KÖY ENSTİTÜLERİ VE HALK OYUNLARI
Prof. Dr. Kemal Kocabaş
25-26 Ağustos 2017 tarihlerinde Bergama Belediyesi "Zeybek Festivali" düzenlemiş ve o etkinlikte "Kozaklı Hasan Çakı Efe, Halk Kültürü ve Köy Enstitüleri" başlıklı bir konuşma yapmıştım. Etkinliğin diğer konuşmacıları Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı öğretim üyesi arkadaşlarımızdı. Konservatuar Halk Oyunları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Öcal Özbilgin ile o toplantıda tanışmıştık. Sevgili Öcal bir ay kadar önce arayarak 1 Aralık 2022 tarihinde öğretim elemanlarının ve öğrencilerin katılacağı "Köy Enstitülerinde Halk Oyunları Çalışmaları" başlıklı bir konuşma yapmamı rica etti. Çok sayıda kaynağı gözden geçirerek hazırladığım konuşmayı görsel bir sunumla salonu dolduran katılımcılarla paylaştım.
Son dönemlerde Köy Enstitüleri; demokratik kitle örgütlerinde, yerel yönetimlerde, üniversitelerdeki akademik çalışmalarda yaygın bir şekilde yer alıyor. Enstitüleri değişik boyutlarıyla irdeleyen çok sayıda kitap ve makale yayımlanırken, enstitülere yönelik paneller, sempozyumlar düzenleniyor. Enstitüler, kapatanlara rağmen tüm özgünlüğüyle beyinlerde, yüreklerde yaşamakta ve günümüze esin kaynağı olmaya devam ediyor. Tümüyle ülke gereksinmelerini temel alan bir anlayışla hayata geçirilen Köy Enstitüleri öğrencilerinin bütünsel gelişimini ve toplumsal yararı öne çıkararak onların "insanlaşma ve toplumsallaşma" süreçlerine imza atmıştır. Enstitüler eğitim tarihimizde ilkleri hayata geçiren eğitim kurumlarıdır. Enstitüler; pozitif ayrımcı, eşitlikçi, laik-bilimsel eğitim felsefesiyle, uygulamalı, özgün iş eğitimi anlayışı, çevre, doğa ve ekoloji duyarlılığıyla, demokratik sanat eğitimiyle günümüze yönelik iletileri vardır. İlk kez eğitim tarihimizde halk oyunları, kooperatifçilik, balıkçılık dersi enstitülerin eğitim dizgesinde yer almış, zorunlu çalgı eğitimi enstitülerde hayata geçmiştir.
Köy Enstitüleri Yasasının 10. Maddesinde "Köy halkının milli kültürünü yükseltmek, onları sosyal hayat bakımından asrın şartlarına ve icaplarına göre yetiştirmek, köyün ekonomik hayatını geliştirmek için ziraat, sanat, teknik alanlarında köylülere örnek olabilecek işler yapmak, kooperatif kurma ve işletme gibi hususlarda köylülerle işbirliği yapmak gibi görevler yüklenmişti. Tüm bunlarla birlikte "neslinin tükenmemesi ve körelmemesi lazım gelen hayvan ve bitki cinslerinin tespiti ve korunması, ormancılığa ait bilgilerin artırılmasına çalışmak ve ormanların faydalarını ve korunmalarını anlatmak vb. " görevlerinin de köy öğretmenlerine verildiği görülüyor. Cumhuriyet, köyü öğretmene teslim etmeyi amaçlayarak ve bu anlamda köyün sınıfına değil köye öğretmen yetiştirmeyi temel almıştır. Köy Enstitülerinin halk kültüründen yararlanmayı temel aldığını belirten Cavit Orhan Tütengil hoca "Milli oyunların Anadolu'nun her köşesinden ses ve ritim taşıyan heyecan verici gösterileri oradadır. Memleketin tabiat güzellikleri, sevgi ve kahramanlık yüklü halk türküleri oradadır. Büyük anasının ördüğü yün çoraptaki nakışı, çevresinin köşesindeki ile kaynaştırarak milli zevkimizin nabzı atan motifleri ışığı kavuşturanlar oradadır. Üç telli saza yüzyılların melankolisini ve sevicini söyletenler, dağları dile getirip ceylanları ağlatanlar oradadır" yorumunu sosyolog gözüyle yapar.
KÖY ENSTİTÜLERİ PROGRAMINDA HALK OYUNLARI
Köy Enstitüleri Programlarında "ulusal oyunlar, jimnastik ve spor" olarak yer alan beden eğitimi dersi "Öğrencilerin yaşadıkları çevrenin koşullarına göre çeşitli doğa ve toplum zorluklarını yenebilecek güçte, gözüpek, çevik, disiplinli ve yurt savunmasında önemle yer alabilecek şekilde yetiştirmeyi amaçlamıştır" ifadeleriyle tanımlanır. Köy Enstitülerindeki halk oyunları çalışmalarında ortaçağ ölgünlüğü içindeki köylerin öğretmenler aracılığıyla neşe, canlılık, yaratıcı bilgiler ve ustalıklarla donatılması temel alınarak her öğrencinin türküleri, şarkıları notadan çıkarabilecek derecede bir saz çalabilmesine, milli oyunları iyi öğrenip oynamasına, sahne bilgileri edinmesine önem verilmişti. Tonguç'un "Canlandırılacak Köy" tasarımı halk kültürü ve güzel sanatların zenginliği ile donatılmıştı. Pakize Türkoğlu bu çabaları; "Tonguç, oyun ekibi yetiştirmeyi değil, öğrencinin bu etkinlikler yoluyla beden kültürü ve kıvraklık kazanması, ulusal ve estetik duygularının sağlıklı gelişmesi, kişiliğinin zenginleşmesi ve kültürlenmesini öngörmüştü" diyerek yorumlar. Tonguç, halk oyunları çalışmalarında yöntemi ulusal oyunların gereksinmelere göre hazırlanan çalışma programlarıyla, sınıflara sırayla gösterilecek ve öğretilmesi gerektiğini ifade eder. Önce enstitü bölgesi içindeki köylerde yaşamakta olan ulusal oyunları öğrenciler iyice öğrendikten sonra öteki enstitülerdeki oyunların öğretilmesi ve oyunların tüm öğrenciler tarafından oynanması yoluyla onlarda ulusal duygu ve hareket eğitiminin kökleşmesi, ritm estetiğinin kazandırılması, eğlenme zevk ve coşkusunun aşılanmasının sağlanmasını amaçladıklarını belirtir. Aksu Köy Enstitüsü çıkışlı eğitimci Pakize Türkoğlu bu süreci "Kız ve erkek öğrencilerin, yönetici ve öğretmenlerin toplu olarak aynı koşullarda yaşadığı bu kurumlarda sabahın erken saatlerinde, müzik eşliğinde başlayan bu bedensel kıvraklaşmayla, yüzlerce insanın ortak bir ritmle havalanarak yarattıkları sanatsal coşkunun onların davranış ve düşüncelerinde derin izler bırakacağı açıktı. Köy Enstitülerinin ulusal oyunlar, işten üretime, teknikten bilgiye koşturan gençliğin yaşamını derinden etkileyip zenginleştiren bir güzellik rüzgarı gibiydi. Enstitülerin özelliğini belirleyen bir ritmdi, kıvraklıktı" diyerek anlatır. 1940'lı yıllarda Ülkenin 21 yerinde binlerce gencin sabah saatlerinde ortak ritmle zeybeğe durması Türkiye'nin yeni insanın davranışı olarak tanımlanıyordu. Eğitmenlerle başlayan halk oyunları çalışmaları enstitüler dayanışmasını üreten imece grupları, enstitülerdeki hafta sonu eğlenceleri, enstitülerin köy gezileri, ve enstitülü öğrencilere köylerine gittiklerinde verilen tatil ödevleri ile çoğaltılması ve yaygınlaştırılması sağlanmıştır.
USTA ÖĞRETİCİLER VE HASAN ÇAKI EFE
Toplumda neşe yaratacak bu alışkanlıkların enstitülerde gelişerek öğretmen adayları yoluyla köy toplumuna yeniden götürülmesi amaçlanmıştır. Oyunların öğrencilere tam anlamıyla teknik ve estetik olarak öğretilmesi için iyi bilen öğrenci ve öğretmenlerden, köylerin ünlü oyuncularından yararlanılacak, kendi yöresinin oyunları kadar öteki enstitü oyunlarının da öğrenilmesi için yetişmiş oyuncular enstitülerce çağrılacaktır. Köy Enstitüleri "Usta Öğreticilik" adıyla eğitim tarihimizde yer alan değişik alanlardan kişilerin istihdam edildiği eğitici kadrosunu yaygın olarak hayata geçirmiştir. 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kuruluş Yasası'nın 17. maddesinde Köy Enstitülerinde öğretmenlik yapacakların belirtilmesinden sonra "Bu enstitülerde uzman işçiler yevmiye veya aylık ücretle usta öğretici olarak çalışabilirler" ifadesine yer verilmektedir. Enstitülerde balıkçılık uzmanı, yapı, demircilik, marangozluk ustaları bu kadrolarda yer almışlardır. Bunlar dışında Aşık Veysel usta saz öğreticisi olarak, yine Kasnak Efe ve özellikle Kozaklı Hasan Çakı Efe usta halk oyunları öğreticisi olarak pek çok enstitüde görev yapmıştır. Bergama Kozak köyünden halk oyunlarını çok iyi oynayan Hasan Çakı Efe önce Bergama Halkevinde Milli Oyunlar Öğretmeni olur. Daha sonraları Hasan Çakı Efe'nin Bergama Kermeslerindeki performansı Kızılçullu Köy Enstitüsü yöneticileri tarafından hemen değerlendirilir. Tıpkı Aşık Veysel gibi "Usta Öğretici" olarak enstitüye alınır. Hasan Çakı Efe, Kızılçullu'da her gün sabah saat 6.00 da efe giysileriyle enstitü meydanındadır. Yaklaşık bin öğrenciye davul-zurna eşliğinde bildiği zeybekleri öğretir. Topluca oynanan Bengi, Harmandalı, Arpazlı ve diğer zeybeklerin öğrencilerde, ortak ulusal bir kültür ürettiği açıktır. Çakı Efe 28 farklı oyunu enstitülere taşımıştır. Usta Öğretici Çakı Efe; daha sonraları Savaştepe, Arifiye, Ortaklar, Hasanoğlan ve Düziçi Köy Enstitülerindeki öğrencilere bu zeybekleri öğretir.
TANIKLIKLAR
Gönen Köy Enstitüsü çıkışlı Fakir Baykurt "Önce kendi yakın çevremizden, sonra yurdun öteki bölgelerinden derlenmiş oyunları 1200 kişi birden oynardık. Mandolinler, akordeonlar çalınır, davullar zurnalar vurulurdu. İyi bilen arkadaşlar ortaya çıkardı, üçer üçer çok geniş bir halka çevirirdik. Buna göre yapılmış alanlarımız vardı. Gümbür gümbür bütün oyunları ayrı figürlerle oynardık. Bizim o yanlar zeybekler yöresidir. Toprağa 1200 ayak birden vururduk. 1200 ayak birden kırardık" ifadeleriyle Gönen'deki halk oyunları çalışmalarını aktarır. Beşikdüzü Köy Enstitüsünün ilk öğrencilerinden Mustafa Başoğlu Beşikdüzü'ndeki halk oyunları çalışmalarını "Bizim enstitümüze, Çifteler Köy Enstitüsünden, görevli olarak gelen öğrenci arkadaş, bir hafta veya on gün kadar bizimle kalıp, Ege'nin bütün zeybeklerini, bizlere öğretmişti. Kendisi de, bizim bölgenin oyunlarını öğrenip, kendi enstitülerindeki arkadaşlarına öğretmişti" ifadeleriyle enstitüler arası dayanışmanın altını çizer. Düziçi Köy Enstitüsü Lütfi Dağlar Düziçi'ne gelen Hasan Çakı Efe'yi "Çakı Efe iyi bir öğreticiydi. Bengi'den başlardı önce. Bengi, oyunların temelidir derdi. Koca Çakı Efe, çalışmadan hiç yılmadı, ama Düziçi'nin yaz sıcakları Kozak Yaylası'nın bu koca efesini yıldırdı, isiliklerden çok rahatsız oldu. Bu yüzden sürekli kalmasını sağlayamadık. Göz yaşlarıyla ayrıldı, ama yetiştirdiği yüzlerce Çakı Efeleri de arkasında bıraktı. Bizim, Çakı Efelerimiz de yeni efeler yetiştirdiler" ifadeleriyle anlatır. Kızılçullu Köy Enstitüsü çıkışlı Fahri Başer "Ben 1941'de Kızılçullu'da öğrenci oldum. Hasan Çakı Efe haftada bir saat olan Milli Oyunlar dersimizin öğretmeniydi. Bize her hafta yeni bir oyun öğretirdi. Diğer enstitülere gittiğinde onun yerine Kasnak Efe dersimize geldi. Bizimle iletişimi çok iyiydi. Gönen, Aksu ve Savaştepe'ye gittiğini biliyorum." Savaştepe Köy Enstitüsü çıkışlı Bahattin Fırtına "Hasan Çakı Efe, Savaştepe'de bir yıla yakın kalır. Oyun figürlerini notalaştırmıştır sanki. En güç figürleri, bedensel becerisi ne olursa olsun herkese kolayca öğretirdi... Savaştepelilere Harmandalı, Soma Zeybeği, Arpazlı, Bengi, Dağlı, Tavas Zeybeği vb. öğretti. Savaştepe'ye gelen Pazarören, Yıldızeli, Pulurlu öğrenciler de bu oyunları öğrendiler. Onlar da Timurağa, Sivas Ağırlaması, Erzurum, Artvin barlarını öğrettiler" ifadeleriyle Savaştepe Köy enstitüsündeki halk oyunları çalışmasını aktarır. Savaştepe Köy Enstitüsü çıkışlı müzik öğretmeni Mehmet Duru Hasan Çakı Efe'yi "Hasan Çakı Efe usta öğretici olarak Savaştepe'deydi. İlk geldiği gün öğretmenlerimize müziksiz olarak bir gösteri yapmıştı. Ben de nöbetçi olduğum için izlemiştim. Efe göreve gelirken zeybek giysileriyle gelmişti. Kuşağına takacağı kaması, çakmaklı tabancası ve diğer tüm herşeyiyle efeydi. Meydanda kükredi, sıçradı, gerildi ve bir yay gibi boşaldı. Toprağa diz vurdu, fır fır döndü. Tüm bu devinimler bu kadar akıcı zeybek tavrına bu kadar uyumlu ve anlamlı olamazdı. Tanrı tarafından doğru bedene verilmiş üstün yetenek ürünüydü sergilediği figürler.Efe doğmuş, efe törelerini özümsemiş ve öyle yaşamıştı" ifadeleriyle anlatır. Edebiyatımızın çınarı Yaşar Kemal de "Gün yüzü görmemiş türküler, halaylar, gün yüzü görmemiş bir taşkınlık doldurmuştu bozkırın uçsuz bucaklığını" ifadeleriyle enstitülerin halk kültürüne yaptığı katkıları özetler. Köy Enstitülerindeki halk oyunları çalışması 1954 sonrası Öğretmen Okullarında aynı duyarlılıkla sürdürülmüştür.
Son söz Cavit Orhan Tütengil'de olup "Köy Enstitüleri, Türk inkılabının, millet temelinde başlamış olan hayırlı Rönesans hareketidir. Türkiye'de tahsil kurumları içinde, milli vasfına en ziyade layık olan Köy Enstitüleridir" der. Bu millilik ifadesi günümüzde çokça seslendirilen millilik değil ulusaldan evrensele onurlu yürüyüşün adıdır.