BOZÜYÜK PAZARLARI MUHTEŞEMDİ !..

 

                    BOZÜYÜK PAZARLARI MUHTEŞEMDİ !..

Osmanlı döneminde 'Nahiye' olan ve Yatağan (Ahiköy) dahil, çevre yerleşim yerleri hep Bozüyük'e bağlı idi...  1995 yılına kadar 'Köy' statüsünde kaldı... 1995 ile 2014 yılları arasında 'Belde' oldu ve Belediye Başkanlığı ile yönetildi, 2014'te Yatağan'a bağlı 'Mahalle' statüsüne geçerek, Mahalle Muhtarlığı tarafından yönetilmeye başlandı...

Elimizdeki tek kaynak olan ve 16'ncı Yüzyılda yaşamış olan Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname' kitabında; Bozüyük'ün ticaret yolu üzerinde, 1.500 civarında nüfusu olan, "Veba (Kıran) ve Sıtma" hastalıklarıyla uğraşan bir yer olduğu yazılıdır... Nitekim 18'inci Yüzyıl sonlarına doğru bu nüfusun 450-500'lere kadar düştüğü Osmanlı kayıtlarında mevcuttur... Herhalde 'Nahiye' hüviyetini de 19'uncu Yüzyılda bu yüzden kaybettiği sanılmaktadır?

Fatih Sultan Mehmet döneminde alınamayan Suriye ve Mısır, Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1521 yılında alınınca, artık 'Rodos Adası'nın da alınması kaçınılmaz olmuştu!.. Çünkü Venedikli korsanlar, Osmanlı ticaret gemilerine saldırıp, bu Rodos Adası'na kaçıp sığınıyorlardı!.. Padişah Sultan Süleyman, İkinci Veziri Çoban Mustafa Paşa emrine büyük bir donanma verip, denizden Rodos'a gönderdi... Kendisi de '10 Bin' kişilik ordusuyla karadan Marmaris'e geldi... Bazıları bu ordunun '100 Bin kişi' filân olduğunu söylüyorsa da, bu doğru değildir!.. 1522'de günler süren bu yolculukta; Çine-Gökbel tarafından gelip, Nebiköy, Bozüyük, Pisi ve Yerkesik'ten Marmaris'e doğru karadan, aylar süren bir yolculuk yapmıştır!.. Bu arada, yol üzerinde bulunan köprüleri, camileri tamir ettirip; yeni yollar, köprü, cami ve hamamlar da yaptırmıştır!.. Çünkü o zamanın ordularında çok sayıda mimar, usta ve inşaat işçileri de bulunurdu!.. O yıllarda da Bozüyük Pazarı çok kalabalık ve meşhurdu!..

İşte bu Rodos Seferi sırasında Bozüyük'ün, şimdi  'Değirmenbaşı Mevkii' dediğimiz bölgede ikâmet ettiği, 'Koru Çayı' civarındaki bataklıktan dolayı çok sayıda sivrisinek olduğundan, halkın 'Sıtma' hastalığından çok şikâyet ettiği de bilinmektedir!.. Bu yüzden Sultan Süleyman, Güney tarafındaki dağlık ve 'Kırtaş' denilen yeri işaret ederek; "Sıtmadan kurtulmak içün, aha şu yamaçta görünen 'boz höyük' olan yere gidiniz!" diyerek, halkın hemen oraya göç etmesini emretmiştir!..

Uzun süren bu taşınma sonrasında, eski yerde Rumların işlettiği üç obanlı su değirmeni, fırın, şaraphane, kervanların konakladığı ahırlar, hamam kalmış, cami de kaderine terk edilmiştir!.. İstiklâl Savaşı sonrası, Yunan tarafını tutan Rumlar da 'Mübadele' yoluyla Yunanistan'a gönderilince, orası 'Ören Yeri' haline gelmiş, hâlâ da öylece duruyorlar...

Yeni yerleşim yerinde 1936 yılında, Köy Ağalarının gayreti, özellikle de Selahattin Bey'in çabalarıyla, 'Bozüyük Pazarı' yeniden canlandırılmış... Haftada bir gün, köylülerin tarlalarına çalışmaya, dağlara oduna ve değirmene un öğütmeye gitmeleri Köy Muhtarlığı tarafından yasaklanıp, böylece Hayvan ve Sebze Pazarının kalabalık olmasına katkıda bulunulmuş... İlerleyen yıllarda çevre nahiye ve köylerden; Milâs, Fethiye, Çine, Bozdoğan'dan, hatta daha ileriki yıllarda Kayseri ve Sivas gibi yerlerden bile celepler gelip, pazarı çok güçlendirmişler!..

1950 ile 1980'li yıllarda en güçlü zamanlarını yaşayan Bozüyük Pazarı, civar yerleşimlerin 'Bir Numarası' olmuştu!.. Artık satıcılar Cuma ve Cumartesi gününden köye geliyor, Zeybeklerin Oteli'nde, tanıdıklarının evlerinde veya sergileri başında yatıyor, üç gün boyunca alışveriş ediyorlardı!.. Köyde Grobalı Mehmet, Kâzım Bencik ve Cipçi Süleyman'ın fırınları hem ekmek çıkarıyor, hem lokanta görevi yapıyorlardı!.. Ayrıca Aşçı Halilibrahim, Aşçı Nail, Pınarbaşı'nda sırasıyla Kocabıyık Yusuf,  Kasap Sabahattin, Mehmet Aslan, Hüseyin Tütüncü, Kadir Kartop; ova kahvelerinde Kaymak Dayı ve Kapubağlı Recep, celeplerin uğrak yerleriydi!.. Yalnız celepler, Cuma ve Cumartesi akşamına kadar el sıkışır, ama ayık kafayla hiç anlaşamaz, hayvan satışı yapamaz; ne zaman ki Cumartesi akşamı lokantalarda 'iki tek rakı' attıkları zaman alışveriş biter, elleri ayrılır, birbirlerine 'Hayırlı Olsun!' demeye başlarlardı...

Kamyonlar dolusu hayvan gelir, iki günde ya satılır, ya kesilirdi!.. Başta 'Dondurmacı Seyfi ve Yalabık' olmak üzere, en az 8 - 10 dondurmacı gelirdi!.. Arabalar dolusu Marmaris'ten, Fethiye'den, Köyceğiz'den, Milâs ve Bodrum'dan narenciye ve sebze satanlar, boş kasalarla ve sevinçle evlerine dönerlerdi!.. Bozüyük Pazarları o yıllarda muhteşemdi!..    Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI