"BİAT VE İTAAT "KÜLTÜRÜNDE HAK VE ÖZGÜRLÜK OLAMAZ
AKBELEN'de yaşanan sorunla ilgili bir sağcı parti lideri, tepkilere neden olan gerçekler,
Ona göre eylemler iktidarı güç duruma düşürmek için kasıtlı olarak yapılmaktadır,den hiç söz etmeksizin, tepki gösterenlerin sorumluluğu üstüne bir görüş bildirmiştir. Ona göre tepkiler GEZİ OLAYLARININ bir örneği ve amaçlı olarak yapılmaktadır.
Oysa bu eyleme gerekçe olan etkenlerden birine bile değinmiyor. Suçlamalardan bunlara yer kalmıyor demek. Ne ormanın talan edilmesine değiniyor. Ne bu katliamın yarattığı çevre kirliliklerinden söz ediyor. Ne de bu ormanların gelecek kuşakların da malıdır anlayışı üstüne bir şey söyleyebiliyor.
Tepkiler neden gösteriliyor?
Ağaçların kesilmesine. Çevrenin yaşanmaz koşullara gösterilmesine, yer altı sularının kirlenmesine yol açacak diye, birilere herkesin ortak malı olan ormanın rant kapısına dönüştürülmesine. Âmâ bizim beyimiz için bunların hiç biri sorun değil. Sorun bu görüntüyü yaratan anlayışa karşı ormanın korumak isteyen anlayışın kavga etmesidir.
Gelişmemiş toplumların hiç birinde sağ partilerin ne insan hakları, ne demokrasi ne hak ve özgürlüklerin kullanılması gibi konular yer almıyor.
Çünkü onlar için bu konular sağcıların değil sosyal demokrat ve öteki solcuların işidir. Sağcılar biat ve itaat kültürüne bağlı oldukları için bu kültürün dışına çıkamazlar.
Geçmişte bu köşede defalarca yazdığımız bir şey var: Sağ anlayışın elinden herkesin ortak konusu olan, vatan, bayrak, din iman gibi konuları alın ve deyin ki bunları konu olarak. propaganda aracı olarak kullanamazsınız ne olur biliyor musunuz?
Söyleşecek tek bir sözcükleri bile olmaz. Çünkü ne hak ve özgürlüklerden söz edebilirler. Ne hukuk dışı anlayışlara karşı bir şey söyleyebilirler. Ne de biat ve itaatın dışında bir diyecekleri kalır ortada.
Yer altı ve yer üstü enginliklerimiz bizden önce yaşamış olanların malıydı bu gün yaşayanların da malıdır. Yarın yaşayacak olanların da hakkıdır. Bu hakkı bununun insanca yaşama adına kullanırken aynı zamanda yarın yaşayacak olanlara da aktarmamız gerekir. Biz nasıl bizden öncekilerden devrildiysek yarın yaşayacaklar da bizden bu yaşama haklarını alacaklardır. Onun için başta su gibi orman gibi deniz gibi göl gibi varlıkları geleceğe de katkı verecek şekilde devretmek, bırakmak zorundayız. Bunun kavgasını insan diyebileceğimiz herkesin vermesi gerekir. Bunun kavgasını birlikte yapmak zorundayız.
Ancak bir anlayış var ki yarına bırakmak için hiç bir kavgaya yanaşmıyor. Hatta kavga edenlere saldırıyor bile. Peki bu gün bu kavga verilmezse yarınki nesiller ne yapacaklardır?
Onların yaşama haklarını ellerinden alma hakkını kim veriyor birilerine?