KİMLER , HANGİ ANLAYIŞ HAZIRLADI BU KOŞULLARI
Kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biri iken, dışarıdan saman almak zorunda kalan bir ülkeye gelişimizin nedeni olması gerekir. Çünkü durup dururken ve herhangi bir neden olmadan hiçbir ülke bu duruma düşemez. Bunun bir nedeni olması gerekir ve açıklamasının yapılabilmesi gerekir.
Bunları geçmişte duyuyordu bu toplum ama son yıllarda duyamaz olduk. Örneğin, Dünyada tütün deyince Türk tünü aklı gelirmiş bir zamanlar. Dünyada reklamlarda ilk başta bu yer alıyormuş.
Pamuk deyince de, en kaliteli pamuğu üreten ülkelerin arasında biz ilk üçün içinde gösteriliyormuşuz..
Bu masların anlatıldığı yıllarda Türkiye KENDİ KENDİNE YETEN altı ülkenin içinde sayılıyormuş..
Tarımımız bu kadar güçlü müydü ki o devirler..
Yani dünya karasabanla tarım yaparken biz makine tarımına mi geçmiştik?
Hayır biz da o zaman karasabanla yapardık tarımı.
Hatta çifte koştuğumuz hayvanlarda biri başka olabiliyormuş Yani bir yanda eşek bir yanda öküzle çekiyormuşuz toprağın çizimini..
O koşullarda dışarıya muhtaç olmadan idare edebiliyormuşuz üstelik idare edebilen sayılı ülkeler arasında yer alıyormuşuz.
Bu koşullarda bile dünya ile yarışan bir toplum yaratmışız.
Dünya makine tarımına geçince bile biz eski usulle devam etmişiz.
Öte yanda gelişen sanayi koşullarına a yak uydurabilmek için çalışmışız ve onlarda ne varsa bizde de yavaş yavaş onları yapmağa başlamışız. Örneğin demir çelik sanayisini kurmuşuz.. Uçak fabrikasını kurmuşuz ve hatta yüzden fazla uçak satmışız dışarıya..
Bu sattığımız uçaklardan biri altmışlı yıllara kadar ayakta durmuştu.
Ama bunun ne resmi vardı ne de haberi yer almıştı basında..
Elbette bunun da bir nedeni vardı..
Sonra büyük sanayi kuruluşu olarak kağıt fabrikasını kurmuşuz ve yaygınlaştırmışız ülke topraklarında.
Böyle bir manzaradan gelmişiz en son bu günkü noktaya..
BU GÜNKÜ NOKTAYI GEÇEN YILKI BİR AÇIKLAMA ÇOK İYİ ÖZETLEYİP VERİYOR BİZE..
Geçer yıl saman alımı sırasında etkili ve yetkili birinin söylediği şu söz nereden nereye geldiğimizin belgesi oluyordu: Paramız var ki saman alabiliyoruz.. Başta saydığımız ülkeden bu son noktaya getirilmiş bir Türkiye manzarası var artık önümüzde
Bu noktada neyle övündük?
Başlangıçta söylediğimiz Türkiye'ye dönmek düşüyle değil o başlangıçtaki Türkiye'yi getiren kazanımları BABALAR GİBİ SATARIM diye övündük. Hatta bu satmaları yaparken kendimize övgüler bile yağdırdık.. Bak biz bunları başarabiliyoruz demek istedik.
O fabrikaları babalar gibi satan kişi acaba kimlerin malını ve kimlerden devralarak satıyordu?
Hadi diyelim ki o bunları satmak için birilerinden emir aldı belki para bile aldı. Ama onun satarım demesini çılgınca alkışlayanlar ,onay verenler kimlerdi dersiniz?
Onlara ne demeli bu gün?
Hatta babalar gibi satarken de büyük yalanlar süslüyordu satacaklarını.. Örneğin diyordu ki bunları satınca elimize para geçecek bununla yeni iş alanları açacağız..
Tam bu sırada alkış tufanı kopuyordu. Neyi alkışlıyorduk mallarımızın satıldığını, onlardan yoksun kalacağımızı alkışlıyorduk..
Ve daha öteki yalanları alkışlıyorduk.. Kim söylüyordu bu yalanları dersiniz?
Kimler fabrikalarımız satılıyordu bayram yapıyordu acaba?
Bu gün dolar şu olmuş açlık yoksulluk sınırı buymuş işsizlik bu kadar olmuş türünden haberler o gün alkışlarımızın seslerinden başka bir şey değil. Ben alkışlamadım ama.