DÜNYAYI İKNA ETMEKTE ZORLUK ÇEKİYORUZ GALİBA
Uluslar arası göstergelerde bize ait olduğu söylenen rakamları sıkça izliyoruz, bazen de yazıyoruz. Örneğin hukuk alanındaki yerimiz, demokrasi sıralamasındaki yerimiz, hak ve özgürlükler alanındaki görüntümüz, basın özgürlüğü sıralamasındaki yerimiz. gibi sıralamalara baktığımız zaman bunların çoğunda istemediğimiz bir yerde geçiriliyor adımız. Örneğin kirlilik sıralamasında rüşvet sıralamasında yıllardır ilk sıralarda geçiyor adımız. Üstelik tüm değerlere bizden daha çok bağlı olmadığını söylediğimiz alanlardaki bu görüntüler o değerlerle asla bağdaşmayacak bir sıralamanın içinde gösteriliyor.
Bu sıralamalarda istemediğimiz noktalarda gösterilişimizin elbette bir sorumlusu ve sorumlularının olması gerekir. Birileri öyle hatalar yapıyor ki bu sıralamalardaki yerimiz ortaya çıkıyor.. Yıllardır bu görüntümüz yansıtılırken rakamlarda nedense bunun önüne geçmesi gerekenlerin ne sesleri çıkıyor ne de konuyla ilgili bir açıklamalarını duyuyoruz. Hele onların yandaşı denilenlerin ise zaten bir şey söylemesi beklenmiyor. Böyle bir söylemin dışında tutuyorlar kendilerini. Yandaş denilen bir ekip bu sıralamaların hiçbirini ne haber yapabiliyor ne eleştiri getirebiliyor. Bunları yokmuşcasına davranıyor. Yandaş denilen ekibi bu olumsuzluklardan hiç biri ilgilendirmiyor veya rahatsız olmuyor gibi.
Bu görüntü içinde bakıyor dünya. Bizim tüm söylemlerimize karşı dünya kendi bildiklerini okuyor. Bizim doğruluk söylemlerimize karşı dünya rakamların gösterilerine dikkat ediyor. Örneğin hukuk devleti alanında sıralamada yer alan ülkelerin içinde son sıralarda gösteriliyoruz Yani dünya bizim hukuk devleti anlayışımızı, söylemlerimizdeki gibi görmüyor. Son yıllarda AİHM kararlarına karşı bakışımız hiçbir hukuk devleti anlayışı içinde yer almıyor diye bakıyorlar. AİHM kararlarını tanımadığımızı bile söyleyenlerimiz olunca başkalarının bizim hukuk anlayışımıza saygılı olmasını nasıl bekleyebiliriz ki?
Örneğin geçmişin, komünizm, bölücülük gibi öcüleriyle kullanılan devlet anlayışı son yıllarda bir de FETÖ öcüsüyle kullanılır olmuştur. Bu öcü bu toplum için geçerlidir ama bizim dışımızda bunun öcü olarak kabul eden yoktur. Çünkü onların hukuk anlayışlarında böyle bir öcüye yer verilmemektedir. Nitekim binden fazla kişiyi FETÖ cü diye sığındıkları ülkelerden geri istemişiz akma sadece üç kişiyi iade etmişler. Gerekçe olarak da bir hukuk eksikliğini ileri sürenler olmuş iade etmeyenler arasında. Yani diyorlar ki bu kişileri iade edebilmemiz için yeteri hukuk gerekçeleri bulunmamaktadır. Bize göre suçlu görülüyorlar ama onların hukuk anlayışlarında suçlu sayılmamaktadırlar.
Son NATO toplantısından sonra alınacak ülkelerle ilgili isteklerimizi sıralarken "onlar bunu yapsınlar ondan sonra destek veririz dedik. Dedik ama ne kadar inandırıcı olabildik acaba? Bizim yasaların suç saydığı eylemleri onların yasaları suç saymadığı zaman anlaşmazlıklar çıkabiliyor. Nitekim bu toplantı sürerken orada bölücü örgüt adına gösteriler yapılıyordu. Bizim bazı kanallar neden bu gösterilere izin verildiğini soruyordu. Nedeni belli değil mi? Bizim suç saydığımız gösterileri onların yasaları suç saymadığı için yapılabiliyor.
Dünya ile uzlaşmadan uyum içinde olmaya özen göstermeden isteklerimizin başkaları tarafından kabul görmesini bekleyemeyiz. Önce bu uyumu yaratmak zorundayız..