Muhalefet lideri bütçe görüşmelerinde eleştirilerini sıralıyor. Doğru -yanlış gelebilir izleyenlere. Demokrasilerde iktidar adına bu eleştirilere yanıt vermek gerekli. Ancak yanıt gelmiyor gelmesi gereken yerden, yada beklenen yanıt gelmedi. Bir sürü atışmalar-sataşmalardan sonra eleştirilere yanıt vermesi istenen yetkililer geliyor kürsüye. Ancak konuşmalara eleştiri ile yanıt ile uzaktan -yakından ilgisi olmayan bir sözle başlıyorlar. Herkesin acaba söylenenlere nasıl yanıt getirilecek beklentisi içinde olduğu bir zamanda yanıt vermesi gereken kişi eleştirileri getiren kişiye söyleniyor. Diyor ki. Sen önce adaylığını açıkla, sonra konuş..
"Buyrun buradan yak" denilen bir manzara çıkıyor. Eleştirilere yanıt vermesi gereken kişi önce, yıllardır birlerinin dillerinde dolaştırdığı ADAYINIZ KİM sorusuyla başlıyor.. Ne perhiz ne lahana turşusu örneği ile..
Demek ki birileri için memleketin en büyük sorunu Kılıçtaroğlu'nun adaylığını açıklaması oluyor. Bir gün değil bir ay değil birkaç senedir yandaş medya bu sorunun öne alınmasını tartışıyor, konuşuyor..
Adaylağı açıklanması istenen kişinin bir isim vermesi memleket için bu kadar mı önemli? Tüm sorunların önüne geçecek kadar mı öncelik? Diyelim ki bu isim açıklanmadığı için ülkenin şu sorunları oluşmuş.. Tam o zaman o sorunların çözümü için adaylık isminin açıklanması gerekir. Ama gerçekte böyle bir şey yok ki..
Şayet Kılıçtaroğlu adayı açıklarsa yaptığı eleştirilerini yanıtı mı gelecek?
Ülkede sorun olarak görünen enflasyon ve ötekiler çözüm mü bulacaksa?
Oysa sayın Kılıçtaroğlu'nun en çok vurgu yaptığı kimi devlet kurumlarının Sayıştay'a gerekli bilgileri vermediğini ileri sürüyordu. Bu denetim tarihinde örneği bulunmayan bir görüntüydü. Bunun nasıl bir yanıtı olabilirdi?
Merak edilen konu bu iken neden ille de aday isminin öne çıkarılmakta olduğunu açıklayacak bir mantık bulunamıyor..
Sen neden adaylığını açıklamıyorsun diye sorulması ve üstelik yıllardır aynı sorunun yanıtının beklenmesi birileri için neden bu kadar önemli oluyor?
Eleştirilerle aday ismi arasında nasıl bir bağlantı var da önce bununla başlanıyor konuşmaya.
Bunun elbet bir nedeni vardır ama onu gündeme taşıyanların bunu açıklaması gerekir, bizim değil..
Ancak asıl ilginç gelen ne oldu biliyor musunuz?
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından bir gün sonra mecliste yaşanan bir olay var.
İktidar adına açıklama yapan kişi olayı kınıyor ama bunun nedeni bir gün öce kürsüden yapılan sert konuşmadır dedi.
Olay bir milletvekilinin hastanelik edilmesiydi. İktidar adına konuşan kişi bu hoş olmayan olayı da Kılıçdaroğlu'nun bir gün önce yaptığı sert eleştirilere bağladı. Olay kabulenemez ama eğer o sert konuşma olmasaydı bu üzücü olay da olmazdı, deyiverdi bir konuşmacı..
Bu mantığı açıklayabilmek için, bizim gibi yıllarca felsefe okuaya ve öğretmeye gerek yok.sadeci bunu söyleyen kişi gibi düşünmeye ,anlamaya, varlık ve olaylara bakmağa gerek var.yani bu mantığı anlayabilmek için ancak böyle bakmak gerekirmiş,
Dünyanın hangi demokrasi anlayışında hangi hukuk devletinde böyle bir anlayışı demokrasinin olmazları arasında gösterebiliriz ki.
sadece bizde geçerli bu..