Saldırganlığın sıfırlandığı bir toplum yok gibi. Bir dönem de yok.Ancak bazı dönemlerde ötekilerden daha fazla saldırganlık örnekleri görülebiliyor. Son zamanlarda ise saldırganlık zirve yapıyor gibi. Üstelik en acımasız örnekleriyle..
Elbette bu rastlantı ile açıklanabilecek bir durum değil. Önemli nedenleri etkenleri vardır bu görüntünün oluşmasında.. Hiç bir toplumsal değer saldırganlıkları onaylamazken ve hele bizim gibi toplumlarda bu değerlerin sürekli öne çıkarıldığı koşullarda artması bir hayli düşündürücü olmalıdır.
Düşündürücüdür diyemiyoruz çünkü herkes için öyle görünmüyor.
Bizi düşündüren başkalarını hiç mi hiç düşündürmüyor. Düşündürmediği için de arkası kesilmiyor saldırganlıkların..
Düşünün ki bir kadın bankta otururken koşa koşa yanına gelen bir yaratığın saldırısına uğruyor. Saldırganı yumruklamalarına hedef oluyor.
Saldırganın dedikleri ise çok ilginç.
Bir şeye sinirlendim onun için saldırdım.
Kadının kim olduğunu bilmiyorum bile..
Böyle bir anlayış böyle bir bakış olabilir mi?
İnsan aklı bu davranışı uygun bulabilir mi? B u yaratığa bu davranışı yaptıran kuvvet ne olabilir ki? Yaratık bir şeye sinirlenmiş ama öfkesini hiç tanımadı bir kadını yumruklayarak çıkarmağa çalışıyor. Akıl hastanesinde bile yaşanmayacak bir örneği sokakta yaratan yaratıkları buna iten güç ne olabilir?
Bu gücü ortaya koymadan bu gücü incelemeden önlem almak mümkün değildir. Bu güne dek bu yapılamadığı için saldırganlıklar ayyuka çıktı bu toplumda..
Son yılların siyaseti sürekli çatışma, sürtüşme, kavga üzerine inşa edilmiş görüntüsü veriyor. Bu görüntü henüz insan olamamış. Birey olamamış yaratık olmaktan öteye geçememiş zayıf insanları saldırganlık ortamına kolayca çekiyor. Benim önderim benim adamım sorunlarını bağırmakla, başkalarına saldırmakla çözüyor ben de aynı yoldan devam etmeliyim diyen mahlukatlarına çıkmasını getiriyor bu görüntü. Benim önderlerimi sürekli bağırarak saldırarak sorunlarını çözmeğe çalışıyor ben da aynı yoldan gitmeliyim diye düşünenleri doğuruyor bu görüntü..
Bir yanda ben bir yanda ben olmayanlar konulunca öncelikli davranışlar bene uygun olarak yapılanlar geliyor.
Yani önce ben sonra ötekiler mantığı doğuruyor kimi insanlarda. Böyle olunca saldırı örnekleri ile karşımızdakini alt etmek kaçınılmaz oluyor.
Böyle olunca hep bir düşman duruyor karşımızda..
Karşımızda bir düşman olunca da bizim görevimiz onu alt etmek oluyor..
Karşımızda insan değil düşman olunca da ANLAYIŞ, SAYGI, HOŞGÖRÜ gibi özellikler geçersiz oluyor.
Zamanla bir toplumsal kültür oluşuyor bu merkezli.
Toplumsal kültür de insanların bilinçaltını meydana getiriyor. Böylece saldırganlık örnekleri bir iç kuvvet tarafından beslenmiş oluyor.
Saldırganlık örneklerini besleyen bir kültürü ortadan kaldırmadan önlem alınamaz buna..
İşte bunu yaşıyoruz bu gün.
Bundan dolayı da akla-mantığa sığdırılamayan örnekler çıkıyor önümüze..