YEREL YÖNETİMLER, YENİ ARAYIŞLAR VE BİR ÖNERİ

YEREL YÖNETİMLER,  YENİ ARAYIŞLAR VE  BİR ÖNERİ

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

Türkiye 31 Mart 2019 tarihinde yerel yönetimler için seçimlere gidiyor.  Partilerde nesnel kurallara, ilkelere ve de çoğu yerde liyakata  dayanmadan yapılan aday belirleme süreci, yarattığı tartışmalar ve kırgınlıklarla  süreç işliyor.  Adaylar da yavaş yavaş TV ekranlarına, meydanlara, pazarlara   çıkıp  öngörülerini, projelerini açıklamaya başladı. Ülkedeki sistem değişikliğinden sonra TBMM büyük oranda işlevsiz kalınca  “demokrasi ve katılım”  kültürünün yaşam bulduğu tek alan yerel yönetimler kaldı. O nedenle  “demokrasinin bekası” anlamında önemli bir seçim.  Yerel seçimler öncesi tartışmalar, Cumhur ittifakının içeriği boş, hamasete dayalı ve inandırıcı olmayan  beka!  önceliği,   tarım ürünleri, özellikle patlıcan  fiyatları ile ilgili tartışmalar ve  iktidarın tanzim satışları üzerinden yürüyor.

Özellikle yerel yönetimlerde iktidara gelmek isteyen sosyal demokrat adayların, ülkede kalıcı bir demokrasi deneyimini üretmek için  bu dönemde üzerlerine tarihsel bir görev düşüyor.  Yerel yönetimlerde  her aşamada katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, ranta kapalı,  ego ve kibiri aşan, halka dokunan bir yerel yönetim  anlayışını üretmek zorundalar. Nitelikli belediyecilik çalışmaları dışında çalışmalarının merkezine kadınları, kızları, yoksulları, engellileri  temel almaları gerektiğine düşünüyorum…  Sınıfsal farklılıkların yoğun yaşandığı büyük  kentlerde, yerel yönetimlerin rutin belediyecilik   dışında “eğitim, kültür ve sanat ” anlamında yapabilecekleri çok şeyler olduğu düşüncesindeyim. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana gibi büyük kentlerin  çeperlerinde yaşayan kent yoksullarının hayatlarında ışık olabilmek, onlara yönelik “pozitif ayrımcı” yerel yönetim politikaları üretmek önemli.  Balçova, Nilüfer, Tepebaşı, Lüleburgaz ve pek çok sosyal demokrat  belediyede toplumcu yerel yönetim anlayışları iyice irdelenerek  günümüze yeni projeler geliştirilebilir.

  Köy Enstitüleri, bu ülkede hepimizin insan vicdanını, özgür, yaratıcı, üretici, eleştirel aklı öne çıkaran  bireyin nasıl olması gerekliliği ile ilgili bir hafızayı hatırlatıyor. Bilmek yapabilmektir, öğrenilen bilgiler iş üretmek, problem çözmek amaçlı olması gerektiğini ifade eden enstitü eğitim sistemi  kazanımlarından, uygulamalarından,  felsefesinden de esinlenerek   yerel yönetimlerde nelerin  yapılabileceğini tartışmak güncel bir görev olarak karşımızda.  İnsanı, sanatı, demokrasiyi, özgürleşmeyi  ve üretimi temel alan bu kazanımlardan esinlenerek  “Meslek Enstitüsü” olarak da adlandırabileceğimiz bu merkezlerde temel hedef “Canlandırılacak Ülke ve İnsanlarımız” olmalıdır.  Bu anlamda büyükşehir belediyelerine önerilerimiz var.

1)Büyük kentlere göç etmiş, kent kültüründen ve eğitim kültür olanaklarından yeterince yararlanamayan kitleler için özellikle  halkevleri deneyimini de  aşan çok amaçlı  “eğitim-kültür merkezleri” açılabilir.  Bu merkezlerde bilgisayar olanakları, kütüphane, kreş, teknik beceri işlikleri, müzik-resim atölyeleri, sinema salonları  olmalıdır.

2)Bu çok amaçlı eğitim-kültür merkezlerinde atanamayan öğretmenler istihdam edilerek özel kurs, ders alamayan  kent yoksullarının çocuklarına eğitim anlamında etüt saatleri yaratılarak  okul derslerine ve geçiş sınavlarına yönelik   destek verilebilir.

3)Bu merkezlerde kent yoksulu kadınlarımıza üretici haline getirecek  her alanda beceri eğitimi (Ev sanatları,  biçki-dikiş-dokuma, çiçekçilik, fidecilik, hediyelik eşya,   yaşlı-çocuk bakımı, bilgisayar, çalgı eğitimi, resim vb. gibi) vererek onların yaşamlarına anlam katmak, özellikle kız öğrencilerin eğitim hakkından yararlanmalarına yönelik  çalışmalar üretilebilir. Bu merkezlerde kadınların ürettiği ürünler belirli dönemlerde sergilenerek satışı da sağlanabilir.

4)Bu merkezlerde güzel sanatlar öne çıkarılmalıdır. Sanatının yaratıcılığında mutlaka yararlanılmalıdır.  Kent yoksullarının çocuklarıyla büyük müzik grupları (mandolin, flüt vb.)  oluşturularak onların  kendilerine bir grup içinde veya bireysel olarak  ifade etme olanağı verilmeli, yeteneği ile öne çıkan çocuklar desteklenerek  eğitimlerini sürdürmelidirler.  Kent yoksullarının kendilerini ifade edebilmeleri için dergi, gazete gibi yayın organları çıkarılabilir. Benzer çalışma tüm sanat dallarında yapılmalıdır.

5) Bir yönetim organizasyonu kurularak oluşturulan bu merkezlerde atanamayan öğretmenler, üniversitelerde bursa gereksinim duyan öğrenciler hizmet karşılığı, emekli  öğretmenler ve gönüllü insanlarımız çalışabilir.

6)Bu merkezlerde büyük kütüphaneler, cep sinemaları  oluşturarak  merkezin bir “Aydınlanma Okulu” işlevi görmesi sağlanabilir. Buralarda çocuklara, kadınlara ve ailelere yönelik sosyal hizmetlerden, psikologlardan, eğitimcilerden yararlanarak söyleşiler yapılabilir.  Seçme özel filmler getirilerek yöre halkı sinemayla tanıştırılabilir.

7)Bu merkezlerin oluşması için mimari bir proje yarışması açılabilir. Bu fikirler daha da olgunlaştırarak protip bir proje gerçekleştirilebilir. Bu merkezler aracılığıyla kent yoksullarının yaşamlarında aydınlık bir sayfa açılabilir.

8)Bu merkezlerdeki kadınlar, öğrenciler, aileler periyodik olarak “kent gezileri”  düzenlenerek onlara içinde yaşadıkları kentin tarihi ile ilgili farkındalık üretilebilir.

9) Buralardaki eğitim süreçlerinde katılımcılara kooperatifçilik ile ilgili her tür bilgi verilmeli, sürece katılanlara imece-dayanışma ve üretici olmanın  değeri, önemi  ve değeri bir kültür  ve uygulamalı olarak aktarılmalı, teknoloji ve sanatla barışık süreçler üretilmelidir.

10) Bu çalışmalara farklı demokratik kitle örgütlerindeki gönüllülerin de katılımı  sağlanarak yeni bir dayanışma kültürünün yaratılması sağlanabilir. Yerel yönetimler büyük kentin bazı bölgelerinde “dernekler yerleşkesi” yaratarak demokratik kitle örgütlerinin ayakta kalmasına katkı sağlamalıdır.

11) Yerel yönetimler eğitim kurumu olan okulların her tür tamirat, onarım ve olanakların iyileştirilmesi çalışmalarına katkı vererek öğrenciler aracılığıyla veliler ve ailelerle ilişkilerini geliştirmeli, olanaksızlıklar yüzünden hiçbir öğrenci okul dışında kalmamalıdır.

12)Son yıllarda ülkemizde özelliklere kadınlara yönelik şiddete karşı kadın sığınma evleri  geliştirilerek çoğaltılmalı ve buralarda kalan kadınlara yönelik her tür destek verilmelidir.

 

Bu öneriler daha da zenginleştirilebilir.  Yerel yönetimler, halka vereceği nitelikli yerel yönetim hizmetleri  dışında kent yoksullarının akıl ve bilim dışı gruplara bırakılmaması, “eğitim, sağlık, yaşam  ve çevre”  hakkını öne çıkararak,  onların özgür ve bağımsız birey olarak ayakta kalmalarını sağlamak, yaşama tutunma, üretici kılma, kültür ve sanatla buluşmalarını sağlamak amacıyla bu merkezlerde  tıpkı 1940’lı yıllardaki enstitülerdeki gibi aydınlanma düşüncesini hayata geçirebilir… Ne dersiniz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI