102. YILDÖNÜMÜNDE LOZAN ANTLAŞMASI

102. YILDÖNÜMÜNDE LOZAN ANTLAŞMASI 
Prof.Dr.Kemal Kocabaş
Türkiye çok önemli süreçler yaşıyor. Son günlerde ABD büyükelçisinin sömürge valisi gibi "Ulus devletler İsrail için tehdittir" ifadesi ve   Osmanlı devlet modelini öneren  sözleri demokratik kamuoyunda büyük tepkilere neden oldu. Ayrıca Cumhurbaşkanının Türk, Kürt ve Arap'ları içeren ümmet birliğine yönelik Siyasal İslamcı çağrışımları olan  açıklamaları ve son olarak Bahçeli'nin biri Kürt, biri Alevi olmak üzere iki Cumhurbaşkanı yardımcılığını öngören Irak ve Lübnan modellerine yakın önerisi  ülkenin  tartışma gündemine girdi. Halkın  kendi somut gündemiyle ilişkisi olmayan bu açıklamaların  Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve BOP  Projesiyle ilintili olduğu çok açıktır.  BOP Projesinin  ulusal bir proje olmadığı açıktır.  Cumhuriyetin ve Lozan Antlaşmasının 102. yıldönümünde  bu birbirine çok benzer görüşlerin ortaya çıkması anlaşılabilir bir durum değildir. Irak, Suriye ve Libya yani Ortadoğu   yeniden yapılandırılırken laik Türkiye Cumhuriyetini dönüştürmeye yönelik   çabaların yoğunlaştığı çok açık.  Devletin tüm olanaklarının Cumhuriyetin kurucu partisi CHP'yi etkisizleştirmek için kullanılması bu süreçle ilgili çelişkileri ve samimiyetsizliği çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.  Tüm bunlara rağmen ülkenin demokratik güçleri ülkeyi yeniden karanlıklara taşıyacak olan bu projelere geçit vermeyecek, Cumhuriyeti, demokrasi ve eşit yurttaşlık anlayışıyla taçlandırmayı başaracaktır. 
SEVR VE LOZAN ANTLAŞMALARI
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1918'de 1. Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılması sonucunda  emperyalist devletler önce 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesiyle Anadolu'yu işgale başladı. Sonra  Osmanlı'ya 10 Ağustos 1920'de Sevr Barış Antlaşması'nı imzalatarak, Türkleri Anadolu'da  küçük bir alanda  hapsetmeyi hedefledi. İtilaf Devletleri ve Osmanlı arasında yapılan Sevr Antlaşmasının  Paris'in 3 kilometre  batısında bir banliyöde imzalanması sonucunda  Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış ve ülke işgal edilmişti. Sevr Antlaşması, Türkleri Anadolu'nun ortasına sıkıştırıp emperyalist işgali kalıcı bir sömürü düzeni haline getirmeyi amaçlayan 433 maddelik bir antlaşmadır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı bitiren ve Anadolu'dan işgalci kuvvetlerin çıkmasını sağlayan Mudanya Silah Bırakma Sözleşmesi'nin 11 Ekim 1922'de imzalanmasının ardından İsviçre'nin Lozan kentinde barış antlaşması görüşmelerinin başlaması kabul edildi. 
Lozan görüşmeleri 9 Eylül 1922 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde başlamış, 4 Şubat 1923 tarihinde  ara verilmiş ve sekiz aylık yoğun tartışmalar sonucunda 24 Temmuz 1923 tarihinde Rumine Sarayında 143 maddelik, 18 sözleşmeden oluşan  antlaşma  imzalanmıştır. TBMM'yi  İsmet İnönü başkanlığındaki 35 kişilik heyet temsil etmiştir. Lozan heyeti, TBMM temsilcisi olarak gittikleri Lozan'dan Türkiye  heyeti olarak geri dönmüşlerdir. Kaynaklara göre bu süreçte Lozan Heyeti ile Ankara arasında 1600 telgraf iletişimi olmuştur. Lozan Barış Antlaşmasına Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya  imza koymuşlardı.
  Lozan Antlaşması Osmanlıyı parçalayan, işgal edilmesine neden olan Sevr Antlaşmasının haklı Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası  yırtılıp atıldığı, Türkiye'nin tapusu olarak adlandırılan  ve ülkenin bugünkü sınırlarının belirlendiği bir antlaşmadır. Bilsay Kuruç Lozan sürecini:  "Lozan'a emperyalizmin komutanı Lord Curzon bagajında sömürgeleri taşıdı. Oraya yeni bir coğrafyanın, Ortadoğu'nun kaynaklarına el koyup düzenleme yapmak için, alışkanlıklarından aldığı güçle gelmişti. Karşısındaki, ilk kez gördüğü Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya allanıp pullanmış bir "Yumuşak Sevr" teklifi verdi. "Kabul et. Başına talih kuşu kondu" dedi. Bu bir "çakma devlet" projesiydi. "Sizi himayemize alıyoruz. Himayemizde size bir 'yapısal uyum' yaptıracağız. Elbette kapitülasyonludur. Zaten başka seçeneğiniz yok!"  ifadeleriyle bize aktarır (2). Lozan Barış Antlaşmasında üzerinde en çok tartışılan konu kapütülasyonlar olmuştur. Türkleri barbar olarak gören ve onları Asya'ya göndermeyi hedefleyen  İngiliz Emperyalizmi  Atatürk ve İnönü'nün entelektüel kapasitesini hesaplayamamıştı. I. Dünya Savaşı'nı kazananın devletlerin, tek taraflı olarak hazırlayıp dayatamadıkları ilk ve tek antlaşma Lozan Barış Antlaşmasıdır.  Lord Curzon'un: "Şimdiye kadar barış antlaşmalarını biz dikte ettik; bu sefer, ayakta duran bir ordusu olan bir düşmanla masaya oturduk; bu duyulmuş bir şey değildir."  İfadeleri  çarpıcıdır. Atatürk için "barış" demek her şeyden önce "tam bağımsızlık" demekti. 30 Ocak 1923'te İzmir'de, "Barış istiyoruz dediğim zaman bilinmelidir ki, bağımsızlık ve hâkimiyet istiyorum" demişti. 
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ ÖNEMİ NEDİR?

Baskın Oran  Lozan'ı "Belki de günümüz açısından en önemlisi şudur ki, Lozan o gün de bugün de gelişmişliği ve hatta uygarlığı simgeleyen Batı dünyasına Türkiye'nin kalıcı biçimde katılımının belgesidir" ifadeleriyle tanımlar (4). Özetlersek  Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin  kurucu antlaşmasıdır, Türkiye'nin ulusal sınırlarını belirleyen ve onu bu sınırlar içinde siyasal açıdan bağımsız ve egemen kılan belgedir, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlık belgesidir ve iktisadı millileştirmenin temel adımıdır. Lozan, imzacı büyük devletlerle eşitlik belgesidir. Lozan, günümüzde  uygarlığı simgeleyen Lozan, Türklerin tarihinde bir dönüm noktasıdır, 20. Yüzyıla merhaba demenin adıdır.  Ulusal Kurtuluş Savaşını  kazanmış halkın moral üstünlüğü ve haklılığıyla Cumhuriyete erişmek ve 20. yüzyılın devletini ve toplumunu kurmak en büyük hedefti.  Bilsay Kuruç Hoca'ya göre ilk kez haklı olarak emperyalizmi masaya oturttuğumuz  sürecin adıdır. O yıllarda emperyalizmin ağası olarak görülen İngiltere'nin Anadolu'daki tüm doğal kaynaklara  hakim olma anlayışına dur demenin adıdır.  Aynı zamanda çağdaş dünyada var olmaya başladığımız,  Anadolu halkının kendi topraklarında verdiği kurtuluş mücadelesinin bir sonuç belgesidir. Bu sürecin oluşumunda  entelektüel kapasitesiyle  Mustafa Kemal Atatürk ve meydan muharebelerinde çok başarılı olan İsmet İnönü'nün düşünce birliği önemlidir.  Lozan bu anlamda Milli Mücadelenin son, Cumhuriyetin ilk  meydan muharebesidir.   Bunun yanında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dünya üzerinde var olduğunu gösteren bir kanıt niteliğindedir. Bu antlaşmayla, Osmanlı İmparatorluğu'nun  Batılı devletlere verdiği  ekonomik imtiyazlar, yani kapitülasyonlar da tamamen kaldırıldı, azınlık haklarıyla ilgili de düzenlemeler getirdi. Türkiye'yi  tam bağımsızlığa ve egemenliğe kavuşturan  bu antlaşmanın  yarattığı temel üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yüzyılı aşkın zamandan beri egemen, bağımsız, demokratik, laik ve üniter bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir.  Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukukî, iktisadî ve siyasî anlamda hürriyetinin tescillendiği bir antlaşmadır. Cumhuriyet tarihinin en önemli belgelerinden  modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgesidir.  

LOZAN SONRASI İLK DEĞERLENDİRMELER
Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Lozan Barış Antlaşmasını: "Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir (1) ifadeleriyle değerlendirmiştir. Antlaşmadan bir gün sonra Tevhid-i Efkâr gazetesi  25 Temmuz 1923 tarihli sayısında:  "Nihayet sulh dün imzalandı ve milletimiz dokuz senedir devam eden kanlı, çetin bir mücadeleden sonra yüz binlerce evladının kanı pahasına hak ettiği şerefli bir sulha kavuştu"  ifadeleri yer alır.  Lozan'ı ABD'nin gözlemcisi olarak izleyen büyükelçi John Grew antlaşmanın imzalanmasından sonra Amerikalı diplomatlara şunları söylemişti: "İsmet Paşa Lozan'da büyük bir diplomatik zafer kazanmıştır. Bütün İtilaf Devletleri diplomatlarının sırtını yere getirmiştir. Bu olayı inkâr etmenin yararı yoktur. Belki bu tarihte kazanılmış en büyük zaferdir."   Sir Andrew Ryan Lozan Antlaşması ile ilgili memnuniyetsizliğini "Lozan'da (biz İngilizler) onursuz bir barış imzaladık. Bu, İngiltere'nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür"sözleriyle İngilizlerin hoşnutsuzluğunu dillendirir (3).
SONUÇ OLARAK
Lozan'a sahip çıkmak, tam bağımsız, üniter, laik Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkmak, ülkenin  bütünlüğüne, ulus devlete, yurttaşların eşitliğine, laik hukuka, yargı bağımsızlığına, temel hak ve özgürlüklere ve kalıcı barışa sahip çıkmaktır. Lozan'ın günümüzdeki karşılığu yargı bağımsızlığıyla demokratik hukuk devletidir. Lozan'ı günümüzde savunmanın yolu  Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak, iç barışı özenle koruyup, ülkenin tüm renklerine kapsayıcı bir anlayışla  eşit yurttaşlık anlayışında   buluşturmaktan  geçmektedir. Dileriz ki ülkemiz terörsüz demokratik Türkiye anlayışıyla iç barışı  sağlar ve ülkemiz dış dayatmalarla savrulmalar yaşamaz. 
Kaynakça:
1) Onur Öymen, "ABD büyükelçisinin beyanlarının düşündürdükleri,  18 Temmuz 2025, Cumhuriyet
2) Bilsay Kuruç, Büyük İddia ve Uyum (1), 18 Eylül 2023, Cumhuriyet
3) Sinan Meydan, Lozan Onurlu Barış, 23 Temmuz 2025, Cumhuriyet
4) https://baskinoran.com/lozan-antlasmasi-100-yasinda-metin-kaan-kurtulus-t24/








YAZARIN DİĞER YAZILARI