BİR "EYLÜL YAŞANDI BU ÜLKEDE"


 

  Bir Eylül yaşandı ve adına "12 Eylül" dediler.. Yazıldı, çizildi kimileri övgüler düzdü kimileri sorular sordu, yanıt beklendi bir yerlerden. Ne hazindir ki o  beklenen yanıtlar gelmedi bir türlü. Övgüler ise hala sürüyor yıllar geçse de aradan. Kimi zihinlerde hala sorgulanıyo, kimi zihinlerde hala suçlular aranıyor.

      Ve ülkemiz hala bu günün olumsuzlukları içinde bir Eylül ayını yaşıyor. Aynı zaman da dünya bu Eylül gölgesinde, bugünün koşullarını yaşamak zorunda görünüyor... Demek ki o kadar önemli bir günmüş ki hala gölgesi dolaşıyor bizim ve dünyanın üzerinde.

   Çok yazıldı, çok söylendi ama yazılmayan ve söylenmeyeni de bir o kadar çoktu bu ayın. Örneğin hangi derinliklerden geliyor bu söylenmeyenler ve yazılmayanlar?

Neler saklanıyordu bu derinliklerde acaba? Bunu hatırlatmakta yarar var mı acaba?

    Lozan antlaşmasını imzalayan delegasyonu eleştiren bir ABD senatörü şöyle demiş miydi acaba: Bu antlaşmaya imza koyanlar tarihin en büyük sorumluluklarını üstlenmiştir. Yarından sonra gelecek nesiller sizden bunun hesabını soracaktır. Sözler aynı olmasa  bile anlamı  aynısıydı bu söylemin, Bunu ifade eden adamın ülkesi Lozan'da kurulan TC devletini uzun yıllar tanımamıştı.

   İşte 12 Eylülü bu en dip noktasından başlayarak anlamak mümkündü.

   Kemalist Devletin 10'cu yıl kutlamalarından sonra dünyaya sunduğu mesaj da birilerini  çok ama çok üzmüştü. Şöyle bir emir yağdırmıştı yandaşlarına: Kemalist cumhuriyeti yıkmak için onun din ve kürt düşmanı olduğunu söyleyiniz. (işleyiniz demek istiyordu elbet)

     Bunu kimlere söylüyorlardı acaba?

Cumhuriyetin düşmanları kimlerdi acaba o zamanları?

   SOVYET Sistemi çöktürüldükten sonra aynı talimatı Avrupa'nın bir dış işleri bakanlar toplantısında  yinelenmişti ve şöyle dinmişti; Bin yıllık İran devleti çöktü, Sovyetler sistemi çöktü. Ama TC hala ayakta. Bu bir övgü değildi yandaşlara söylenmiş yergi sözüydü..

   12 Eylülü bu derinliklerden çıkarıp yorumlamak gerekirdi ama ne yazık ki hiç biri buna yanaşmamıştı.

   Bu darbeyi "OUR BOYSLAR" yaptı diyenler acaba neyi açıklıyordu?

Kimdi ki bu our denilenler acaba?

Neden ve niçin "OUR BOYS" oluyordu.

   12 Eylülü anlatmağa çalışanlar ve aklama peşinde koşanlar, hiç bu derinliklere inebiliyor muydu? Yoksa o karanlıklarda kaybolmaktan mı korkuyordu?

    Peki 12 Eylülden sonra benzer söylemler oldu mu acaba? Medyada şöyle bir deyişe rastladı sonradan? Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir. Bunu söyleyen yine birilerinin çok kıymetli DOSTU VE MÜTTEFİKİ idi.

     Dahası var şöyle diyordu bunların dostları?

Türkiye'nin beşte ikisini oluşturan doğu bölgesi işgal altındadır. Bu bir yetkili kişiye sorulduğunda, onun  şöyle dediğini yazdı gazeteler: Efendim bu resmi bir söylem değil ki..

    V S. VS. tüm bunları açıklamadan kimse ne 12 Eylül'ün reel özet dersini anlayabilir ve ne de açıklayabilir. Bu Eylül'de bunu yeniden anladı bazılarımız. Anlayamayanlar ise kahramanlıklarına sığındı her zaman.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI