Müzelerin Gücü
Mehmet Bilir (PhD)
Her yıl 18-24 Mayıs tarihleri dünyada müzeler haftası olarak kutlanmaktadır. 18 Mayıs'ta kutlanan "Uluslararası Müzeler Günü" için Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) her yıl bir tema belirlemekte olup, 2022 yılı temasını "Müzelerin Gücü" olarak belirlemiştir.
Müzeler, insanlığın ortak mirası olan tarihi ve kültürel değere sahip nesnelerin (sanat.kültür. bilim ya da teknik kolleksiyonlar) çeşitli araçlarla korunduğu ve sergilendiği yapı ya da yerlerdir. Müzeler topluma hizmet verirken, çalışmalarını beş ana amaç doğrultusunda yürütmektedirler.
Bunlar;
. Tarihi ve kültürel değere sahip nesnelerin toplanmasını sağlamak,
. Toplanan nesneleri değerlendirerek belgeleme işlemini yapmak.
. Belgelenen nesneleri; ısı, ışık, nem ve güvenlik açısından çeşitli araçlarla korumak.
. Çeşitli amaçlara göre nesneleri ( Krolonojik, Panoramik, Tematik olarak) sergilemek,
. Eğitim ortamı olarak düzenlemek.
Müzelerin temel işlevi eğitici olmalıdır. Bu eğitim ister doğrudan bilime ve bilgiye, ister
duygulara yönelsin, kişiye kattığı yaşamsal zenginliklerle ona yeni ufuklar açar. Onu bilişsel ve duyuşsal açıdan donatır, daha yaratıcı olamaya yöneltir. Kişiye gerekli tarih ve çevre bilinci aşılar. Kısaca müzeler, bilgisel öğrenmenin yanında, duyuşsal ve yaşantısal öğrenmenin de sağlanacağı ortamlardır.
Çağdaş toplumlarda müzeler, birer yaygın eğitim kurumu olarak halkı eğitmeyi hedeflemektedir, Bu bağlamda müzeler genelde halkı, özelde uzmanları ya da uzmanlaşacak kişinin ilgisini çekerek düşünmeye sevk ederek, araştırıp inceleme isteklerini uyararak öğrenmeye yöneltmelidir.
Müzeler, okulların amaçlayıp kolaylıkla gerçekleştiremediği, düşünceyi kamçılayan ve geliştiren bir eğitim yapılabilecek güce sahiptir.
. Müzeler geçmişi gösterir, yaratıcılığı uyarır,
. Yeni toplumsal değerler oluşturur,
. İnsancıl değerleri geliştirir,
. İnsanların hobiler geliştirmesini sağlar, eğlendirir,
. Toplumun bilimsel ve sanatsal gelişimine katkıda bulunur,
. İnsanın yaşadığı toplumu, ortamı tanımasını sağlar.
. Toplumların birbirlerini tanımasını sağlar.
Türkiye'de müzeciliğin tarihi oldukça yenidir. Çağdaş anlamda müzeciliğin temelleri, Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu ile ünlenen Osman Hamdi Bey'in Müze müdürü olması ve onun özgün çalışmalarıyla hazırlanarak 1884'de yürürlüğe konan ve 1973'e kadar yürürlükte kalan Asar-ı Atika Nizamnamesi ile atılmıştır.
Cumhuriyet kurulduktan sonra kültürel değerlerin araştırılması ve müzelerin çağdaş yöntemlerle ele alınmasına önem verilmiştir. 1925'te Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 1972 de Başbakanlığa sonra da Kültür bakanlığına bağlanarak adı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü olmuştur. Günümüzde müzeler çağdaş anlamda düzenlenmekte ve çeşitlenmektedir. Arkoloji, Etnoğrafya, Resim-Heykel, Tarih, Oyuncak, Toplumsal Kent Müzeleri ile Denizcilik, Arıcılık, Tarım, Mutfak, İletişim. Teksitil, Cam müzeleri gibi çok sayıda özel ihtisas müzeleri ve müze evleri bulunmaktadır.
Müzeler ziyaretçiler için daha eğlenceli, çekici ve ulaşılabilir olması için hedef kitlenin özelliklerine ( Yabancı, yerli, çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, engelli; görme, işitme. ortabetik ve zihinsel) göre düzenlenmelidir. Örneğin; arkoloji müzelerinin okul öncesi çocuklar için hazırlanmış içerisinde eski sikkelerin (paraların) ve küçük tarihi seramik parçalarının bulunduğu arkoloji kazı havuzu bulunmalıdır. Arkoloji bölümünü gezen ve kazı similasyonlarını izleyen çocuklar, sonra kazı deneyimini yaşamaları için rehber eşliğinde arkoloji havuzunda kazı çalışmalarına katılarak eğlenerek öğrenmelerine izin verilmelidir. Bu ve benzeri uygulamalar, yaparak yaşayarak öğrenmenin yapı taşlarının küçük yaşta döşendiği durumlardır.
Müzeler gücünü insandan alır. Bunun için müze çalışanları Arkoloji, sanat tarihi, resterasyon, müze eğitimi ve teknoloji konularında uzmanlaşmış olmalıdır.