katını önce rahmetli kızım Özlem almıştı. Ondan ben satın aldım. Bir ara büyük kızım Sibel de kızı ile burada oturdu. Biz buraya 2003 yılında taşındık, güzel günlerimiz geçti. İyi komşularımız oldu. Önümüz Park diğer iki yanımız yemyeşil ağaçlarla kaplı
Ben apartmanın ikinci katındayım benim altımda aydın hayata bağlı, köküne ve kültürüne bağlı, hayırsever bir komşumuz oldu Türk Yahudi Cemaatinden Berta Magriso, bu yazımda onu tanıtacağım.
Madam Berta ile on sekiz komşuluk yaptık. Bildirici ailesi olarak ziyaret ettik, çayını içtik, sohbet ettik. Berta ile ortak acımız var. Kızlarımız Özlem ile Stella'yı 2011 yılında art arda kaybetmemiz oldu. Madam Berta son yılında Galata Kuledibi Musevi Cemaati Huzur evinde geçirdi, 6 Şubat 2023 tarihinde hayatını kaybetti ve Kilyos Musevi Mezarlığında toprağa verildi.
Ölümünden sonra gelini Madam Rozet ile tanıştım. Oturduğu ev satıldı. Madam Rozet kayınvalidesinin Musevi Cemaatine hizmetlerini gösteren yayınları ve fotoğrafları bana emanet verdi onu daha yakından tanıdım. Kendisine teşekkür ederim.
Madam Berta kendi ağzımdan bir röportajda hayatını kendisi şöyle anlatıyor.
"İsmim Berta Alevi Magriso. 1927 Kırklareli doğumluyum. Kırklareli Ortaokulu'nu bitirdikten sonra, ailem beni Fransız Notre Dame de Sion Lisesi'nde yatılı okumam için İstanbul'a yolladı. Ancak bir yıl okuduktan sonra Kırklareli'ne geri döndüm ve Samil Magriso ile evlendim. Eşimin manifatura dükkânı vardı, aynı zamanda mandıra ticareti yapardı. Yıllar önce, oğlumu ve kızımı okumaları için İstanbul'a yolladım. Oğlum İsrail Magriso Mimarlık Fakültesi'ni bitirdi, kızım Stella da liseden mezun olduktan sonra, Devlet Sekreterlik Okulu'nda iki yıl okudu. Eşim vefat ettikten sonra, 1995 yılında İstanbul'a çocuklarımın yanına geldim. Kızım otuz sekiz yıl Eczacıbaşı'nda koordinatör sekreterliği yaptı. Ancak maalesef kızımı 2011 yılında amansız bir hastalıktan kaybettim.
Madam Berta Kırklareli Yahudi Cemaati yaşantısı için şunları söyler
"Kırklareli her zaman çok modern bir şehir olmuştur. Genç kızlığımda şehir içinde bisiklet ile dolaşırdım. Gelenek ve göreneklerimize bağlı, ancak aşırı dindar olmayan modern bir cemaat idik. Kaşerut (Yahudi dini diyet) kurallarına uyardık. Babam Şabat (Cumartesi) günleri sigara içmezdi ve evde ateş yakılmazdı. Ancak bununla beraber, cumartesi günleri sabah duasından sonra erkekler dükkânlarını açardı.
Babam dinine bağlı bir kişiydi. Sinagogun gereksinmeleri ile uğraşırdı. Annem elimi sıcak sudan soğuk suya sokmazdı. Ancak zorunluluklar insana her şeyi yaptırıyor. Babamın yardımcısı vefat edince, babam sinagogun işlerinde kendisine yardım etmemi istedi. Kefen dikmek, cenazeleri yıkamak, gece nöbetleri, hastalara bakmak yardımcı olduğum işlerdi.
Ben Kırklarelili bir adamla ile evlendim. Düğünler Kırklareli Sinagogu'nda yapılırdı. Sinagogun altındaki dükkânlarda Türk toplumundan esnaflar çalışırdı. Türk toplumuyla iç içe yaşardık, tam anlamı ile entegre olmuştuk ama asimile olmadık.
Türk toplumdan birçok arkadaşımız vardı. Arkadaşlarımız ve komşularımız bizi hemşerileri gibi kabul ederlerdi. Asla din ayırımı yapılmazdı. Birbirimizi ziyaretlere giderdik. Halk Evi'nde ve Ordu Evi'ndeki müzikli toplantılara bizi davet ederlerdi. O toplantılarda hep beraber oturur, birlikte eğlenirdik. Anneler Derneği'nde yıllarca Türk toplumundan dostlarımla çalıştım. Öğrenci okutur, anneler gününde hapishanedeki anneleri ziyaret ederdik. Elişi ve dikiş kurslarına gittiğimizden güzel şeyler diker ve kermeslerde satardık. Kazandığımız para ile de yetiştirme yurdundaki öğrencilere destek olurduk.
Yaz aylarında Türk toplumu mensupları ve Yahudiler hep birlikte dereye gider, orada piknik yapardık. Özellikle Hıdrellezde dereye gider, oğlak pişirir, sonra da hep beraber yerdik. Yakın zamana kadar Kırklareli'nde yaşadığım için bugün halen Türk toplumdan Kırklarelili birçok arkadaşım var. Subaylar, doktorlar ve onların çocukları sık sık beni ziyarete gelirler. Gençler beni anneleri gibi severler.
Bayramlarda sinagoglar dolup taşardı. O zamanlar iki sinagog vardı. Bir tanesi Yahudi okuluydu fakat bayramlarda sinagog olarak kullanılırdı. Tüm bayramlar kuralları ile kutlanırdı. Tüm akrabalar bir evde toplanırdık. Roş Aşana akşamları pırasa köftesi, ıspanak yaprağı dolması, balık, pilav, tavuk ve balkabağı böreği masamızdan eksik olmazdı. Masaya gelen balık sazan balığıydı, zira başka balık yoktu. Sazan balıkları Edirne'den diri diri gelirdi. Enginar olmadığı için kaşkarikas yemeklerine encinarikas derdik. Zaman zaman manavımız bizim için İstanbul'dan enginar getirtirdi. Cuma akşamları etli közlenmiş patlıcan, domates ve biber dolması pişerdi. O zamanlar buzdolabımız yoktu. Çabuk bayatlamayan yemekleri pişirmeye çalışırdık. Yemekler soğukta kalması için de kuyulara indirilirdi. Mahzenlerde bakliyat, turşu saklardık.
Yahudiler Kırklareli'nde Karakaş Mahallesi'nde yaşarlardı. Cumhuriyet Caddesi'ndeki ara sokaklardan birinde Kortijo Grande (büyük avlu) diye adlandırdığımız bir bölge vardı. Büyük bir bahçenin etrafında tek katlı evlerde akrabalar bir arada otururlardı. Daha aşağıda Kortijo Çiko (küçük avlu) dediğimiz bölgede, küçük bir bahçenin etrafında başka ailelerin akrabaları bir arada yaşarlardı. İstanbul'a geldiğimde, Kırklareli'nde birkaç aile kalmıştık. Bugün sadece üç kişi kaldı.
Erkeklerin iş yerleri çarşının içindeydi. Çoğunlukla manifaturacı, zahireci veya mandıracı idiler.
Hiç unutamadığım acı bir olay var. 1934 yılı temmuz ayında, Trakya olayları sırasında tüm dükkânlar ve evler yağmalandı. Evlerimizi taşladılar, çerçeveler aşağı indi, her yer harap oldu, içeriye giremedik.
Kırklareli insanı hiçbir ayırım yapmadan, herkesi sever' diyebilirim. Kırklareli benim anavatanım, hayatım orada geçti, orada çok mutlu yaşadık. O günleri, dostlarımı her zaman özlerim.
Bu bölümler Dora Diyego röportajından aynen alınmıştır. Resimde Madam Berta ile evinde çekilmiş bir resmimiz bulunmaktadır.