Yaklaşık 25 yıldır eğitim tarihimizin yüz akı kurumu olan Köy Enstitüleri tarihi, kazanımları, yetiştirdiği öğretmen niteliği ve toplumda yarattığı algı üzerinde çalışmalar üretmeye çabalıyorum. Bu çalışmalar sonucunda Ortaklar, Kızılçullu, Kepirtepe, Hasanoğlan, Beşikdüzü, Pamukpınar, Akçadağ, Bolu Kız İlköğretmen Okulu ile ilgili hazırladığım kitaplar YKKED tarafından yayımlandı. 2023 yılında emekli olduktan sonra bu araştırmaları bırakmadan yaz başında "Köy Enstitüsünden İİköğretmen Okuluna Dicle Aydınlığı" adıyla bir kitap hazırlığına başladım. Köy Enstitüleri tarihinde Ortaklar ve Dicle Köy Enstitüsü için ilk kazma 1944 yaz aylarında vurulur. Ortaklar'ın kuruluşunda, yer seçiminde Kızılçullu Köy Enstitüsü Müdürü Hamdi Akman görev alırken daha sonra bu görevi Hayri Çakaloz'a bırakır. Yine 1944 yılında Dicle Köy Enstitüsünün kuruluşunda benzer şekilde Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben görev alır ve sonra da bu görevi Nazif Evren'e bırakır. Nazif Evren daha sonraki yıllarda eşi Leman Evren ve diğer çalışma arkadaşlarıyla 850 dekarlık alanda Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siirt, Van, Hakkari ve Bitlisli öğrencileriyle Dicle uygarlık imecesini üretir. Bu büyük imeceyi "Poyraz Köyünden Köy Enstitülerine ve "Kekik Kokulu Yıllar" kitaplarıyla günümüze aktarır.
NAZİF EVREN VE ŞERİF TEKBEN DİCLE KÖY ENSTİTÜSÜ İMECESİNDE
Yaklaşık 3.5-4 yıl boyunca Dicle Köy Enstitüsü müdürlüğünü yapan Nazif Evren 1909 yılında Salihli'nin Poyraz köyünde dünyaya gelir. Çivril İlkokulu, İzmir Öğretmen Okulu ve 1940 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümünü tamamlar. Savaştepe Eğitmen Kursu Grup Şefliği, Çifteler Köy Enstitüsü öğretmenliği ve müdür yardımcılığı, 1944-1948 arasında da Dicle Köy Enstitüsü Müdürlüğü yapar ve 1997 yılında da aramızdan ayrılır. Burada enstitü müdürlerinin büyük çoğunluğunun Gazi Eğitim Pedagoji Bölümü mezun olması ve daha önce Eğitmen Kurslarında görev almış olmalarının altını önemle çizmek isterim.
Nazif Evren Çifteler'de çalışırken bakanlıktan aldığı tel emrinde: "Bakanlığın .tarih. sayılı buyruklarıyla Diyarbakır-Dicle Köy Enstitüsü Müdürlüğüne atandınız. Düziçi Köy Enstitüsünde Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç ile buluşmak üzere hemen Dicle Köy Enstitüsünün yeri olan Ergani'ye hareketiniz" deniliyordu. Nafiz Evren Düziçi'ne geldiğinde Tonguç ayrılmıştı. Arkadaşı Sefa Güner ile Düziçi'ndeki çalışmaları inceler ve Diyarbakır treni ile Ergani İstasyonuna ayak basar. 600 metre ötede bir tarlanın ortasında Müdür Şerif Tekben önderliğinde Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencileriyle kucaklaşır. Akçadağ Köy Enstitüsü ile başlayan Dicle imecesine 1944 Temmuz ayından itibaren Çifteler, Kızılçullu, Gönen, Pazarören, Cılavuz, Kepirtepe, Arifiye ve Hasanoğlan Köy Enstitüsünden gelen imece ekipleri yer almıştır. Bunlar dışında Eğitmen Kursunun ilk 20 kişilik grubu da bu imeceye katılır. İkinci ders yılında Dicle'de öğrenci sayısı 300 olur.
Akçadağ Köy Enstitüsü kurucu müdürü Şerif Tekben ile birlikte gittikleri Memalan köyündeki izlenimlerini Tonguç'a yazdığı mektupta: " İnsan elinin azıcık çabasıyla buraları Ege bölgesinden farksız olmaya adaydır. Burada bağcılık iyi sonuç verecektir. Bu çevredeki köylerde çok ilkel olarak arıcılık da vardır. Bu bakımdan enstitümüzün olanakları geniştir. Dut yetiştirerek ipekçiliğe önem vermek de zor olmayacaktır. Yörede iyi cins kısraklara rastladım. Bunlardan damızlık alarak üretmek olanağı vardır kanısındayım. Sanat işleri arasında burada taşcılığı da iyi bir yer ayırmak gerekiyor. Bir, birbuçuk ay sonra Doğu'nun burasında ilk elektrik ışığını yakmak istiyoruz" şeklinde ifade eder.
Akçadağ Köy Enstitüsü, Diyarbakır-Ergani ilçesinde Hoşot ovasında yeni bir enstitünün kurulması için tüm insan kaynaklarını ve araçlarını Müdür Şerif Tekben gözetiminde Hoşot ovasına taşır. 1 Haziran 1944 tarihinde araziye çadırlar kurulur, bayrak direği dikilir. Tekben bu süreci: "Bir gün sonra, gün doğmadan her yanı dolduran kazma kürek ve türkü sesleri, yıllardan beri hareketsiz yatan ovaya canlılık getirdi. Daha ilk günden yapılar için gerekli taş, kum, kereste, kireç tuğla gibi gereçlerin sağlanmasında rastlanan güçlükler, maliyecilerin enstitü yasalarına olan yabancılıklarından doğma engellerle birleşince üzüntülü bir durum başlıyor. Biz bu işlerle uğraşırken Tonguç, yanında birkaç enstitü müdürü ile çıkageldi. İşler üzerinde konuşulduktan sonra Tonguç bir tel yazısı dikte etti. Bu yazıda öteki enstitülerden sekiz yapıcılık ekibinin hemen gönderilmesi isteniyordu. Bir hafta içinde bir yandan yapılar için gerekli, araçlar sağlanırken bir yandan ekipler için gerekli ranza, yatak takımı, kap-kaçak hazırlığına girişildi ve sağlandı. Bunların çoğu Akçadağ Köy Enstitüsünden getiriliyordu. Ayrıca bir vagon kereste, çift atlı bir araba ile Pamukpınar'dan bir öküz arabası ve tomruk geldi. O zamanlar dikili ağacı bulunmayan, yılanların kaynağı Dicle, birkaç ay sonra sekiz yapısı, düzenli yolları ve fidanlarıyla bahçeleriyle meydana çıkıvermişti. Birkaç yıl sonra önünden gelip geçerken yapıların ve ağaçların arasında dolaşan yüzlerce köylü çocuğunun gölgelerini gördükçe içimizde tatlı ve umut verici duygular beliriyordu" diyerek anlatır. Köy Enstitülerinin hepsi Tonguç'un büyük öngörüsüyle demiryollarına ve yine büyük çoğunluğu ören yerlerine yakın yerlerde kurulmuştu. Ortaklar Köy Enstitüsü Magnezia antik kentin yakınında ve tren istasyonundan 4 kilometre öteye kurulmuştu. Dicle Köy Enstitüsü de Ergani tren istasyonuna çok yakın Paleolitik çağdan kalan Hilar mağaralarına yakın "Çayönü" ören yerine yakın bir yerde kurulmuştu. Hoşot Ovasında yer alan bu ören yeri on bin yıl öteye varan ilk yerleşim yerlerinden biri. Dicle Köy Enstitüsü kuruluşunda 5 bin kavak-çam ağacı ile 2 bin meyve ağacı ile bozkır yeşile bezenir. Akçadağ Köy Enstitüsünden ve daha sonra farklı enstitülerden gelen imece ekiplerinin emekleriyle Hoşot Ovasının kuş uçmaz, kervan geçmez bakir, çorak ve bataklık arazisi alın terleriyle sulanarak, adeta tırnaklarla kazınarak cennetten bir bahçeye dönüştürülür. Kızılçullu Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü çıkışlı Hasan Gülel'in Dicle Köy Enstitüsünde elektrik santrali kurarak enstitüyü ışıkla donatması çok zor koşullarda başarmanın destanıydı.
HOŞOT (DİCLE) ANILARI
Dicle Köy Enstitülü Osman Şahin, Adnan Binyazar, Kemal Burkay, Enver Atılgan, Şevket Yücel, Fehim Salık, Dicle İlköğretmen Okulu çıkışlı akademisyenler Prof.Dr.Askeri Baran, Prof.Dr.Zülküf Gülsün, Prof.Dr.Cuma Ocaklı ve Dicle İlköğretmen Okulunda öğretmen olarak çalışmış dostlarım Hüseyin Erkan, Prof.Dr.Kemal Çolakoğlu, Sefai Acay, İzzettin Çelik Dicle deyince ilk aklıma gelen isimlerdi.
Bu çalışmaya başlarken önce Dicle ile ilgili yazılmış makaleler, yapılan tezler ve kitaplara ulaştım. 2023 yılında Sayın Refik Türk tarafından yayımlanan "Hoşot (Dicle) Anıları" adlı kitabı internette gördükten sonra Diyarbakır'daki dostlarım aracılığıyla 1967-1974 yılları arasında Dicle İlköğretmen Okulu öğrencisi olmuş Sayın Refik Türk'e ulaştım. Sayın Türk kısa zamanda bana kitabını gönderdi ve iki gün içinde 317 sayfalık kitabı hemen okudum. Bu kitap, öğretmen okulu çıkışlı arkadaşların anlatılarıyla Dicle'yi, Hoşot ovasını, Zülküf dağını anlamak için önemli bir kaynak oldu. Refik Öğretmene bu satırlardan teşekkür ediyorum. Refik Türk giriş yazısında Dicle tarihini: "Köy Enstitüleri 1954 yılında tamamen kapatılır. Yerine İlköğretmen Okulları açılır. Eğitim süresi artık 6 yıldır. Sonuç olarak Dicle Köy Enstitüsü tabelası yerine Dicle İlköğretmen Okulu tabelası asılır. Dicle İlköğretmen Okulu 1970 yılında boykot ve gençlik hareketlerine öncülük ettiği gerekçesiyle siyasilerin gündemine girer. Aynı yıl doğu illerindeki öğretmen okulları son sınıf öğrencileri batı illerindeki öğretmen okullarına gönderilir. Batı illerindeki okulların 4. Sınıfındaki öğrenciler ise doğu illerindeki öğretmen okullarına gönderilir. 1974-1976 yılları arasında mezun olacak öğrenciler için eğitim süresi 7 yıla çıkarılır ve 1976 yılında bu okullar öğretmen liselerine dönüştürülür" ifadeleriyle özetler. Hoşot anılarını okurken Ortaklar İlköğretmen Okulundaki parasız-yatılı güzel günleri hatırladım. Aynı duygular, aynı kültür Dicle'de de yaratılmıştı. Akşam ve öğle saatlerinde yemekhaneye koşturmalar, öğretmenlere takılan adlar, küçük ergen yaşlara dair yaramazlıklar, yatılı okul dayanışması, bayram kutlamaları coşkusu, okulun meyve bahçelerine ve yemekhanesine yapılan küçük ziyaretler, büyük bir ailenin parçası olma aidiyeti. Öğretmen okullarına yüzde 75 oranında köy çocukları alınıyordu. Hoşot anılarını okurken Güneydoğu Anadolu'nun yoksul köy çocukları için Dicle Köy Enstitüsü ve Öğretmen Okulunun yoksulluktan, feodal baskılardan kurtuluşunun, kamyon kasalarında, zorluklar içerisinde aydınlığa yürüyüşün adı olduğunu görüyoruz.
Ergani, Zülküf Dağı'nın eteklerinde kurulu bir ilçe. İnanışa göre dağın tepesinde Zülküf Peygamberin makamının olduğu varsayılır. Bu nedenle Ergani'de her beş kişiden birine "Zülküf, Zülfü, Zülkifar, Mehmet Zülfü veya Mehmet Zülkif" adlarının verildiğini 1960 mezunu Nuri Erkal'ın yazısından öğrenebiliyoruz. Yine kitapta çoğu öğretmen okulu öğrencinin sevgiyle, saygıyla andığı halk ozanı "Kör Zülfo" vardır. Aşık Veysel'in sazı yerine Zülfo'nun kavalı vardır. Osman Şahin onun için "Zülfo, bozkırda yaşayan bir Vivaldi'dir" değerlendirmesini yapar. Dicle'nin tüm öğrencilerinin sevgiyle kucakladıkları Zülfo her tren gelişinde Ergani tren istasyonunda kavalıyla adeta yolcuları selamlar. Nuri Erkal onun için: "Kürtçe konuşan Zülfo'nun üfledikleri halkçaydı, Anadolu'caydı, Zülfo kavalı yla birliği ve diriliği üflüyordu. Bu ezgiler bozkırın yoksulluğunu, çaresizliğini, zemherileri, cemreleri, aşırtmazları, dönemeçleri, engebeleri, dağların görkemini, akışan suları, uçuşan kuşları, kekliklerin ötüşünü, ırmakların akışını anlatırdı" şeklinde değerlendirmesini yapar. 1972 çıkışlı Şerif Başol Zülfo'yu: "Hafız kavalına üflediği zaman Zülküf Dağı, Hoşot Ovası, zil zurna sarhoş olurdu. Hilar Mağaraları, Çayönü canlanır, kurtlar, kuşlar ve tüm canlılar kulak kesilirdi" ifadeleriyle anlatır.
Köy Enstitülerinin ardılı İlköğretmen Okullarına Köy Enstitüleri ikliminin, kültürünün taşındığı her kitap çalışmasında karşıma çıkmıştı. Bunu Dicle'de de görüyoruz. Öğrencilerin çoğu bu vurguyu önemle yapar. Bunları; öğrenci örgütü seçimleri, sportif etkinlikler, sanatsal ve kültürel etkinlikler, dayanışmacı okul ortamı şeklinde sıralayabiliriz. Öğretmen Okulu 1967 çıkışlı Hamza Bulut aldıkları eğitimi: "Bizim aldığımız eğitim, Köy Enstitülerinin devamı olan öğretmen okullarının köye dönük eğitimiydi. Köy hayatına uygun ve köyün ihtiyaçlarına karşılayacak yeterlilikteydi" ifadeleriye aktarır. Yine 1974 çıkışlı İhsan Baran "Hem Dicle Köy Enstitüsü hem de Dicle İlköğretmen Okulu, Diyarbakır ili ve yöre illeri için hayat kurtarıcı, yol gösterici, övünç kaynağı, eğitim ve öğretim yuvası olmuştur"saptamasını yapar.
2025 yılında niteliğini kaybetmiş bir eğitim sistemi ve nitelikli öğretmen yetiştiremeyen bir ülkede yaşıyoruz. Tüm bu süreçlerde ülkenin yüz akı, nitelikli eğitimin, nitelikli öğretmen yetiştirmenin, eğitim hakkının özgün kurumu olan Köy Enstitülerini ve ardılı İlköğretmen Okullarını günümüze konuşmaya devam edeceğiz. Bu kültürün son ardılı olan ve 2014 yılında kapatılan Anadolu Öğretmen Liselerinin yeniden açılmasını talep etmeye devam edeceğiz. Nazif Evren ve yolu Dicle'den geçen tüm eğitim emekçilerinin anılarına saygıyla.