AKKAYA GARDEN-YAKAPARK-LAVANTA BAHÇESİ-GÖKÇE OVA
Değerli okurlar, haftalardır antik kentleri gezip yazıyoruz. Hanımın bazı arkadaşları "Ya siz bu taşların, kuru duvarların arasında ne buluyorsunuz? Biz de bazen gidip bakıyoruz ama hiçbir şey göremiyoruz." Diyorlarmış. Aslında anlayanlar için çok şeyler var. "Geçmişini bilmeyen, geleceğini kuramaz/bilemez" diye boşuna dememişler. Okuyucularımızı biraz dinlendirelim, çevremizde gezilmemiş, görülmemiş yerler de var, bir de oraları gidip görün demek için. Bu hafta sizlere başka güzel yerlerden söz edelim dedik. Aslında biz buralara sırf bu amaçla da gitmedik. Antalya' lı komşularımız vardı. Onlara rehberlik etmek için de gittik.
Öncelikle en yakından başlayarak Dalaman sapağından sola dönerek Atatürk Köprüsüne doğru bir/iki km. yol aldıktan sonra sağa dönerek onlarca dönemeç dönüp bir sırta çıktık. Bu kez de yine onlarca dönemeç dönerek daracık, yeşil ağaçlarla dolu bir yoldan bir vadinin tabanına indik. Orada ormanlar içinde çok mükemmel bir restoran var. Ormanın içinde, derenin kenarında yollar yapmış, ağaçlar, çiçekler dikmişler. Bir yanda dere şırıl şırıl akıyor. Oturma yerleri merdivenlerle ağaçların başına kadar çıkarılıp oralara yapılmış. Ancak biz orada ağaçların başında siparişlerimizi beklerken biraz yağmur atıştırdı. Meğer o sırada Köyceğiz' i sel alıyormuş. Konuklarımız burayı çok beğendiler. Biraz aşağısından Dalaman çayı geçiyor, aşağılarda, biraz uzaklarda bir HES göleti görünüyor. Kadir İNANIR da burada kalıyormuş. Ama biz İNANIR' a da gitmedik, çaya da inmedik. Dönüp geldik. Meraklısına.
Konuklarımızı Yerkesik' teki lavanta bahçesine götürecektik. Tam da o günlerde "Muğla ve çevresine yağan şiddetli yağmur bağa/bahçeye %40 lara varan zararlar verdi." Şeklinde gazetelerde çıkan haber bizi huzursuz etti ve lavantalara gitmekten vaz geçtik. Bu kez de konuklarımızı alıp doğruca Fethiye çevresinde Seydikemer sınırlarında kalan YAKAPARK/TLOS istikametine doğru götürdük. İlk kez gidecek olanlar dikkat etsinler ZORLAR, Köyünü geçtikten sonra hemen sağa KAŞ/KALKAN yoluna girmeyin. Biraz daha ilerleyip yine sağa SAKLIKENT/YAKAPARK girişinden devam edin. Zaten birkaç km. gittikten sonra YAKA Köyünden sola doğru bir yol sapacak bu yolu takip edin. Eskiden çok daha dar, dönemeçli, taşlı, çamurlu olan yol asfalt olmuş ve pırıl pırıl akıp gidiyor. Akdağlar' ın yamaçlarına doğru yükselirken TLOS ANTİK KENTİ' ni sağda bırakıp devam ediyorsunuz. Önce karşınıza ŞELALE PARK çıkacak. Onu sollayıp devam ederseniz yukarıda/tepede çok büyük yazılarla YAKAPARK yazısını göreceksiniz. Böyle bir restoranı ve parkı yakın bir yerlerde de göremeyeceksiniz. Daha park alanına girerken her yer tertemiz boyanmış, süslenmiş, arklardan, kanallardan, ağaçların başından, yapma şelalelerden akan sular sular sular. Her yer suya kesmiş, çınar ağaçlarının yapraklarından gökyüzü görünmüyor. Bütün sular buz gibi, içinde elinizi tutamıyorsunuz. Bu sular, kışın aylarca AKDAĞLAR' a yağan karların toprak altına süzülmesi ve buralardan harıl harıl, şarıl şarıl akmasıyla oluşuyor. Yine burada da yerlerde, ağaçların başlarında birbirinden güzel/rahat şark köşeleri yapılmış. Hemen her biri müşteriler tarafından kapılmış, oturmak için yer bulamıyorsunuz. Ortalık tertemiz, ağızları burunları maskelerle kapalı garsonlar sağa/sola koşuşturuyorlar. Yalnızca ALABALIK fiyatını sorduk. Porsiyonu 20 tl. İmiş. Başka da bir şey sormaya gerek duymadık. Yukarılara doğru çıktıkça şelaleler gürleşiyor ve bollaşıyor. Aileler, sevgililer, çiftler, arkadaşlar, kadın, kız, kızan çoluk, çocuk bir sevinç, bir neşe içinde fotoğraf çekme/çekilme telaşındalar. Çocuklar birbirlerine soğuk sular atıp çığlıklar koparıyorlar. Kısacası bırakıp da gidilecek bir yer değil. Öylesine serin, öylesine güzel. Ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi buranın da bir sonu vardı. Ayrılmak zorundaydık. Ayrıldık. Dönüşte ŞELALE PARK' a da uğrayıp orayı da gezdik ama aklımız YAKAPARK' ta kaldı. İnerken TLOS ANTİK KENTİ yolumuz üzerindeydi. Orada konuklar bir ağaç gölgesinde dinlenirken ben de antik kentte kısa bir tur atarak yeteri kadar fotoğraf çektim. Burasını daha önce gazetemizde yazmıştık. Bu kez yine size taşları, duvarları anlatmayacağım. Ama kanatlı at BELLAFORONTE'(PEGASSUS) nin yaşadığı yerin burası olduğunu belirtmeden de geçmeyim dedim.
Oradan döner dönmez yine lavanta bahçelerinin zararını araştırmaya başladık. Hanım uzun araştırmalardan sonra Yeniköy Muhtarını ve telefonunu arayıp buldu ve sordu: Bahçelerde hasar var mı? Diye. Bir hasar olmadığını duyunca konuklarımızı alıp sabahın yedisinde yola çıktık. Sakar yokuşundan sonra KIZIAĞAÇ KÖYÜ' nü geçip YENİCE KÖYÜ' ne saparak DOĞANKÖY' ü bulduk. Burasını da geçerek YERKESİĞİ sapağından Yerkesiği' ni bulduk. Orayı da geçip AKBÜK/ÖREN yoluna girdik. Biraz sonra da sağa MEKE/ALGI/YENİKÖY yoluna saptık. 4-5 km. sonra YENİKÖY' de idik. Muğla yönünden gelenler bilirler, GÜLAĞZI sapağından AKBÜK/ÖREN yoluna girecekler. Burası da epeyce rakımlıymış. Birçok yer yedi yüzlü metrelerin üzerinde. Asfalttan bu yana geçtiğimiz bütün köyler bağlık bahçelik, ağaçlık yeşil alanlardı. Yeniköy merkezini geçer geçmez soldaki yola girip hemen LAVANTA BAHÇESİNE ulaşıverdik. Girişte bir genç vardı orayı bekleyen. Burasının beş dönüm olduğunu, üç yıl önce ekilip dikildiğini söyledi. Daha da dikilecekmiş. Lavanta tarlalarının devamında biberiye, nane, kekik, adaçayı gibi diğer baharatlar (aromatik bitkiler) varmış. Geçenlerde Başkan Osman GÜRÜN buranın açılışını yapmış ve rengârenk LAVANTA TARLALARI, basında yerini almıştı. Bizim Hanım arkadaşı Sibel Hanımla birlikte çılgınlar gibi, masmavi bir denize dalar gibi lavantaların arasında koşturup fotoğraflar çekilirken biz de Barış Bey ile onların fotoğraflarını çektik. Aslında lavantalar çiçeklerini açıp yeterince olgunlaşmışlar. Ancak meraklıların ilgisi artıp gezmeye gelenler çoğalınca Temmuz ayı sonuna kadar hasadını ertelemişler. Meraklıları varsa Bayrama kadar süreniz var. Hemen GİDİP GÖRMELİSİNİZ. Gitmeye de görmeye de değer. Bizden söylemesi. Burası "KOKU VADİSİ" olarak biliniyor.
Son bir tatil yerinden de söz edeyim: Sıcaklardan bunalınca komşularımızı da alarak hemen en yakınımızda bulunan GÖKÇE OVACIK GÖLETİ' ne çıktık. Göletin suyu hala dolu. Çevresinde pek çok tatilci var. Araçlarını gölet kıyısındaki gölge alanlara çekip çadırlarını, masalarını, salıncaklarını, hamaklarını kurmuşlar yeme/içme, eğlenme derdindeler. Biz de araçlarımızı bir kenara çekip hemen seyyar masa/sandalyelerimizi çıkarıp göl kıyısına kurarak kahvaltımıza oturduk. Manzara oldukça mükemmeldi. Arkamızda ALTINSİVRİSİ, karşımızda ÇİÇEKLİ BABA' nın yamaçları. Göletin çevresi ve her yer her biri göklere ser çekmiş kalem gibi karacam ağaçları. Gölgede biraz durunca üşüyor ve üzerinize bir şeyler alıyorsunuz. O da kesmiyor ve güneşe çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Güneşte biraz durunca bu kez de güneşten kaçıp yine gölgeye sığınıyorsunuz. Hanımlar sandalyelerine oturup sohbete dalmışken biz de Muzaffer Bey ile göl kenarında bir tura çıkıyoruz. Muzaffer Bey' in ölçümlü saati gölet çevresinin 1300 metre olduğunu söylüyor. Bu arada yolun durumunu sormak ve bir MERHABA demek için Beyağaç Belediye Başkanı Mustafa AKÇAY' ı arıyoruz. Ancak gölet çukurunda telefonlar çekmiyor. Çevrede yüksekçe bir tepeye çıkmak gerekiyor. Sayın Başkan toplantıda olduğu için biraz beklememiz gerekiyor. Sonra başkan bizi arıyor. Kitap, fotoğraflar ve Hanay Evleri konusunda kendisiyle görüşmek istediğimizi söylüyoruz. Bayramdan sonra bizi beklediğini söylüyor. Köyceğiz/Beyağaç yolu yaklaşık 60 km. Beyağaç Belediyesi Serçe Gediği' ne kadar olan 22 km. lik kısmını geçen yıllarda asfaltlamıştı. Köyceğiz' den AĞLA Köyüne kadar 11 km. oradan yukarı da 6 km. daha asfalt yine geçtiğimiz yıllarda yapılmıştı. Kalan kısmı ise Beyağaç Belediyesi tarafından önümüzdeki günlerde yapılacakmış. Başkan kendi ağzından "27 Temmuz' da ihalesi yapılacak, Ağustos ayı içinde de asfalt dökümü başlayacak, en geç 15 Eylül' e kadar asfalt işi de bitmiş olacak!" diyerek uzun zamandır beklediğimiz müjdeyi verdi. Daha önceki yıllarda hem güreşler için hem de Âşıklar Bayramı şenlikleri için Beyağaç' a gitmiş ve yazmıştık. Bu yol Beyağaç halkı için çok daha önemli. Köyceğiz'de pek çok Denizli' li, Beyağaç' lı aile var. Üstelik bu yol Karabörtlen/ULA DENİZLİ yolundan çok daha kısa. Ula üzerinden 93 km. Gökçeovacık üzerinden ise yaklaşık 60 km. Üstelik bu yol çok daha temiz, manzaralı ve havadar. Karaçam ormanlarının, Çiçekli Baba' nın baharda, karda manzarasına doyum olmaz. Köyceğiz' den Denizli yönüne gidecek ve oradan Köyceğiz' e gelecek olanlar için çok güzel bir seçim olur. SAĞLIKLI VE MUTLU GEZİLER DİLEKLERİMİZLE ESEN KALIN.