AYDINLANMANIN EĞİTİM KURUMLARI KÖY ENSTİTÜLERİ 80 YAŞINDA.
Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ
"Yıl 1946/Düziçi Köy Enstitüsünde/Bu dünyaya ayak bastım ben/Ekmeğime ışık sürdü Tonguç/Eşitlik özgürlük sürdü/Sevgi doldurdu gönlüme/Bin yıllık uykudan uyandım/Bir gramcık bilgi için/Tırmanmadık yokuş koymadım ben/Saç döktüm ömür tükettim/Öğrenmeye doymadım ben"
1951 Düziçi Köy Enstitüsü çıkışlı şair Ali Yüce Düziçi Köy Enstitüsü aydınlığını yukarıdaki dizelerle ifade ediyor. Kızılçullu Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü çıkışlı şair Haşim Kanar da enstitülü yılları "Yadırgadılar Bizi" şiirinde "Urbalarımız bozdu/Toprak renginde/Yamasız temiz/Öyle uydu sırtımıza/Nedense yadırgadılar bizi/Potinlerimiz beykozdu/Beykozun içinde ilk kez/Çorap gördü ayaklarımız/Okşar gibi giydik ikisini de/Nedense yadırgadılar bizi/. Dilimizde türkü elimizde sazdı/Köylerden geldik tek tek/
Biriktik öbek öbek/Çalıştık küme küme/Kapanmadan görürse gözlerim/Yeniden açıldığını Enstitülerin/Yanmam öldüğüme/Nedense yadırgadılar bizi" dizelere taşır. Yukarıdaki dizeler, Ali Yüce ve Haşim Kanar Öğretmenlerimizin köylerden, ortaçağ koşullarından, yoksulluktan, yoksunluktan gelen köy çocuklarının enstitü aydınlığıyla yaşamlarının, dünyaya bakışlarının nasıl değiştiğinin anlatımıdır. Köy Enstitüleri, yoksul köy çocuklarının eğitim hakkını hayata geçiren pozitif ayrımcı, hümanist eğitim kurumlarıydılar. Köy Enstitüleri, aklı ve bilimi temel alarak, demokratik eğitimle, özgün sanat eğitimiyle köy çocuklarının insanlaşma, toplumsallaşma süreçlerini gerçekleştirdikleri bir hayat okuluydu. İnsan, sanat, demokrasi merkezli eğitim sistemi, aşılamayan bir toplumsal değişim-dönüşüm tasarımı ve ülkemizin geçmişindeki yarındır.
17 Nisan 1940'ta 3803 sayılı yasayla kurulan Köy Enstitüleri, 1936-1937 yıllarında Mustafa Kemal'in önerisiyle önce Eğitmen Kurslarıyla başlayan ve sonra 1937'de Köy Öğretmen Okulları olarak kurumlaşan İsmail Hakkı Tonguç'un "Canlandırılacak Köy" tasarımıyla somutlaşan devrimci, aydınlanmacı bir uygarlaşma ve özgürleşme destanıydı... Cumhuriyet, ülke nüfusunun yüzde seksenbeşinin yaşadığı, ülke bazında okuma yazma oranın yüzde onbeş olduğu sosyolojik koşullarda deneysel pedagojiyi hayata geçirerek özgün bir projeyle köyü kendi çocuklarıyla içten canlandırmayaı hedeflemişti. Köy Enstitüleri 1946 yılında Yücel'in ve Tonguç'un görevden ayrılması, demokratik eğitim dizgesinin, karma eğitim uygulamasının kaldırılması ve programlarının değiştirilmesi ile yolundan saptırılan ve 1954 yılında ilköğretmen okullarına dönüştürülen özgün, aşılamayan Cumhuriyetimizin yüz akı eğitim kurumlarıdır. Enstitüler, UNESCO tarafından tüm dünyaya örnek eğitim modeli olarak önerilmiş bir özgürleşme ve örgütlenme eylemidir.
Köy Enstitüleri eğitim sistemi, öğrencilerin bütünsel gelişimini temel almıştı. Öğrencilerin tüm gereksinimlerini üreterek karşıladıkları, tarlada kazma, kürek, çapa; yapıcılıkta mala, çekiç, hızar tutan ellerin, aynı zamanda piyano tuşlarında, keman tellerinde, tuval üzerinde gezinmesi veya bir graniti heykele dönüştürmesi hedeflenmişti ve enstitülerde bu başarılmıştı. Köy Enstitüleri bu anlamda bir düşünsel kültür devrimiydi. Kısa süren fakat etkileri, yansımaları hala güncelliğini koruyan aydınlanma deneyiminin yarattığı ekonomik, sosyal ve politik yenilenmenin önemini bugün daha iyi bilince çıkarabiliyoruz. Köy Enstitüleri, Anadolu halk kültürü ile evrensel bilgi ve estetiğin harman edilerek kültürler arasında kurulmaya başlanmış bir köprü olmuştur. Köy Enstitüleri, Cavit Orhan Tütengil Hocanın da ifade ettiği gibi yarım kalmış Anadolu Rönesansı'dır. Köy Enstitüleri, haklı bir ulusal kurtuluş savaşı sonrası Cumhuriyet Eğitim Devrimcilerinin ürettiği iyiden, güzelden, insandan, sanattan, üretimden yana bir değişiminin öyküsüdür.
Köy Enstitüleri, ülkenin gereksinmelerini ve bilimsel bilgiyi temel almıştır. Enstitülü erkek öğrenciler aynı zamanda demirci, inşaatcı ve yapıcılık becerileri kazanırken kız öğrencililer de terzilik, biçki-dikiş, halıcılık, el ve mutfak sanatları alanında beceriler kazanarak Anadolu köylerinde aydınlanmanın temsilcileri oluşmuşlardır. Köy Enstitüleri, 1943 yılında ortaçağı yaşayan köylerdeki bulaşıcı hastalıklara karşı öğretmenle birlikte savaş verecek, koruyucu sağlık hizmetlerini, hijyen kavramını köylere taşımak amacıyla 7 farklı köy enstitüsünde sağlık kolu açarak ülke gereksinmelerine yanıt vermişlerdir. Ülkemizin içinde bulunduğu küresel salgın felaketi süresinde yaşayınca Köy Enstitüleri sağlık kolunun işlevselliğini daha iyi anlayabiliyoruz. Köy Enstitüleri; yoksulluğun, açlığın, salgın hastalıkların, bilgisizliğin pençesindeki Anadolu için bir uygarlık ve değişim tasarımı olarak işlev görmüştür.
Köy Enstitüleri; eğitim tarihimize ve dünya eğitim dağarcığına büyük zenginlikler katmış eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitüleri, eşitlikçi, demokratik, laik, bilimsel, üretici eğitimin, kişilik eğitimi ve demokrasi temelli eğitim anlayışının, ilerici devrimci toplumsal değişiminin, yenilenmenin özgün kurumları olmuşlardır. Köy Enstitüleri; çoban adayı 17 bin 341 köy çocuğundan, bilinçli bir aydın, gerçek bir Cumhuriyet öğretmeni ve köy sağlık memuru yaratan devrimci kurumun adıdır. Köy Enstitüleri zorunlu çalgı eğitimini, halk oyunlarını, arıcılık, balıkçılık, kooperatifçilik derslerine eğitim dizgesine katan eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitüleri öğrencilerini üretme bilinci vermek için özgün tarım eğitimi yapan ve kamuya yük olmadan kendine yeten üretici eğitim kurumlarıydı.
Köy Enstitüleri, kuruluşlarının 80. Yıldönümünde beyinlerde yüreklerde yaşamaya ve günümüze aydınlatmaya devam ediyor. Bu hafta tüm ülkede Köy Enstitülerinin 80. Kuruluş yıldönümü etkinliklerini salgın nedeniyle yazılı basın ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleştireceğiz. Bu hafta değişik platformlarda yoksul halk çocuklarına ve özellikle kız öğrencilere aydınlık bir pencere açan Köy Enstitülerinin güncel karşılığını arama çalışmalarını ve ülkenin eğitim sorunlarına çözüm yolları arayacağız, konuşacağız. Köy Enstitüleri, niteliğini tümüyle kaybeden günümüz eğitim sorunlarının çözümünde, nitelikli öğretmen yetiştirme konusunda zengin bir deneyim ve birikime sahiptir. Günümüz ilericileri, ilerici siyaset kurumu ve yerel yönetimler Köy Enstitülerinin güncel karşılığını üreterek eğitimin toplumsallaşmasını, demokratikleşmesini mutlaka gündemlerine almalıdırlar. Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği (YKKED), 2001 yılından beri 23 şubesi ve temsilcilikleriyle Köy Enstitüleri aydınlanmasını topluma sunmaya, hatırlatmaya çalışıyor. Bu anlamda ülkemizin aydınlık geleceği adına dernek ailemizin ülkenin düşün dünyasına çok önemli katkı yaptığı açıktır. Enstitülerin 80. Kuruluş yıldönümünde Köy Enstitüsü gerçekliğini yeniden ülke gündemine kattığımız için YKKED olarak onur duyuyoruz.
80. Kuruluş yıldönümünde "Türk vatanın dağlarında, bayırlarında, hatta en ücra köşelerinde kendi kendine açıp solan bir çiçek bırakmama" kavgasını onurla veren dönemin milli eğitim bakanı Hasan-Ali Yücel ile "Elimden gelse tüm dünya okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adli bir ders koyardım" diyen ilköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç'u ve 17.300 Köy Enstitülü öğretmenlerin-sağlıkçıların emeklerine sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Son söz enstitü dönemlerinin önemli tanığı Yaşar Kemal'de:" "17 Nisan, Köy Enstitülerinin kuruluş bayramıydı. Esaretten, yokluktan, tembellikten, birçok şeylerden kurtuluş bayramıydı. Bozkır bozkır olalı sevincin bayramını böylesine görmemişti. Koca bozkır neredeyse sevincinden çat deyip çatlayacaktı. Bu sevincin en güzeli, en yenisi, en tazesiydi. Hiçbir sevince benzemiyordu"