İZMİR'DE KÖY ENSTİTÜLERİ VE YEREL YÖNETİMLER ÇALIŞTAYI
Prof. Dr. Kemal Kocabaş
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) ve Konak Belediyesi 11 Ocak 2020 tarihinde İzmir'de Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezinde "Köy Enstitüleri ve Yerel Yönetimler" başlıklı bir çalıştay gerçekleştirecekler. Çalıştayda alanlarında uzman yaklaşık 80-90 dostumuz; "Eğitim Hakkı ve Yerel Yönetimler, Okul Öncesinden Yüksek Öğrenime Öğrencilerin Kişilik-Akademik Gelişimlerine Destek Eğitimi ve Yerel Yönetimler, Yerel Yönetimlerde Kültür ve Sanat Eğitimi, Yetişkin Eğitimi ve Yerel Yönetimler, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Yerel Yönetimler, Yerel Yönetimlerde Tarım, Ekoloji, Gıda Güvenliği, Doğa ve Çevre Eğitimi, Kooperatifçilik ve Yerel Yönetimler, Köy Enstitülerinin Güncel Karşılığının Yaratılması ve Yerel Yönetimler" başlıklarında 8 farklı çalıştay grubunda ortak aklı üretecekler. Çalıştayın devamı olarak 18-19 Nisan 2020 tarihlerinde Köy Enstitülerinin 80. Kuruluş yıldönümünde bir sempozyum gerçekleştirilecek ve sonuçlar kitaplaştırılarak YKKED yayınlarından yayımlanacaktır.
Çalıştay, 11 Ocak 2020 Cumartesi günü sabah saat 10.00'da Konak Belediye Başkanı Sayın Abdül Batur ve YKKED Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş'ın konuşmalarıyla başlayacak. Daha sonra 8 farklı salonda onar kişilik gruplar halinde, sabah ve öğleden sonra iki oturum olmak üzere 6 saat boyunca yönlendiricilerin hazırladığı ve önceden katılımcılara ilettikleri sorular çerçevesinde kendi konularını tartışacaklar. Oturumlar sonrası her grup kendi önerilerini raporlaştıracak, sonrasında çalıştay yönlendiricileri bu raporları tüm katılımcılara sunacak ve raporlar tartışılacak.
NEDEN KÖY ENSTİTÜLERİ?
Köy Enstitüleri, ülkenin gereksinmelerinden doğan ve deneysel pedagojiyi hayata geçiren, işlevsel bir eğitim sisteminin adıdır. Hayatın gerçek problemleri üzerinden öğrenme kavramını uygulamalı eğitimle hayata geçiren, "bilmek yapabilmektir" anlayışıyla öğrenilen bilgilerin, işe, üretime dönüşümünü sağlayan, özgün eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitüleri nitelikli eğitim yapan, öğrencilerinin çok boyutlu, bütünsel gelişimlerini sağlayan, aktif yurttaşlar yetiştirmeyi temel alan eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitüleri evrensel "eğitim hakkı" kavramını hayata geçirerek 1940'lı yıllarda yoksul köy çocuklarını okulla, kitapla, müzikle, resimle, demokratik eğitim süreçleriyle buluşturarak onların uygarlaşma, toplumsallaşma ve özgürleşme süreçlerini hayata geçiren pozitif ayrımcı eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitüleri, laik, demokratik, bilimsel, karma eğitimin özgün kurumlarıydı ve bize özgü bir kazanımın adıydı. İnsan, sanat, demokrasi merkezli Köy Enstitüleri felsefesi bu anlamda bir öğreti ve yaşam biçimi olarak günümüzde hayatın her alanında karşılığı olan bir deneyim ve kazanımdır.
2020 TÜRKİYE VE EĞİTİM
Son on beş yılda yoğun bir şekilde eğitimde piyasalaşma ve dinselleştirme süreçleri iç içe yaşanmaktadır. Dinselleştirme politikaları eğitimin evrensel laik doğasını, piyasalaştırma politikaları da eğitim hakkı kavramını yok etmektedir. Eğitim sisteminde sınıfsal, bölgesel, okul bazında ve cinsiyete dayalı adaletsizlikler ve eşitsizlikler yoğun bir biçimde yer almaktadır. Ayrıca yaşanan bu süreçler, ulusal ve uluslararası sınav sonuçlarının gösterdiği gibi eğitimin niteliğini kaybettiğini, kamusal eğitimin çöktüğünü işaret etmektedir. Özel okulların oranının yüzde 15'e çıkması, açık öğretime geçen öğrenci sayısının 1.5 milyona ulaşması, imam hatip okullarına giden öğrenci sayısının 1.5 milyona yaklaşması rasyonel olmayan bu eğitim politikalarının sonuçlarıdır. Eğitimin nitelik kaybında bir başka önemli neden ülkenin öğretmen yetiştirme sistemindeki sorunlardır. Eğitim fakülteleri kitlesel, ezberci eğitim yapan yükseköğretim kurumlarına dönüşmüş, orta öğretim düzeyinde öğretmen yetiştiren Köy Enstitüleri ve Öğretmen okullarının yetiştirdiği öğretmen niteliğini yakalayamamışlardır. Üniversiteler, özgürlüklerini ve özerkliklerini kaybederek suskun, içine kapanmış, motivasyonlarını kaybetmiş ve toplumsal sorumluluklarını yerine getiremez hale gelmişlerdir. Tüm bu nedenlerle Türkiye yeni bir eğitim reformu tartışmasını gündemine mutlaka taşımak zorundadır.
YEREL YÖNETİMLER VE EĞİTİM
Ülkede kamusal eğitimin tüm alanlarda niteliğini kaybetmesi, dinselleştirilmesi ve piyasalaştırılması nedeniyle özel okul sayısı artmakta ve varsıl aileler de çocuklarının eğitimini yurtdışında aramaktadır. Orta ve alt gelir grubundaki ailelerin çocukları sınav sistemleri zorlanarak imam hatip okullarına yöneltilmektedir. Tüm bu koşullar eğitim ve kültürel çalışmaların yoğun bir şekilde yerel yönetimlerin yeni çalışma alanı olarak devreye girmesine neden olmakta ve yeni bir sosyal belediyecilik anlayışının hayata geçmesini zorunlu kılmaktadır. Yerel yönetimler artık elektrik, su, yol çalışmaları dışında sistematik olarak eğitimi gündemlerine, çalışma alanlarına almak durumundalar. Sosyal belediyecilik alanında birçok belediyede çalışmalar yapılmakta olup bu çalışmalar birbirinden kopuktur ve sistematik değildir. Bu konuda bir model üretmek zorunluluğu vardır. Yerel seçim çalışmaları sırasında bunun farkında olan bazı aday adayları YKKED'e başvurarak "yerel yönetimlerde Köy Enstitülerinden nasıl yararlanabiliriz, nasıl ortak çalışma yapabiliriz" arayışına yönelmişlerdir. Daha sonraki süreçlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nun, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer'in enstitülerden nasıl yararlanacaklarına ilişkin açıklamaları basında yaygın bir şekilde yer aldı. Düzenlediğimiz çalıştay, bu konuda özgün, sistematik bir çalışma yaparak yerel yönetimlerin Köy Enstitüleri kazanımlarından nasıl yararlanabileceklerine yönelik bir düşünsel zenginlik üretmeyi amaçlamaktadır. Özellikle kent yoksullarının yaşadığı kent çeperlerinde yapılacak bu çalışmaların insan merkezli sosyal belediyeciliğin geleceği açısından çok değerli olacağı açıktır.
SON SÖZ
Bilindiği gibi, Türkiye kısır tartışmaların yaşandığı, demokrasi kültürünün içselleştirilemediği bir ülke. Son dönemdeki önemli tartışma yaratan Kanal İstanbul örneğinde bilim dünyasının, üniversitelerin sürece ilişkin özgürce açıklamalar yapamadığı herkes tarafından gözlenmektedir. Sadece bu örnek bile ülkedeki siyasal iklimin tüm kurumlar üzerinde bir baskı yarattığını çok açık biçimde göstermektedir. Bu koşullarda alanında uzman arkadaşlarla, yerel yönetimlerde ülkenin özgün kazanımı olan Köy Enstitülerinin güncel uygulama alanlarını tartışmanın, hem demokratik kültürü hayata geçirmek hem de topluma yarar sağlamak anlamında önemli bir karşılığı olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışmalara katılarak düşüncelerini özgürce ifade edecek çalıştay katılımcılarına ve bu çalıştay imecesinde yer alan Konak Belediye Başkanlığına sonsuz teşekkürlerimizle.