98. YILINDA CUMHURİYET VE KÖY ENSTİTÜLERİ

98. YILINDA CUMHURİYET VE KÖY ENSTİTÜLERİ

 

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ

 

 "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl  ve bilimdir." Mustafa Kemal ATATÜRK

 

            Cumhuriyet, orta çağı yaşayan bir toplumun Mustafa Kemal önderliğinde gerçekleştirdiği haklı Ulusal Kurtuluş Savaşı ve sonrası çağdaş bir toplum yaratma adına yapılan devrimlerle inşa edilmiştir. Bu anlamda Cumhuriyet, aydınlanma düşüncesinin Anadolu topraklarında  hayata geçmesinin, çağdaş bir toplum  arayışının  kilometre taşıdır. Kulluktan yurttaş olmaya,  hanedanlıktan demokrasiye, özgürlüğe ve özgür bireye, kadın-erkek eşitliğine, laik, demokratik bilimsel eğitime, eğitim hakkına,  insan haklarına onurlu yolculuğun adıdır. Akıl ve bilimi önceleyerek  Anadolu topraklarında aklını kullanabilen insanların özgür ve bağımsız yaşamasının yollarını açan, tarım toplumunun kültüründen, orta çağ değerlerinden sıyrılıp insanlığın hümanist evrensel değerleriyle buluşmanın adıdır. Kadının özgürleşmesinin, bilim ve sanata yolculuğun, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası yaratılan büyük bir aydınlanma imecesiydi. Büyük bir eğitim hamlesi, halk çocuklarını okulla, eğitimle, sanatla buluşturmanın, Anadolu topraklarında kendini var etmiş tüm kültürlerin üzerinden yeni bir ulus yaratmanın heyecanıydı, bir kültür devrimiydi.

            Ülkemizde 29 Ekim 1923, devrimci bir Cumhuriyet dönüşümünün, ortaçağdan, yeni çağa geçişin tarihidir. 600-700 yıllık bir imparatorluk, tarım toplumunun üzerine kurulmuştu. Tarım toplumu değerleri ile Cumhuriyet değerlerinin örtüşemezdi.  Zira tarım toplumu değerleri biat eden, sorgulamayan, akıl ve bilimden uzak, hayır ve şerrin gökten geldiği inancıyla şükreden insan davranışları üretir. Günümüzde Cumhuriyetin özgür insanı hedefleyen "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" kuşaklar yetiştirme hedefi yerine "kindar ve dindar"  kuşaklar yetiştirme düşüncesi ikame edilmek istenmektedir. Bugün günlük yaşamda cami ile okul gibi misyonları farklı iki kurum adeta iç içe girerek işlevleri farklılaşmıştır. Pedagoji ve bilime aykırı bu durum yaşadığımız yılların en büyük ironisidir.

            1923-1946 Devrimci Cumhuriyet dönemidir. Bu dönem,  Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Mustafa Necati, Saffet Arıkan, Hasan-Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Rüştü Uzel ve pek çok adsız kahramanın işle, emekle ve de tutkuyla siyasal yaşamda, eğitim ve kültür alanında Cumhuriyet aydınlanmasının çatısını kurdukları onurlu bir sürecin  adıdır. Tabii ki her dönem anti-tezini üretiyor. Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Reşat Şemsettin Sirer, Adnan Menderes, Celal Bayar, Emin Soysal ve pek çok kişi Cumhuriyetin bu aydınlık yolculuğunda anti-tez olarak tarihte yerlerini alıyorlar. İkinci grupta yer alanlar, bireyin özgürlüğü, akıl ve bilimin egemen olduğu demokratik hukuk devleti öngörüsünden çok uzaktılar. Soyut, içi boş sandıksal bir demokrasi kültürü ve araçsallaştırılmış dini söylemlerle yarattıkları Cumhuriyet karşıtlığı bu dönem tartışmalarının en önemli ayrışmasıydı.

 

            Köy Enstitüleri, bir Cumhuriyet projesidir. Köy Enstitülerinin kuramcısı, uygulayıcı İsmail Hakkı Tonguç Cumhuriyeti "Kurtuluş Savaşı'nda kanlarını verenlerin hakları ödenecekti. Yeteneklilere, çalışanlara hakları verilecekti. İmparatorluk döneminde olduğu gibi ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar bulunmayacaktı. Cumhuriyet bu demekti" şeklindeki ilerici bir söylemle tanımlar.  Enstitüler, yoksul köy çocuklarının işle, emekle, sanatla, demokratik eğitimle insanlaşma toplumsallaşma ve eğitim hakkı süreçlerini gerçekleştirdiği  pozitif ayrımcı eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitülüler bu kurumlardan  edindikleri bu kazanımlarla Anadolu'da devrimlerin ve Cumhuriyet değerlerinin onurlu taşıyıcısı olmuşlardır.  Köy Enstitülerinin kuruluş sürecine büyük destek veren İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü  9 Mayıs 1941 tarihinde Savaştepe Köy Enstitüsüne yaptığı ziyarette "Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içerisinde en kıymetlisi ve sevgilisi sayıyorum. Köy Enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm oldukça yakından, candan takip edeceğim."  sözleriyle desteğini ifade eder.  Daha sonraki süreçlerde  İsmail Hakkı Tonguç'a daha çok enstitü açılması, toprak reformu için daha çok tarımcı yetiştirilmesini talep eder. Dönemin koşulları nedeniyle bu talep hayata geçemez.  Aksu ve Kepirtepe Köy Enstitüsü öğretmenliği yapan Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil enstitüleri tanıklığını "Köy Enstitüleri, Türk inkılabının, millet temelinde başlamış olan hayırlı Rönesans hareketidir. Türk aydının vazifesi, bu hayırlı Rönesans üzerine titremek olmalıdır. Boş laflar bir yana, gerçeğin ifadesi, beş yıllık bir yakınlığın verdiği kanaatle söylüyorum, şudur: Türkiye'de tahsil kurumları içinde, milli vasfına en ziyade layık olan Köy Enstitüleridir. Köy Enstitüleri halk kültürü hazinesinin yaşayan kıymetler sahasıdır. Milli oyunların, Anadolu'nun her köşesinden ses ve ritm taşıyan, heyecan verici gösteriler oradadır. Memleketin tabiat güzellikleri ve kahramanlık yüklü halk türküleri oradadır."sözleriyle ifade eder.

 

            İçinde yaşadığımız dönemde okullarımızda, sosyal-kültürel yaşamda  akıl ve bilim; göreceli, geçici bir gerileme ve yenilgi yaşamaktadır. Ama toplumsal diyalektik gelişim; hayatın hep iyiden, güzelden, doğrudan yana aktığını ifade eder. Bu nedenle bu gerileme, mutlaka aşılacaktır. Akıl ve bilimin egemenliğini inanmış, demokrasiden, hukuk devletinden yana olan bu ülkenin demokratik güçleri Cumhuriyetin 98. Yılı kutlamalarına bu bilinçle bakmalıdırlar. Tıpkı enstitülü Başaran'ın "Çamlıbel'de bir gül açsa /Uykuları kaçar/Bolu Beyi'nin/Çünkü kırmızıdır gül/Halkın ve toprağın/Uyanışına benzer" dizelerinde olduğu gibi.

           

            Sosyalizm bir aydınlanma düşüncesidir. Sosyalistler de akıl ve bilimi, laik-seküler yaşamı temel alırlar. Tüm bu süreçlerde ülkenin sol siyasi kadroları, yazarlar, şairlerin büyük acılar yaşadığı da açıktır. 1930'lara girerken Nail Çakırhan, Nazım Hikmet ve sonraları Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Muzaffer Şerif, Behice Boran ve pek çok aydın derin acılar yaşamıştır. Cumhuriyet kuruluş sürecinde oluşan Osmanlı bürokrasi artıkları, bazı derin ordu yapılarının sol karşıtlığı, ülkenin 2021 muhafazakar fotoğrafının oluşmasında önemli parametrelerdir. Buralarda bir özeleştiriye ihtiyaç vardır. 1947 Yücel'in ve Tonguç'un tasfiyesi, Tan gazetesi yakılması, Sabahattin Ali'nin öldürülmesi, Nato yolculuğu ve Köy Enstitülerinin kapatılışı Cumhuriyetin yaşadığı önemli travmalardır. 1950'den sonra iktidara gelen tüm sağ siyasal iktidarlar hiçbir zaman demokrat-özgürlükçü olmamışlar ve varlıklarını sol-Cumhuriyet karşıtlığı üzerinden yaratmışlardır. 1950 sonrası oluşan tüm anti-demokratik süreçler üzerinde Cumhuriyet eleştirisi yapmak o nedenle doğru değildir. Yine ordunun 1960, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin ülkedeki aydınlanmacı sol kültürün üzerinden buldozerle geçmesinin bu fotoğrafın oluşmasına katkısını inkar etmek mümkün değildir. Solu ezen bir Cumhuriyetçilik anlayışı günümüzü yaratmıştır. Bugün bu düşünsel tartışmayı yaparak yeniden Cumhuriyet demenin yollarını aramak tarihsel bir görevdir. Bugün ülkeyi yönetenlerin bu anlamda mazlum olduklarını ifade eden söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır.

 

            29 Ekim 2021, özgürlüğünü ve özerkliğini kaybetmiş suskun, toplumsal vicdan olamayan üniversiteler, eğitim hakkını, laik, demokratik, bilimsel eğitimi dışlayan, dinselleştirilmiş-piyasalaştırılmış bir eğitim, nitelikli öğretmen yetiştirme heyecanını kaybeden eğitim sisteminin yaşamımıza egemen olduğu bir tarihsel döneme işaret ediyor. Demokratik hukuk devletinin, basın özgürlüğünün, yargı bağımsızlığının kaybedildiği böyle bir dönemde Cumhuriyet Bayramını, Cumhuriyetin 98. Yılını kutluyoruz. Cumhuriyet kavramını düşün dünyalarında taşımayan, varlıklarını Cumhuriyet karşıtlığı ile yaratan siyasal iktidarla Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz. Tüm bu süreçlerde yeniden demokrasi ile taçlandırılmış bir Cumhuriyeti yaratmak için çalışkan, tabanın nabzını tutan, parti içi demokrasiyi, katılımı ve dayanışmayı yücelten bir muhalefet gereksinimi ile 98. yılı kutluyoruz.

 

         Türk edebiyatının önemli ismi Yaşar Kemal Cumhuriyet ve Köy Enstitüleri algısını   "Biz, Cumhuriyet çağının sanatçıları, romancıları, şairler, ressamlar, kendi kültürümüze, dilimize dönmeyi öğrendik. Tercüme bürosunun çevirdiği dünya klasikleri ile yetiştik. Halkevlerinin, Köy Enstitülerinin kuruluşları bize yardım etti. O Köy Enstitüleri ki gelecekte dünyamızı gerçek insanlığa kavuşturacak tek eğitim düzenidir." sözleriyle ifade eder.  Ülkenin demokratik güçleri işle, emekle, tutkuyla üretilen Cumhuriyeti demokrasiyle, insan haklarıyla, emek hareketiyle buluşturarak geleceğe taşıyacaklardır. Cumhuriyetin 98. yılını bu bilinçle bakarak ortak Cumhuriyet yürüyüşü, imecesi  yaratılmalıdır. Cumhuriyetin 98. yaşı kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI