Aylardan beri tartışmaları süren 'Asgarî Ücret' tartışmaları, nihayet 19 Haziran günü açıklandı!.. Komisyon Başkanı gazetecilere açıklama yaparken, daha iki gün önceki toplantıda milletle alay edercesine; "Biz bugün asgarî ücret rakamlarını konuşmadık, size söyleyeceğim bir şey yok arkadaşlar!" demişti, hatırladınız mı?
İyi de Başkan, siz oraya ne diye toplanmıştınız? Kenelerle mücadele etmenin teknik yöntemlerini mi tartıştınız? Kuş türlerini koruma yollarını mı anlattınız? Sizin göreviniz 'asgarî ücreti tespit etmek' değil miydi? Böyle bir toplantıda, aylık ve yıllık enflasyon verileriyle, açıklamalarıyla harikalar yaratan ve herkesi inandıran şu meşhur 'TÜİK' rakamlarını önünüze koyup, sendikalardan gelen tekliflerle, yeni 'asgarî ücreti belirlemek' değil miydi? Orada rakamları konuşmadığınızı söylemek neyin nesiydi öyle!?
Neyse, 19 Haziran'da yeni rakam açıklandı ve asgarî ücret "11.402 TL" oldu. Eski Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı 500 Dolar olacağını söylüyordu ya? "500 X 23, 80 = 11.900 TL" ediyordu. Bir gazeteci kızımız bunu Türk-İş Başkanı sayın Ergün Atalay'a sordu ve; "Efendim, bu rakam 500 Doların altında kaldı ama?" dedi. Başkan Atalay da; "Kızım, özellikle Allah kolaylık versin sana, Allah yardımcın olsun" diye cevap vererek soruyu geçiştirdi. Zaten bizde üzerine sorumluluk alan mı kaldı, her konuda herkes bildiği duayı okuyup duruyor!..
Şimdi gelelim diğer ülkelerin asgarî ücretin TL cinsinden tutarlarına: Fransa'da= 44.200 TL. Almanya'da= 51.740 TL. Yunanistan'da= 21.580 TL. Romanya'da= 15.860 TL. Hollanda= 45.500 TL. İtalya= 39.000 TL. Bulgaristan= 10.400 TL. TÜRKİYE= 11.402 TL. Eee, hani biz dünyanın 10 zengin ülkesinden biri olacaktık? Hani ekonomist olan yöneticimiz 'Dünya Lideri' idi? İşte rakamlar, işte halimiz, işte çalışan insanımıza reva görülen ücret bu kadar!.. Elin memur emeklileri 39.000 TL ile 60.000 TL arasında maaş alıp, bütün komşu ülkeleri ve dünyayı gezerken, bizim memur emeklileri 12.000 TL civarında aldıkları maaşlarla, kendi komşu İllerimize bile gezmeye gidemez haldeler!.. Hak bu mu, eşitlik bu mu, adalet bu mu!?
Peki, bundan sonra ne olacak? Bu maaşlarla nasıl yaşayacağız? Sizleri bilemem, ama ben bugün, asgarî ücret açıklandıktan sonraki ilk 'Yatağan Çarşamba Pazarı'na haftalık alışverişime gittim; ilk önce hep organik gıdalar yetiştirip de satan arkadaşımız bizim Yeşilbağcılarlı Alirıza'nın sergisi önünde durdum: Sarı taze börülceyi sordum, kilosu 120 TL imiş. Yanındaki taze bamyayı sordum, kilosu 100 TL imiş. Acı biber 40 TL, fasulye 70 TL, domates 35 TL, salatalık 25 TL imiş. Alacaklarımı kabaca hesapladım, cebimde son kalan 400 TL param yetmiyordu!.. "Ben biraz sonra uğrayayım" deyip, boş çantayla kös kös eve döndüm, hanımdan da zılgıtı yiyince dedim ki; "Yahu bugün pazara biraz erken gittim ya, ben en iyisi 'Suriyeliler' gibi öğleden sonra gideyim de, biraz uygun fiyatla ihtiyaçlarımızı alayım" diyerek hanımın elinden kurtuldum!..
TV'yi açıp haberleri izlerken, ohooo çoktan ekmeğe, simide, yumurtaya, ete tavuğa yeni zamları sıralamışlardı bile!.. Yahu daha dün bir, bugün iki, bu kadar aceleniz neydi ki!? Daha asgarî ücretin açıklanmasından bir gün sonra fiyatlar böyle uçmuşsa, bundan sonra faizler filân artınca vay bizlerin haline!..
Bugün de yazımızı Arif Karakoç'un harika 'Sarı Yasemin' şiiriyle bitirelim bari:
"Duvarları taş örgülü/ Kapıları demir sürgülü/ Tavanı sarı tahtadan/ Sandıkları ayva kokan/ Konaklar kurdum/ Geleni yoktur!..//Avlusunda sarı yasemin/ Yaprakları damla damla/ Dalları siğim siğim/ Yorgun yüreğimin yalanı yoktur!..// Avlusunda sarı yasemin/ Dallarında anılar/ Kimi açar, kimi solar/ Mevsimi karışır sevginin/ Bileni yoktur!..// Avlusunda sarı yasemin/ Gölgesinde çilingirim/ Kadehimde beyaz yasemin/ Bütün sevdaları üstlenirim/ Sevenim yoktur!.."