Prof. Dr. Kemal Kocabaş
"Çaresiz dertlere düştüm/Yok mu bunun çaresi?/Var: Yaşamayı ölecek kadar sevmek"
Can YÜCEL
Virüsle tanışmış ve üç haftalık bir mücadele ve ev ortamında tedavi olduktan sonra salgınla ilgili süreçleri izlemeyi bırakmış, izole bir yaşam sürdürme kararı almıştım. Hatta "Köy Enstitüsünden İlköğretmen Okuluna Pamukpınar Aydınlığı" adlı bir kitap için kollarımı sıvamış, okumalar yapıyordum. Ama yakın aile ve arkadaş çevremde çok sayıda arkadaşımın, yakınımın virüse yakalanması, ülkedeki salgının boyutunun her geçen gün artması, kayıpların çoğalması nedeniyle ülkede ve dünyada salgına yönelik neler oluyor sorularının yanıtlarını sorgulamakla ilgili vicdani bir arayış yarattı. Yüz yılda bir insanlığın başına gelen bu salgınla ilgili Türk Toraks Derneğinin 9 Aralık 2020 akşamı düzenlediği "Covid-19 Aşıları ve Salgın Kontrolundeki Önemi" başlıklı bir Webinar (İnternet Ortamında Seminer) ülkede ve dünyadaki gelişmeleri anlamak adıyla çok yararlı bir buluşma ortamı yarattı. Prof.Dr.Ali Kocabaş ve Prof.Dr.Füsun Ömer Eyüboğlu yönlendiriciliğinde Prof.Dr.Kayıhan Pala, Prof.Dr.Murat Akova ve Prof.Dr.Önder Ergönül'ün katıldığı ve üç saat süren, yaklaşık iki bin kişinin izlediği bu bilimsel toplantı konunun anlaşılması adına önemli bir düşünsel zenginlik üretti.
TÜRKİYE VE DÜNYADAKİ SON RAKAMLAR
Sağlık Bakanı Koca'nın 9 Aralık 2020 tarihli açıklamalarına göre ülkemizde kaybettiğimiz insan kaybı 15.231 ve ülkedeki toplam vaka sayısı 1.5 milyonu aşmış durumda. Resmi açıklamalara (!) bakılırsa her gün yaklaşık 30-32 bin yurttaşımız virüse yakalanıyor ve ortalama 200 insanımızı kaybediyoruz. Halk sağlığı uzmanı Kayıhan Pala'ya göre ise ülkemizde 2 milyon 181 yurttaşımızın testinin pozitif olduğu, ülke genelinde 16 milyon 266 kişinin bu hastalığı geçirdiği, Covid-19 hastalığı geçirenlerin nüfusa oranının yüzde 19.6 olabileceğini öngörüyor. Yani ülkenin yüzde yirmisi Covidle tanışmış. Türkiye doğrulanan olgu sayısıyla dünyada ABD ve Brezilya sonrası 3.sırada yer alırken dünyadaki insan kayıplarının sayısı 1.5 milyonu aşmış durumda.
AŞI TARTIŞMALARI, ŞEFFAFLIK VE SAĞLIK HAKKI
Şüphesiz ki aşı virüsle mücadelede, hastalığın önlenmesinde çok önemli bir araç. Biyoteknolojideki gelişmeler aşıların hızlıca üretilmesine olanak sağlıyor. Dünyada ve ülkemizde yoğun bir şekilde aşı çalışmaları yapıldığını bakanın açıklamalarından ve basından öğreniyoruz. Murat Akova'nın açıklamalarına göre Erciyes üniversitesinin aşı çalışmalarında önemli aşama kaydettiğini ama nisan ayına yetişmesinin zor olduğunu özellikle belirtti. Aşı çalışmalarında kritik süreç Faz 3 çalışmalarının tamamlanmış olması gerektiğini, Erciyes üniversitesi ise henüz Faz 2 çalışmalarını yürüttüğünü öğreniyoruz. O nedenle sağlık bakanın nisanda yerli aşıyı devreye sokacağız açıklaması anlamını yitiriyor. Sağlık bakanlığı pek çok alanda olduğu gibi grip aşısının tedarik edilmesinde de sınıfta kaldı. Yurttaşlarımıza bırakalım sağlık personeli bile grip aşısı bulamadığını biliyoruz. Aşı tedariki yanında bir başka problemin de aşıların depolanması, korunması ve dağıtımı ile organizasyonunda önemi özellikle seminerde altı çizildi. Seminerde yapılan konuşmalar ve değerlendirmeler gösteriyor ki Türkiye ve az gelişmiş ülkeler Çin aşısını tercih ederken Batı ve Amerika Batı'da üretilen aşılara sipariş veriyorlar. Bunun nedeni olarak Çin-ABD rekabeti ve ürünlerin ABD kaynaklı olmasıyla açıklanmaya çalışıldı.
Eğitim ve sağlık politik süreçlerdir. Aşılar, kamusal bir üründür ve insanlığın ortak kazanımı olduğu bir gerçek. Günümüzde uygulanan neo-liberal politikalar nedeniyle aşı üretimleri araçsallaştırılarak kar amaçlayan şirketler aracılığıyla üretiliyor. Bu durum da tüm insanlığın evrensel sağlık hakkının gerçekleşmesini önlüyor. İnsanlığın bu felaketi aşması için ortak evrensel talep Covid-19 aşısı herkese, her yerde ücretsiz yapılmalıdır. Aşının üretimi, dağıtımı dünyada ve ülkemizde de politik süreçlere göre şekillendiği çok açık. Türkiye'de de aşı tercihi ve alınan doz sayısı saptanması şeffah, tüm sağlık örgütlerinin görüşleri alınarak yapılmadığı bir gerçek. Kayıhan Hoca'ya göre ülke nüfusuna göre Türkiye'nin 180 milyon doz aşıya gereksinimi olduğunu, bu olmazsa en azından 120 milyon doz aşının sağlanmasının da salgına karşı önemli bir adım olacağının altını çiziyor. Sağlık bakanlığının sipariş ettiği aşı dozu rakamları bu sayıların altında Son günlerde bir takım basın organlarında bazı iktidar yakınlarının aşılama süreçleri başlatıldığına dair haberler, açıklamalar yer aldı. Aşılama süreçlerinde bu tür ayrıcalıklar ve yaratılan eşitsizlikler pandemiye karşı verilen mücadelenin büyük yara alacağı çok açıktır. O nedenle "her yerde herkese ücretsiz aşı" temel hedef olmalıdır. Aşı üretimi konusunda Cumhuriyet döneminde açılan ve bu iktidar tarafından kapatılan Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü'nün kapatılması da ülkemiz için büyük talihsizlik olduğu da bir gerçek. Bu nedenle kamusal aşı araştırma ve üretme enstitülerin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Dün akşamki toplantıda ilginç bir bilgi karşımıza çıktı. Tütün bitkisinden aşı üretilmeye çalışıldığı, haklı olarak bunun etik olmadığı belirtildi. Ayrıca Dünyadaki bazı sigara üreten firmaların aşı üretme çalışmalarına katıldığını öğrendik. Kayıhan Hoca bu kirli şirketlerin toplumlara şirin gözükmek amacıyla bu alan girdiklerinin altını çizdi.
Önder Hoca da mutlaka yüzde 70 toplum bağışıklığına ulaşmamız gerektiğinin işaret ederek bakanlığın daha şeffah süreçler üretmesi gerektiğinin altını önemle çizdi. Ülkenin çok değerli bilim insanlarının sağlık bakanlığının karar süreçlerinde yer almamasının büyük eksiklik ve öngörüsüzlük olduğunu, Türkiye'nin bir stratejisinin olmadığını ifade etti. Birden fazla aşının ülkeye gelmesine yönelik bir tartışmanın yapılmasını, aşı tercihinde ucuz-pahalı tartışmasının çok anlamlı olmadığının ifade etti. Grip aşısıyla, Covid-19 aşısının aynı dönemde olunabileceği bilgisini edindik.
TEŞEKKÜR
Bu bilimsel semineri düzenleyen Türk Toraks Derneğini ve konuşmacılara çok teşekkür ediyorum. Türkiye'deki gerçek hasta sayısının açıklanması konusunda "ulusal çıkarlar !" diye ifade ederek doğruları açıklamayan sağlık bakanlığına karşı gerçek sayıların açıklanmasının önünü açan Türk Tabipler Birliği (TTB), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu'na ve diğer yerel yönetimlerdeki başkanlara, salgın ile doğru ve gerçek haberleri yayınlayan medya kuruluşlarına bir yurttaş olarak teşekkür ediyorum.
SONUÇ
Dileğimiz yurttaşlarımızın yaşam hakkının en öncelikli görev olduğu gerçeğinin ülkeyi yönetenler tarafından içselleştirilmesidir. Bu anlamda ülke kaynaklarının eşit ve adil bir şekilde toplumun tümünün aşılandırılmasında kullanılması, sıradan önlemler yerine ülkede iki haftalık sokağa çıkmama uygulamasının hayata geçirilmesi, bu anlamda sosyal devlet anlayışının devreye girmesi pandemiyle mücadelede ülkeyi nefes aldıracaktır. Son söz Nazım'da "Hastalar,/kardeşlerim/iyileşeceksiniz/Ağrılar, sızılar dinecek,/Yumuşak, ılık bir yaz akşamı inecek,/ağır yeşil dalların ardından rahatlık".