"İÇERİDEKİLER BELLİ, DIŞARIDAKİLER KAÇ KİŞİ !?"


Dünyaca ünlü doktorumuz 'Mazhar Osman' Manisa'ya akıl hastanesi kurduktan kısa bir süre sonra, yoldan geçen ve kendini çok akıllı zanneden biri, hastanenin telli duvarına yanaşıp, orada tedavi gören hastalardan birine sırıtarak seslenmiş; "Hiişşttt!.. Hemşerim, siz içeride kaç delisiniz!?" diye sormuş. Akıl hastası, dışarıdan seslenen adamı süzerek bakıp; "Bizim buradaki sayımız belli de, şimdi sen söyle bakalım, siz dışarıda kaç kişisiniz ha!?"

İstanbul'daki akıl hastanesinde, artık tedavi olduğuna kanaat getirilen bir hasta taburcu olmak üzeredir. Başhekim, bu hastayı bir de kendisi görmek, ona bir soru sormak ister ve şöyle der; "Hadi git de, bana yarım kilo 'merhaba' al da getir!" der. Hasta, Başhekime ters ters bakar; "Siz deli misiniz doktor bey, merhaba öyle kiloyla alınmaz ki!?" deyince, Başhekim taburcu olma raporlarını memnuniyetle imzalar ve hastaya verir!.. Hasta tam kapıdan çıkarken, Başhekim yine; "Bana niye 'deli misiniz?' dediniz" diye sormuş, hasta dışarı çıkarken bağırmış; "Merhaba denen şey kiloyla değil, 'metreyle' alınır ve satılır!.. Koskoca doktor olmuşsunuz, hâlâ bunu bile bilmiyorsunuz!" deyip, gözden kaybolmuş!..

Bugün yazımıza, eskilerin 'Tımarhane' dedikleri, içindekilere de 'Deli' dedikleri, bugünlerde ise 'Akıl Sağlığı Hastanesi' ve içindekilere de 'Akıl Engelli' dedikleri iki fıkra ile başladık. Bunları yazıyorum diye, bazılarınız sakın benim için de; "Bizim ihtiyar dallama yazar kafayı sıyırmaya başladı herhalde, onun için deli fıkraları yazıyor!" filân diye düşünmesin!..

Memleketin hali malûm. Hani bir şarkıda denildiği gibi, zati çoğumuz; "Oynatmaya az kaldı/ Doktorum nerde!?" durumundayız!.. Şu piyaza koşullarında gariban emekli maaşlarımızın mum gibi eridiği, ayın yarısını borçla kapatmaya başladığımız günlerdeyiz!.. Ülkenin hal ve gidişi buyken, Haziran ayını da "Bülent Arınç-Mehmet Metiner" kavgalarıyla, Marmaris Orman Yangınıyla, ülkemizi ziyarete gelen Suudi Arabiyya'nın gazeteci katili Veliaht Prensi Selman haberleriyle geçirdik!.. Halkın gerçek gündemi yine es-pas geçildi!..

Marmaris Orman Yangınının daha ikinci günü, sayın Orman Bakanımız çıkıp, yangının kontrol altına alındığını, 14 uçak ve 20 helikopterle müdahale edildiğini, 04 Temmuz günü de, gece görüşü olan 4 süper helikopter daha alınacağını açıkladı, iyi mi? Bu açıklamadan 3 gün sonra bile yangın devam ediyor, Marmaris-Datça yolu da trafiğe kapatılıyordu!.. Peki, koca Kış ve Bahar aylarında bu yangın araçları niye hazır edilmemişti acaba, elinizi tutan mı vardı!? O yangın niye söndürülemedi kardeşim!? Neyse, çoğu gitti azı kaldı!..

'Bülent Arınç ve Mehmet Metiner' kavgası biz emeklilerin neyineydi!? Bu kavga bizim kredi kartı borçlarımızın ödenmesine, yeni maaş zamlarına ne gibi bir katkısı olacaktı acaba? Sayın Bülent Arınç daha önce İ. Melih Gökçek ile de kavga etmişti, neye ve kime yaradı ki!? Yandaş medya Suudi Arabiyyalı katilin haberlerini günlerce ballandırarak verdi, peki bu haberler hangi ürünün fiyatlarını ucuzlattı, halka ne yararı oldu!? Enflasyon ve faizler düştü, TL, Dolar karşısında değer kazandı da, bizim mi haberimiz olmadı, ha!?

Neyse, yemin olsun şu günlerde ne halt ettiğimi, ne haltlar yazdığımı ben de bilemez oldum dostlar!.. Hani bir filozofun; "Düşünüyorum, o halde varım!" sözü vardır ya? Bendeniz ise, yemin olsun bugünlerde düşündükçe yok oluyorum!.. Bugünkü yazımıza iki deli fıkrasıyla başladık, bari şu yazıyı da bizim deli Orhan Veli'nin 1939 yılında yazdığı "Sevdaya mı Tutuldum?" adlı şiiriyle bitirelim:

"Benim de mi düşüncelerim olacaktı?/ Bende mi böyle uykusuz kalacaktım?/ Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?/ Çok sevdiğim salatayı bile/ Aramaz mı olacaktım?/ Ben böyle mi olacaktım!?"                           Sakin KOŞAR.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI