ERDAL İNÖNÜ'DEN KALANLAR.
Erdal İnönü, 6 Haziran 1926 tarihinde Ankara'da doğdu ve 31 Ekim 2007 tarihinde Houston' da aramızdan ayrıldı. Ölümünden toprağa verilişine kadar hem bir siyasetçi olarak, hem de bilim insanı olarak basının tüm renkleri kendi pencerelerinden Erdal İnönü'yü değerlendirdiler. Ortak değerlendirmeler çıktığı kadar farklı değerlendirmeler de vardı. İnönü lisans öğretimini, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünde tamamlamış ve ABD'de doktora yapmıştı. Uzmanlık alanı ise Matematiksel Fizikti. Uzun yıllar ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerinde öğretim üyesi, dekanlık ve rektörlük yaptıktan sonra, 1990'lı yıllarda sosyal demokratların birliğini sağlama adına siyasete girmiş, İzmir Milletvekili olmuş ve SHP'nin Genel Başkanı olarak, o yıllarda yapılan SHP-DYP koalisyonunda Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunmuştu. Erdal İnönü bilim adamı ve siyaset adamı kimliği ile hayatımızı zenginleştiren bir insan olarak aramızdan ayrıldı. Siyaset yaptığı dönemlerde, siyaset kurumuna tavrı ve tarzı ile yeni bir siyasetçi portresi örneği sergiledi.
İnönü'nün Türk siyasi hayatında görülmemiş bir davranış sergileyerek, kendi istenci ile politikaya bırakması, TUBİTAK'ın ve TÜBA'nın kurulmasındaki katkıları, Türk Fizik Derneğinin yaygınlaşmasına yaptığı katkılar, siyaset yapma dili ve bilgece, zekice ürettiği espriler, mütevaziliği, yalınlığı, dürüstlüğü onun olumlu hanesine yazılan ortak değerlendirmeler olarak geçti. Bilim dünyasına yaptığı katkılar nedeniyle 2004 yılında uluslararası büyük önemi olan Wigner Madalyası'nı aldı. Evrensel fizik literatüründe "İnönü-Wigner Çözümü" onun insanlığın ortak dünyasına katkısı olarak yüzümüzü hep ağartacaktır. Siyaset dünyasında Sayın İnönü'nün ismi "Erdal Bey" idi. Erdal Bey son yıllarda Cumhuriyet öncesi Batı bilim tarihi ile Cumhuriyet dönemi ülkemiz bilim tarihi konuları üzerinde çalışarak Türkiye'nin bilimde istenilen düzeye gelememesinin nedenleri üzerine çalışmalar yapıyordu. Önemli saptamaları da vardı.
Cumhuriyet Gazetesi'nde Emre Kongar, köşe yazısında İnönü için: "Bir aydınlanma ürünü ve örneği" değerlendirmesini yaparak, Sayın İnönü'nün Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş bir aydın tipi olduğunun altını çiziyordu. Murat Belge, farklı bir pencereden 2 Kasım 2007 günü Radikal'deki köşesinde İnönü için: "Her şeyden önce, Erdal İnönü bence 'Sosyal-Demokrat' değildi. Siyasi yelpazenin ortalarında bir insandı. Şüphesiz son derece 'medeni' bir insandı ki bu Türkiye'de bir kişinin 'solcu' olarak tanınmasında hep etkili olur. Alaturkalık etmeyen, evrensel değerler dünyasının ölçütlerine göre davranan birini gördük mü, solcu olması gerektiğine hemen inanırız. 70'lerde faşistlerin yayımladığı Aylık Polis Dünyası adlı bir dergi, ODTÜ Rektörü Erdal İnönü için, "O koltuğa oturduğu andan itibaren de genç militanlarının emrine girmişti. Sonrası malum. 12 Mart oldu. Erdal'ın ve onun himayesindeki militanlarının neler yaptığı ortaya döküldü." diye anlatıyor ve devam ederek: "O tarihlerde, bizim Edebiyat Fakültesi'nin 'milliyetçi' kaleminde, ODTÜ ile Sovyet Elçiliğini birbirine bağlayan yeraltı yolu hakkında hikâyeler dinlerdim. Upuzun boyuyla, zavallı Erdal İnönü de o dehlizden gider gelirdi. Sağcılar öyle anladı da solcular çok başka türlü mü anladı? Birini sevmek için, onun benimle aynı, ya da benzer görüşte olmasını beklemem. Erdal İnönü bence bir 'Sosyal-Demokrat' olmaksızın medeni, nesnel, son derece akıllı, son derece dürüst, ayrıca da had safhada sevimli, sevilesi bir insandı. Böyle insanlara çok alışık değiliz" değerlendirmelerini yapıyordu. Öğrencisi ODTÜ eski Fizik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Yalçın, 9 Kasım 2007 tarihinde Cumhuriyet Bilim Teknik ekinde yazdığı makalesinde onun için "Bilimin ve Siyasetin Beyefendisi" tanımını yapar ve: "Sayın İnönü'yü sadece bilimsel başarıları ile değerlendirmek ve genç kuşaklara örnek göstermek, sanırım ülkemizin yetiştirdiği bu çok yönlü ilginç insana haksızlık olur. Anılarını kendisine özgü üslûbu ile anlatan usta bir yazar; siyaseti polemik değil bilgi ve güvenirlik üzerinde kuran, hizmet
etmeyi popülist olmaya yeğleyen bir siyaset adamı; her tür kültürel etkinliklerin destekleyicisi ve izleyicisi bir entelektüel; yüzünden hiç eksik olmayan tebessümü ile çevresine sevgi ve saygı ile yaklaşan bulunmaz bir dosttur Erdal Hoca" ifadeleriyle anlatır.
ERDAL İNÖNÜ VE POLİTİKA
1989-1993 yılları sosyal demokratların en büyük partisi SHP'de kıran kırana bir mücadele yaşanır. Sadece "seçilmek-seçtirmek" odaklı, proje üretmeyen bir siyaset anlayışı egemendi. Sevgisizlik ve insan tüketen bir doğa egemendi. Bugün de benzer alışkanlıkların devam ettiği sosyal demokrat dünyada Erdal İnönü, o dönemde zekice yaptığı esprilerle yaşanan süreçleri günümüze taşır. Karşımıza ince bir ironi ve gerçek çıkar. Basına yansıyan bazı Erdal İnönü esprılerine hatırlıyalım. Erdal İnönü bir grup partiliyle birlikte bir lokantaya gider. Garson gelir: "Ne alırdınız efendim" diye sorar, O da "Teşekkür ederim, biz bir şey almayalım, birbirimizi yiyeceğiz" yanıtını verir. Yaşanan süreçler bundan daha güzel anlatılamazdı.1990'lı yıllarda SHP Parti Meclisi toplanır. Ama salonda herkes sigara içmektedir ve salon havasızdır. İnönü oturumu açar ve: "Arkadaşlar lütfen sigara içmeyiniz" der. Bir Parti Meclisi üyesi arkadan seslenir: "Sayın İnönü bu kararınızı lütfen oylayınız" der. İnönü de yanıt olarak:" Bu tip antidemokratik kararlar oylanmaz." şeklinde yanıt vererek, sorunu çözer.
Yukarıda anlatılan iki İnönü öyküsü, İnönü'yü çok iyi tanımlayan ifadelerdir. İnönü, başardıkları ve başaramadıklarıyla tarihteki yerini almıştır. Bazı basın organlarında yapılan değerlendirmelerde Sayın İnönü için, Sivas olayları sırasında Başbakan Yardımcısı olarak, olayları daha titiz irdeleyerek aydınların yakılma olayını önleyebilirdi ve ayrıca SHP-DYP koalisyonu döneminde yapılan rektör atamalarında daha etkili olabilirdi, şeklindeki değerlendirmeler yapıldı. İnönü'yü bu konularda artık tarih değerlendirecektir. İnönü; bu ülkenin belleğinde zarafeti, sadeliği ile sağduyusuyla, esprileriyle, bilim dünyasına, siyaset dünyasına katkılarıyla, hep sevgiyle-saygıyla anımsanacaktır.
PROF.DR.ERDAL İNÖNÜ'YÜ ÜNİVERSİTE'DE DİNLERKEN
9 Nisan 2007 Pazartesi günü Dokuz Eylül Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu'nda Prof. Dr. Erdal İnönü bir konferans verdi. Konferans başlığı "Osmanlı'dan Günümüze Bilim: Üç yüz Yıllık Gecikme" idi. 600 kişilik salon tıka-basa doluydu. Öğrencilerimizin ilgisi büyüktü. İnönü'nün konuşması, esprileri ve güncel değerlendirmeleri öğrenciler tarafından alkışlarla karşılandı.
İnönü politikayı bıraktıktan sonra tekrar matematiksel fizik yapamayacağını anladığını, artık biraz yaşlı olduğunu kabullendiğini, "Bilim Tarihi" ile ilgili araştırmalara başladığını söyleyerek konuşmasına başladı. 1930 öncesi Osmanlı'dan beri temel bilimlerde kimler, neler yapmış; hangi araştırmaları yapmış ve nerelerde yayımlamış diye merak ettiğini belirterek çalışmalarına başladığını ifade etti. 1790-1930 yılları arasında temel bilimlerde 36 kişinin ismine ancak ulaşabildiğini belirterek bunun nedenlerini sorguladı. Batı'da ilk bilimsel akademilerin 1640'lı yıllarda kurulduğunu, bizde ise ancak 1933 Üniversite Reformu ile bu sürecin başladığını belirterek, aradaki 300 yıllık gecikmenin sonucunda, bu noktada olduğumuzun altını çizdi.
Üniversitelerin bilim ve bilgi üreten toplumun yüz akı aydınlık kurumlar olduğunu söyleyerek bu kurumların önemini belirtti. İlerlemenin ancak bilim ve sanatla olacağını belirten İnönü bu bakış tarzının Cumhuriyetin temel kuruluş felsefesi olduğunun da altını çizdi. Öğrencilerin araştırma, yüksek lisans ve doktora çalışmaları yaparak hem ülkemize, hem de insanlığın ortak evrensel değerlerine katkı koymalarının önemini vurguladı. İnönü, bilim tarihi ile ilgili konuşması sonunda öğrencilerden her konuda soru sormalarını istedi. Bir öğrencimiz İnönü'nün oğlu olmanın, küçüklüğünde ve daha sonraki yıllarda yaşamlarını nasıl etkilediğini sordu. İnönü; epey zorluklar çektiğini, öğrenci iken epeyce sıkıntılar yaşadığını ve yurtdışına çıktığında kimse kendisini tanımadığı için çok rahat davrandığını, kendine özgü esprileriyle anlattı ve yaşadıklarından örnekler verdi.
Erdal İnönü Köy Enstitülerinin kuruluş sürecinde babası İsmet İnönü'nün enstitü ve ilköğretim heyecanını: "Elinde bir rapor vardı. Onu okuyor ve kalemiyle bazı hesaplar yapıyordu. İşte böyle, bu yasayı uygulayabilirsek şu kadar yıl sonra Türkiye'de okulsuz köy kalmayacak dedi.Bunun Köy Enstitüleri yasası olduğunu sonradan öğrendim. Babam bu raporu günlerce yanında taşıdı, tekrar tekrar inceledi." ifadeleriyle aktarır. Bir öğrencimiz Köy Enstitüleri'nin kuruluşunda İnönü'nün çok önemli katkısı olduğunu, kapatılma sürecinde niçin politikacı gibi davrandığını ve siz neden politikada iken bu kurumlara benzer eğitim kurumları açmadınız? şeklinde bir soru sordu. İnönü; Köy Enstitüleri'nin 40 bin köyü okul ve öğretmene kavuşturma projesi olduğunu, çok aydınlık ve ileri kurumlar olduğunun altını çizdi. Konuşmasında ülkede demokrasiye geçme kararı alındığını, DP'nin köylerdeki okul yapma ile ilgili üretilen imece kültürünü, karma eğitimi, politik malzeme haline getirerek, seçimlerde bu kurumları kapatacağını söyleyerek iktidar olduğunu ve bunun sonucunda da enstitülerin kapandığını ifade etti.
Son soru çok çarpıcıydı. Bir öğrencimizin "Cumhurbaşkanı seçimleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorusuna önce bir espri yaparak, bu seçimlerin 7 yılda bir yapıldığını belirtti. Sonra can alıcı açıklamasını yaptı: "Cumhurbaşkanının toplumun yarısından fazlasının onayını alması gerektiğini ve seçimden sonra TBMM'de yapacağı yemine sadık birisi olması gerektiğinin altını çizdi. O yemine sadık kalamayacak birisinin Cumhurbaşkanı olmasının, Türkiye'yi sıkıntıya sokacağının altını önemle çizdi." İnönü 81 yaşına rağmen hala yaptıklarıyla, ürettikleriyle, düşünceleriyle, toplumu aydınlatmaya devam ediyordu. Konferans sonunda öğrencilere, öğretim üyelerine kitaplarını imzaladı. Onlarla sohbet etti.
Erdal İnönü ile Fizik Kongreleri'nde beraber olduk. O toplantılarda yaptığı konuşmalar, esprileri ve saygınlığı ile bilim dünyasında çok özel yeri vardı. İnönü kişiliği, tarzı, birikimi ve onurlu yaşamı ile çok önemli isim. Konferans bitiminde öğrencilerin ve öğretim üyelerinin yüzlerinde bu toplantıya katılmaları ve yaşanan tartışmalardan duydukları mutlu bir iyimserlik vardı. Sayın İnönü'ye 31 Ekim 2007 tarihinde kaybettik. Bilim tarihi ve siyasal tarihimizdeki yeri hiç unutulmayacak. Anısına saygıyla.