"BENİM DALAĞIM NEREDE !?"

 "BENİM DALAĞIM NEREDE !?"

Bu soru öyle sıradan, öyle hafife alınacak cinsten bir soru değil!.. Bu soru, ülkemizdeki 'Özel' sağlık kuruluşlarının ne halde-âmelde olduklarını, ne kadar sorumsuzca davranabildiklerini gösteren, duyanların tüylerini diken diken eden bir sorudur!..

Yalova İlimizde, 55 yaşındaki Ahmet Kıral isimli vatandaş, karın ağrısı şikâyetleri nedeniyle 'Özel Bir Hastaneye' muayene olmaya gider... Hastalık sebebinin belirlenmesi için, doktoru hastanın dalağının alınarak, İstanbul'da bir hastanenin pataloji servisine gitmesi gerektiğini söyler... Hasta kabul eder, ameliyatla alınan dalak, İstanbul'a 'Kargo' ile gönderilir... Ancak, Sağlık Bakanlığı'nın kesin bir talimatı vardır; bu tür kargolar öyle sıradan kargo şirketleriyle değil, Bakanlığın bildirdiği kargo şirketleriyle gönderilmesi ve 15 gün içinde de, sonuçların geri gelmesi gerekmektedir!..

10 Kasım 2020'de ameliyat olan Ahmet Kıral'ın oğlu Ünal Kıral, 15 gün sonra bu özel hastaneye gider, durumu sorar, sonuçların henüz gelmediğini söylerler... Bundan sonra defalarca yine giden oğluna, aylar sonra şöyle derler: "Bizim gönderdiğimiz dalak, kargo şirketinde kaybolmuş, kusura bakmayın!.."

Bunun üzerine durumu araştıran aile, kargonun Sağlık Bakanlığı'nın listesinde olmayan, 'sıradan' ve ucuz bir kargoyla gönderildiği, yolda patlayan dalağın, kargo şirketi tarafından çöpe atıldığını öğrenirler!.. Aile, Avukatlarıyla birlikte bu özel hastaneye suç duyurusunda bulunmuşlar; dalak asla geri gelmeyecek ama, bakalım sonuç ne olacak!?

Şimdi oturup da bir düşünün; bu durum sizin veya çocuklarınızın birinin başınıza gelse, siz neler yapardınız acaba? Para harcayarak özel bir hastaneye gidiyorsunuz, her dediklerini yapıyorsunuz, bir organınızı alıyorlar, sonra bunu sorumsuzca kaybediyorlar!.. Ne hastalığınızın sebebini öğrenebiliyorsunuz, ne de o organınızı geri getirebiliyorsunuz; hiç çekinmeden sağlığınız için harcadığınız paralarla, enayi gibi orta yerde kalıveriyorsunuz!..

Başedemediğimiz kadına şiddet ve cinayetler, bir anlık öfke sonucu işlenen ağır suçlar, bu ülkenin 'kaderi' olmaya başladı!.. Bu son yıllarda ne oldu bize, neden bu hale geldik!? Bu kadar asabi ve mızlı olmamızın, insanları her konuda aniden kırıvermemizin temel sebepleri neler!? Üniversitelerimizde bunca Sosyoloji ve Psikoloji profesörleri var, niye bunları iyice araştırıp da, ilgili mercilere neden rapor etmiyorlar-edemiyorlar acaba!? Bu insanların ömürleri boyunca vergi verdikleri 'Devlet' ne diye var!? Bu haberleri Milletvekilleri okumuyorlar-duymuyorlar mı, neden bir araya gelip de çözümler üretmiyorlar!?

İnanın son yıllarda bu ve benzeri haberleri yazıp-yorumlamaktan biz gazetecilere de gına geldi artık!.. Bu insanlar neden biraz kendilerine çeki-düzen vermiyor, neden basına malzeme olup duruyorlar!?

Neyse, bu konuyu burada bırakıp, birkaç şairimizden dizeler sunalım bari...

İbrahim Ergin "O Ağaç" şiirinde: "Beni görür görmez tanıdı/ Ormandaki ağaç/ Birşeyler fısıldadı/ Bir başka ağaca/ Sonra ağaçtan ağaca/ Uğuldadı yokluğun!.." diyor...

Cahit Sıtkı Tarancı "Akşam vakti Deniz" şiirinde: "Bu akşam vakti deniz/ O bütün hasretimiz/ Sanki gelmiş de dile/ Nedametin sesiyle/ Çarparak kayalara/ Çarparak kafalara/ 'Yetmez mi' diyor deniz;/ 'Karada çektiğiniz?' " diyor...

Orhan Veli de, 'Efkârlanırım' şiirinde; "Mektup alır, efkârlanırım/ Rakı içer efkârlanırım/ Yola çıkar, efkârlanırım/ Ne olacak bunun sonu bilmem?/ 'Kâzım'ım' türküsünü söylerler/ Üsküdar'da/ Efkârlanırım!.." diyor...  İşte ben de diyorum ki; yahu gazetelere haber malzemesi olacağınıza, şiir yazıp, şiir okusanıza be canlarım!..           Sakin KOŞAR...

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI